Bölüm 15.

122 7 11
                                    

Bölüme geçmeden önce bir şey söylemek istiyorum.

Gizem şizo değil😁 Sadece geçmişte yaşadığı olaylar yüzünden az da olsa psikolojik problemleri var. Yani benim yavruma şizo demeyin jdjeke.

Hadi bölüme geçeliim! Keyifli okumalar!
♥ ♥ ♥ ♥ ♥

Kahvaltı çoktan bitmişti. Hatta saat öğlene geliyordu. Ama Demir gitmemişti. Salonda,ayaklarını sehpaya uzatmış,futbol özetlerini izliyordu.

Ara sıra benimde gözüm takılıyordu çünkü Fenerbahçe-Beşiktaş maçıydı.

Bu maçı izlemiş olmama rağmen hala aynı heyecanla izliyordum.

Koyu bir Fenerli olarak her gol olduğunda yerimde hoplayıp zıplıyordum.

Demir ise Beşiktaşlı olmalıydı. Çünkü Fener her gol attığında okkalı bir küfür savuruyordu.

Elimde salatayı karıştırırken gittikçe yavaşladım. Çünkü Fener bir sayı arkadaydı ve Vedat Muriç hızla Beşiktaş kalesine koşuyordu.

Son dakikalar olduğundan sahada büyük bir sessizlik vardı. Şu an en büyük isteğim bu maçın berabere bitmesiydi.

Ve!

"GOOOL!"diye bağırdım yerimde zıplarken.

Kafamı Demire taraf çevirdiğimde çatık kaşlarla beni izlediğini gördüm. Sonra kafasını iki yana salladı ve tekrar televizyona döndü.

Bense gözlerimi devirip mutfağa geri dönmüştüm.

Sonuç olarak durum 3-3 bitmişti.

-*-
Gün bitmişti. Akşam yemeği öğle yemeği gibi sessiz bitmişti.

Ortalığı topladıktan sonra saçımı düzelttim ve çantamı omzuma taktım. Demiri hiç tınlamadan çıkış kapısına yöneldim. Tam çıkacakken kilitli olduğunu gördüm.

"Hiç bir yere gitmiyorsun."dedi yüzünü bile dönmeden.

Allahım sabır ver!

"Nedenmiş o?"diye sordum sakin olmaya çalışarak.

"Çünkü-dedi koltuktan kalkıp yanıma gelirken-izin vermiyorum."

Gözlerimi açıp kapattım. Kavga edersem ortalık daha çok kızışıcaktı. O yüzden en iyisi suyuna gitmekti. İstemesem bile.

Ona biraz yaklaştım. Tam gözlerinin içine bakıyordum.

"Bak-dedim onu ikna etmeye çalışarak-ha evime gideyim,ha burda kalayım. Ne fark eder? Sonuçta yarın yine buraya geliceğim. Bırakta evime gideyim."

Yavru köpek bakışları atmaya çalışıyordum. Ama sadece çalışıyordum ve sanırım işe yaramıyordu. Lanet olsun Yonca bana yapınca hep oluyordu bu ama!

Eliyle yüzünü sıvazladı. Sonra yüzünü yukarı kaldırdı.

"Allahım ben ne günah iş... o tamam,evet evet hatırladım tamam." dedi ve yüzünü bana çevirdi.

Bu haline gülesim geldi ama kendimi tuttum.

"Eğer yarın saat tam yedide burada olmazsan üstüne yumurta kırıp seni kahvaltı niyetine yerim! Anladın mı?"

İçimden 'yav he he' derken dışımdan şu cümleyi söylemiştim

"Anladım ve teşekkür ederim."

Cebinden anahtarları çıkarıp kapıyı açtı. "Seni Harun bıraksın."dedi bana bakarak.

"Gerek yok. Ben kendim giderim."

"Harun bırakıcak."dedi direterek.

"Gerçekten gerek yok. Hem biraz yürümüş olurum."

"Ne bok yersen ye!"dedi ve içeri girdi. Bunu baştan söyleseydi olmazmıydı?

Bahçe kapısına doğru gittiğimde korumalar iki yana doğru açıldı.

Kapıdan geçtim ve boş sokakta adımlamaya başladım. Saat dokuza geliyordu ve hava kararmıştı. Ellerimi şortumun cebine soktum.

Eylül ayına yaklaştığımızdan hava hafif rüzgarlıydı.

Lambalarla aydınlatılmış ara sokakta kulaklıklarımla ilerliyordum. Ayağımla çakıl taşlarını iteklerken birisi çarptı bana.

Yüzüm sert göğsüne çarparken elleri düşmeyeyim diye kollarımı tuttu.

Ve ben o kokuyu aldım.

Hayatımda hiç bir kokuyu değişmeyeceğim kokuyu.

Bana güven veren kokuyu.

Geçmişim kokusunu...
♥ ♥ ♥ ♥ ♥
Merhaba! Yeni bölüm geldi.

Bu güzel kokunun sahibi kim acaba?

Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Seviliyorsunuz ve öpüldünüz! ♥










KARANLIĞIN KIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin