Bölüm 18.

100 7 4
                                    

Ohhhh sonundaa!! Özlemişim bölüm yazmayı!!
Nasılsınız? Ne yapıyorsunuz? Kocaman bir aradan sonra bölüm geldi. Evet sınır koymuştum ve bu bölümede koyucam. 20 OY!
Geçen sefer ki sınır geçilmemiş ama dayanamadım.

Keyifli okumalar🙂
♥ ♥ ♥ ♥

O günden sonra aramızda ne bir kavga geçti ne de başka bir şey konuştuk. İstemiyordum zaten. Böyle rahattım.

Herkesin aksine monoton hayatımı seviyordum. Önceleri aksiyon da aksiyon derdim hep. İstediğim oldu. O kadar aksiyonlu şey geldi ki başıma,artık aksiyon falan istemiyorum.

Perşembe günüde diğerleri gibi geçti. Akşam eve yürüyerek dönmek geldi içimden. Hava o kadar güzeldi ki! Hafif rüzgar,çiseleyen yağmur...

Kulaklıklarımı çıkardım ve kulağıma taktım.

Can't take my eyes off you

Frank Sinatranın en güzel şarkılarından olan I love you baby'nin remix'iydi bu.

Tam bu havalar için yazılmış olan şarkı insana huzur veriyor ve istemsizce dans ettiriyordu.

Bu bizim şarkımızdı...

Şarkı başladığında gözlerimi kapattım. Ezbere bildiğim şarkıları mırıldanarak yürümeye başladım. Ayaklarımı ritimle atıyor,etrafımda dönüyordum. Ellerimi ceplerimden çıkardım ve iki yana açtım.

İşte nakarat bölümü...

"I love you baby!"

Yüksek çıkan sesim bütün sokakta yankılanmıştı. Umrumda mı? Hayır.

Boş sokakta bir o tarafa bir bu tarafa gidiyor,yüksek sesle şarkıyı söylüyordum.

Aklımda canlanan anılar yüzümü güldürdü. Sonra o gün geldi aklıma,o s*kik gün. Kaşlarım çatıldı,sol gözümden yaş süzüldü.

Çığlıklar yankılandı beynimde.

Ve ben bir kez daha onunla birlikte öldüm...

*-*

Eve vardığımda hala aynı şarkı çalıyordu. Yağmur biraz hızlanmıştı.

Anahtarımla kapıyı açtım ve içeri girdim. Ayakkabılarımı çıkardım. Mutfaktan sesler geliyordu.

"Yonca?"

"Mutfaktayım!"

Ay sanki ben bilmiyorum.

"Sen? Mutfak ve sen? Kesin bir boklar yedin ve hafifletmek için bana yemek hazırlıyorsun." dedim ve mutfak kapısından içeri girdim.

Karşımda elinde iki tane tabakla bana şaşkın şaşkın bakan bir Yonca gördüm. Ve tam tahmin ettiğim gibi masanın üstünde bir kuş sütü eksikti.

"Sen var ya! Müneccimsin!"

"Eee ben senin kaç yıllık arkadaşınım. Anlat bakalım ne oldu?"

"Önce yemek yeseydik?"dedi tatlış tatlış sırıtarak.

"Söyle artık."dedim ve salatalıktan ağzıma attım.

Elindeki tabakları masaya koydu ve kendiside sandalyeyi çskip oturdu.

"Kızmayacağına söz ver."

"Tutamayacağım sözler vermiyorum ben."

"Ama benim can güvenliğim tehlikede!"

Aklıma gelen fikirle gözlerimi kapadım. Sakinleşmeye çalışıyordum. Gözlerimi açtım ve Yoncaya döndüm.

"Yoksa?"

"Ne yoksa? Yoksa ne?"

"Yonca bak eğer düşündüğüm şeyse-"

"Ne düşünüyorsun?"

"Eğer sayfama girdiysen-"

"Ay! Yok be! Ne işim olur senin sayfanla? Başka."

"Ne o zaman? Söyle."

"Ben AŞIK OLDUM!"

"E sen her gün birisine aşık oluyorsun zaten. Tam olarak neye kızmam gerek?"

"Öf be! Hayır. Bu seferki farklı."

"Yav he he."

"Ya kızım gerçekten. Aşık oldum."dedi dudaklarını büzerek.

"Hala neye kızacağımı anlamadım."

"O biraz serseri. Yani,kötü biri sanırım."

"Baştan anlatsana."

"Bak şimdi..."

*-*

Bak şimdinin devamı gece saat üçe kadar konuşmak oldu. Kısaca özet geçeyim. Yonca işten dönerken bir iki dangalak ona saldırmışlar. Bizim Serseri beyde onu kurtarmış. Hatta bir daha olmasın diye eve kadar eşlik etmiş. Bizim kız nasıl uçmuşsa ismini sormayı unutmuş. Çocuğun kötü biri olduğunu düşünmesinin sebebide,belinde silaha benzer bir şey gördüğü.İkinci kez görür mü? Bilmiyoruz. Umarım görür...

♥ ♥ ♥ ♥ ♥
Merhaba! Yeni bölüm geldi. Biraz sakin bir bölüm oldu aslında. Ama bence güzel. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. Seviliyorsunuz ve öpüldünüz! ♥

KARANLIĞIN KIZIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin