[Muğla]
Ablasının peşinden oturma odasına geçen Efsun yerde oyuncaklarla oynayan ikiz yeğenlerinin yanına çöküp oturmuştu.
Bir tarafında sarışın Eymen bir tarafında sarışın Esma oturuyordu. Dört yaşındaki bu minikler teyzelerini görür görmez hemen kurdukları oyunu anlatmaya başlamıştı.
Esma elindeki kamyonu teyzesine uzatırken "Tete bak. Ben şöför oldum" diyordu ve bu arada bir yandan da Eymen elindeki oyuncak fincanı teyzesine uzatmış bir vaziyette "Tete sana çay yaptım" diyordu.
"Tete" bu iki ufaklığın teyzelerine ithafen söyledikleri eksik ve anlamsız bir kelime olmasına rağmen iki tarafta bu durumdan muzdarip değildi.
Efsun biraz yeğenleri ile ilgilenip onları mutlu ettikten sonra zar zor yanlarından ayrılmıştı.
Babasının yanına geçip oturmuştu. Başını babasının omzuna yerleştirdikten sonra annesi ile ablasının dedikodu yapan hallerini seyrediyordu.
Kızının kestane rengindeki kıvırcık saçlarının kokusunu içine çeken adam "Bir kahveni içerim" demesi ile Efsun hemen başını kaldırmıştı.
"Ya baba her yanına geldiğimde neden kahve istiyorsun?" demişti.
Ömer bey yüzünde hoş bir eda ile "Kokun bana kahveyi anımsatıyor" demişti.
Babasının bu güzel cevabı karşısında etkilenen Efsun "Vayyy... Demek öyle" dedikten sonra daha da keyifli bir şekilde "Senden başka bana bunu kim söylerse o kişi ile evleneceğim" demişti.
Ufak bir kahkaha atan adam "Desene evde kaldın. Benim gibisini bulman çok zor" demişti.
"Bu konuda çok haklısın babacım. Senin gibisini bulamam belki ama senden daha iyisini bulabilirim" diyerek kıkırdarken babasıda "Hadi oradan" diye eklemişti.
Bu tatlı konuşmanın üzerine mutfağa geçen Efsun on dakika gibi bir süre sonra elinde tepsi ile geri dönmüştü. Babasına Türk kahvesi yaparken annesi ve ablasını da es geçmemişti.
Tiripli olan annesinin önüne gidip tepsiyi uzattığın da "Ben istemiyorum" cevabını almıştı. Ablası Deniz yan taraftan "Aman anne uzatma sende" diyerek annesini yumuşatmaya çalışıyordu ama Handan hanımın inatçı yönü ağır basıyordu.
Elindeki tepsiyi annesinin gelinlik koltuklarının üzerine bıraktığında Handan hanım iğneleyici bakışlarla koltuğun üzerinde duran tepsiye bakıyordu.
Efsun orta şekerli kahveyi eline aldığı gibi annesinin yanına gitmişti.
Tekli koltuğun kenarına oturmaya çalışırken annesi daha çok sinirleniyordu. Sinirleniyordu çünkü bu tarz hareketlerden hoşlanmıyordu. Hoşlanmamasına rağmen inadından ötürü bir şeyde söyleyemiyordu.
Efsun keyifli bir şekilde tekrardan fincanı annesine uzatırken "Annecim bana kızmış olabilirsin ama bu kahvenin suçu ne? Tam kıvamında dudaklarına layık bol köpüklü bu kahvenin suçu ne?" dediğinde "Efsunnn! Saçmalama da kalk şuradan" demişti. Ama Efsun ısrarla konuşmaya devam ediyordu.
"Sen bu kahveyi içene kadar buradan asla kalkmam! Ya içersin. Ya içersin. Ya da içiririm" demesi ile Handan hanım sirke satan suratı ile "Çocuk gibi davranmayı bırak" demişti. Efsun yerde oturan yeğenlerine "Eymen! Esma! Ekip.. Hemen buraya gelin" diye seslenmesi ile çocuklar hemen yanına gelmişti.
Handan hanım gergin bir şekilde "Efsunnn" diye söylensede Efsun bu arada yeğenlerine görev dağılımı yapıyordu.
"Siz ikiniz hemen anneannenizin tontiş kollarından tutuyorsunuz" dediği gibi çocuklar hemen Handan hanımın kollarına sarılmıştı. Torunlarına "Yapmayın çocuklar" diye bağırmasına rağmen olanlara engel olamıyordu.
"Benden günah gitti" diyen Efsun elindeki fincanı annesinin dudaklarına götürürken bir yandan da "Anne! Bak içmezsen güzelim tarihi eser koltuklarına kahve dökülür. Sonrasına da ben karışmam" diye uyarıda bulunuyordu.
Handan hanım "Tamam. Tamam. Bırakın ben kendim içerim" diyerek teslim olmuştu.
Yeğenlerine bakıp gülümseyen Efsun "Görev tamamlanmıştır. Anneannenizin inadını başarılı bir şekilde kırdık" demesi ile çocuklar da anneannelerini rahat bırakmışlardı.
Rahat bir nefes alan Handan hanım sert bir şekilde kızının elinden fincanı almıştı.
"Koltuklarımı düşündüğüm için alıyorum. Yoksa kimseyi affetmedim" demesi ile herkes gülmeye başlamıştı. Deniz "İlahi anne ya.." derken Efsun da "Küs olan biri mi var" diyerek annesine sarılmıştı. Omuzlarında kızının ellerini hisseden Handan hanım "Dur kahveyi dökeceğim" demişti.
Klasik Handan hanım tepkileriydi bunlar. Ve bu halleri ev ahalisinin gülme konularından birisiydi. Tıpkı şu an olduğu gibi..
Kin tutamayan Efsun kimse ile küs kalamazdı. Hele söz konusu ailesinden birisi ise kızgınlığı sadece bir kaç saat sürebilirdi. Hayatı üç günlük dünya diye nitelendirdiği için bu kadar kısa sürede uzun kırgınlıklara ayıracak zamanı yoktu. Kızgınlık, kırgınlık ve acı. Böyle şeyler gereksiz vakit kaybıydı.
Peki hiç üzülmüyor muydu? Elbette üzülüyordu. Ama üzüntüsü bu gecede olduğu gibi kısa sürüyordu. Gülmeyi ağlamaktan daha çok seviyordu. Ve bu özelliği sayesinde haklı olsa bile annesinin gönlünü almıştı. Çünkü yarınına sorunsuz başlamak istiyordu.
Saat çok geç olmadan iki sokak ötelerinde oturan Faruk eşini ve çocuklarını almaya gelmişti. Ablasını da yolcu ettikten sonra odasına çekilen genç kız başucu kitabını alıp okumaya başlamıştı. Kitaba öyle dalıp gitmişti ki telefonunun saatine baktığında "03:45'i" görür görmez hemen yatağına uzanmıştı.
"İyi geceler bay tavan"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tek Yapraklı Papatya (TAMAMLANDI)
Aktuelle LiteraturBiraz düşünen genç kız yaşlı kadının yüzüne bakıp "Bir insanı tanımak istiyorum ama bir yanımda tanımana gerek yok diyor. Çok kararsız kaldım ve ben hiç bu kadar kararsız kalan bir insan olmamıştım. Sence tanımalı mıyım yoksa tanımamalı mıyım?" demi...