Efsun'un Gözünden

164 18 0
                                    

Boşluk, hissettiğim ama tarif edemediğim yegane duygum.
Dibine kadar boşlukta hissediyordum. Tabi boşluğun bir dibi varsa...
Saatlerce odanın içiresinde dönüp durmuştum.
Delirdim mi diye düşünüyordum.
Melike ve annem aksini iddiaa ediyordu.
Sakinleşmem gerektiğini söyleyip duruyorlardı.
Mümkün müydü bu?
Yaşadığım şeylerin aslında yaşadığımı sandığım şeyler olduğunu öğrendikten sonra her şey normal seyrinde devam edebilir miydi?
Düşünsenize hayatınızda önemli bir yere koyduğunuz biri var. Ve onunla yaşadığınız anılarınız. Ve bir gün en güvendiğiniz insanlar diyor ki; öyle biri yok. Hiçte olmadı.
Siz buna sadece gülüp geçebilir miydiniz? Ya da olur böyle şeyler diyerek normalleştirebilir miydiniz bu durumu?
Sizi bilmem ama ben kabullenmeyecektim.
Melike ile odada yalnız kaldığımızda onada bunları söylemiştim.
Bana tek bir şey sormuştu.
"Ne yapmayı düşünüyorsun?"
Soru basitti.
Gerçi sorunun basitliği cevabın bilinebilirdiğinde gizliydi.
Ben biliyor muydum cevabı?
Hayır.
Ama bir cevap vermiştim ona. Sorduğu sorunun aksine düşünmeden verdiğim bir cevaptı.

"Gitmek istiyorum"
"Nereye?" diye sormuştu telaşla..
"Zonguldak'a" dediğimde Melike durumu anlamıştı.
Boş duvarlardan bir ara fırsat bulup kısa bir an gözlerine baktığımda anlamıştım bunu.
Sanki bunu bekliyormuş gibi bir hali vardı.
Ya da ben sağlıklı düşünmediğim için saçmalamaya devam ediyordum.
"Emin misin?" diye sormuştu bu esnada.
Olduğum yerde durmuştum.
Elbette ki emin değildim. Ama sanki gitmekten başka çarem yokmuş gibi hissediyordum.
Gidip kendi gözlerimle görmek istiyordum.
Bu tuhaf durumun elbette bir açıklaması olmalıydı.
Ya ben gerçekten delirmiştim.
Ya da...
Bilmiyorum.

***
Zar zor o gece sabaha karşı biraz uyumuştum.
Gözlerimi açtığımda kafamda her şey yeniden beliriyordu. Aklıma yeni yeni anılar geliyordu. Bir umut hatırladığım her detayı anneme ya da babama soruyordum ama verdikleri tek cevap, hayır oluyordu.
Bu duruma daha fazla katlanamayacaktım.
Düşündükçe düşüncelerim daha ürkütücü hal alıyordu.
Ya gerçekten öyle bir aile yoksa.
Meftune teyze, Menekşe abla ve Vefa.
Anılarım arasında doğru olduğunu onayladıkları tek şey Özlem ablanın düğünüydü. O tarihte bir düğün gerçekten olmuş ama ben o düğüne gitmemişim. Gitmediysem nasıl hatırlıyorum dediğimde Melike sana resimlerini göstermişti, oradan hatırlıyorsundur diyerek lafı ağzıma tıkıyordu.
İyide gösterdiği resimleri hatırlamıyorum ama düğünde ki karın ağrımı hatırlıyorum.
Düşünmek bu süreçte bana iyi gelmek yerine beni daha asabi bir insana dönüştürmüştü.
Annem bu halime daha fazla dayanamayıp istediğim şeyi kabul etmek zorunda kalmıştı.
Ne yalan söyleyeyim ilk defa ablamda bir konuda destekçim olmuştu.
Gitmem konusunda o da hemfikirdi.
Sanırım gerçekten dışarından çok beter bir halde görünüyorum. Yoksa ailemin bu kadar ılıman davranmasının başka ne gibi bir açıklaması olabilirdi ki!

İzini alır almaz Melike ile anlaşmıştık. O hazırlanmak için evine gittiğinde bende odama gidip hazırlanmaya koyulmuştum.
Tüm bunların arasında kendisini unutturmayan bir sözlüm vardı.
Uzun uzun çalan telefona bakarken ben bu durumu bu çocuğa nasıl açıklayacağım diye düşünüyordum.
Doğu'nun hiçbir şeyden haberi yoktu.
Böyle bir şeyde nasıl söylenirdi ki!
En iyisi hiç açmamak, hiçbir açıklama yapmak zorunda kalmamaktı.
Dünde aynı tavrı sergilemiştim.
Çünkü sergilemek zorunda bırakmıştı beni.
Bir insan telefonlarını açmıyorsa, mesajlarına cevap vermiyorsa o insanı anlamak gerekir.
Açmak istesem zaten açardım.
Açmıyorsam vardır bir nedeni.
Ama o ısrarla aramaya devam edecekti.
Üzerimi değiştirdikten sonra sırt çantamada bir kaç parça eşya koymuştum. Doğu'nun ısrarla aramasına daha fazla tahammül edememiştim.
Sözlüsüydüm. En azından iyi olduğumu bilmeliydi.

(İyiyim beni merak etme. Bir yere gitmem gerekiyor. Dönünce sana her şeyi anlatacağım)
Mesaj gönderildi.

Sanırım telefonun başında beni bekliyordu. Anında cevap vermişti.

Tek Yapraklı Papatya (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin