Doğru Liman

112 17 0
                                    

İsmail kapı girişinde öylece oturan Çağla'ya bakmıştı. Üzülüyordu onun için. Annesi ve babasına resti çekmişti ama burayada kendini ait hissetmiyordu.
Ne zaman baksa onu hep kapı girişinde otururken buluyordu.
Sanki her an gidecekmiş gibi bir hali vardı.
Biri git dese koşup gidecekmiş gibi..
Çağla'nın bu hallerinin sorumlusu olarak kardeşini görüyordu. Ve Yağız'ı her yalnız gördüğünde de bunun imasını yapıyordu.

Derin bir iç çekerek bakışlarını mutfakta uğraşan kardeşine çevirmişti.
Yağız abisinin imalı bakışlarından bir haber müşteriye tabak hazırlıyordu.
Yanına doğru giden İsmail kısık sesle mırıldanmıştı.

"Kıza destek olsana. Görmüyor musun? Kendini yalnız hissediyor"

Yağız başını tabaktan kaldırırken "Elimden geleni yapıyorum abi" demişti.

"Böyle mi yapıyorsun?" diye sorduğunda Yağız oflayarak bakışlarını kaçırmıştı.

"Senin için geldi buraya. Senin için ailesini karşısına aldı"

Yağız sitem edercesine "Biliyorum" demişti ağız dolusu.

"Ne yapmamı istiyorsun? Her an her dakika onun yanında olamam ki! Elbette ailesini özleyecek. Çünkü normal bir şekilde ayrılmadılar"

Yağız'ın yükselen ses tonunun Çağla'nın kulağına gitmesini istememişti.

"Duyacak Yağız!"

Yağız sesinin tonunu biraz azalttıktan sonra "Ona biraz zaman vermemiz en iyisi" demişti.

"Bence değil ama sen bilirsin tabi" dedikten sonra yanından geçip gitmişti.

Çağla'nın buruk halleri Vefa'nın da dikkatinden kaçmıyordu.
Üzülüyordu, konuşmak istiyordu ama bir türlü cesaret edemiyordu.
Ne de olsa o Efsun'un kızıydı. Evinin kapılarını sonuna kadar açmış olsada gönlünün kapılarını açmak öyle kolay değildi.

Herkes, her şey bir yana günler Çağla için çok daha zor geçiyordu. Ailesine kızgındı. Sırf kızgınlığı yüzündende terk etmişti onları. Yağız'a sığınmıştı.
Ama Yağız'dan da umduğunu bulamıyordu. Yağız ona iyi davranıyordu. Gönlünü hoş etmeye uğraşıyordu ama Çağla'nın istediği bu değildi. O iyi bir dostluk istemiyordu ki. O iyi bir hayat arkadaşı istiyordu.
Yağız bu isteklerini görmezden gelerek tuhaf bir resmiyet koyuyordu aralarına. Hemde Çağla her şeyi geride bırakıp ona gelmiş olmasına rağmen. Yağız'ın bu tavrı yüzünden erken olmuştu pişmanlığı.

Hava kararmak üzereydi. Sebzelerin arasına oturmuştu. Dalından tazecik kopardığı göbekli kıpkırmızı domatese büyük bir ısırık atmıştı.
Suları dudaklarının kenarından süzülürken hiç umursamadan yemeye devam ediyordu.
Kendini otların arasında kamufle ettiğini düşünerek küçük bir çocuk gibi iştahla yiyordu.
Öyle kaptırmıştı ki kendini bakışları önünde duran ayakkabılara eriştiğinde korkudan bir çığlık atmıştı.

Yağız telaşla eğilirken "Korkma benim" diyebilmişti.

Elindeki domatesi bir kenara bıraktığı gibi elinin tersiyle ağzını silmişti.
İçinden de Yağız'a kızıyordu.

"Gelmez gelmez. Gelmemesi gereken zamanda da gelir"

Bir türlü hoşnut olmuyordu gönlü Yağız'dan.
Yanına gelse kabahat.. Gelmese ayrı bir kabahat...
Ama böylesine gizemli bir ortamdaykende gelmesi hoş olmamıştı tabi.
Yağız yüzünde tatlı bir tebessümle çömelip oturmuştu yanına.

"Bende diyorum nerede bu kaçak!
Demek senin gizli köşende burası"

Çağla utanmıştı yaptığı şeyden. Sonuçta burası onların bahçesiydi. Ve onların bahçesine izinsiz girmesi yetmiyormuş gibi birde hırsız gibi sebzelerini yerken yakalanmıştı.

Tek Yapraklı Papatya (TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin