Öyle bir gidiştiki bu, yarısını bırakacaktı gerisinde.
Gitme diye yalvaran Yağız'a rağmen düşmüştü yola.
Kalırsa hep yarım kalacaktı bunu çok iyi biliyordu.
Sıkı sıkı kavradığı ufak bavulunu bir an bile yere bırakmamıştı.
Annesinin ardından bakan adama bakıp "Gelmenizi sabırsızlıkla bekleyeceğim Vefa bey. Allah'a emanet olun" demişti.
Vefa bakışlarını genç kıza doğru çevirip "İnşallah" diyerek derin bir iç çektikten sonra "Yolunuz açık olsun" diyerek sözünü tamamlamıştı.Çağla başını hafif sağa doğru çevirmişti. Yağız'ın çaresiz surat ifadesine bakıp buruk bir tebessüm etmişti.
"Sarılmayacağım. Kokunu içime çekmeyeceğim. Veda etmeyeceğim sana. Gelmekten başka şansın yok Yağız. Allah'a emanet ol"Çağla'nın sözleri sadece Yağız'a değil, Vefa'ya da dokunmuştu.
Keşke lafını hiç sevmesede en derinden bir keşke geçmişti yüreğinden.
Efsun'un dikiz aynasına yansıyan soğuk suretine bakarken geçmişi anımsamıştı.
Çağla annesi gibi değildi. Ne istediğini bilen bir kızdı. En önemlisi de sevdasına sahip çıkıyordu.
Gidiyordu ama terk etmek için değil, daha sağlam kavuşmak için..
Zamanında Efsun'dan beklediği şeyleri şimdi kızının yapması..
Yağız'a doğru dönmüştü.
"Sen benim gibi şansız değilsin" diye mırıldanmıştı.Babasının bakışlarından bir haber olan Yağız hareket eden arabanın peşinden çaresizce bakmıştı.
"Şimdi ne olacak baba" diye usulca mırıldanmıştı.
"Allah büyük evlat" diyerek tebessüm etmişti Vefa.
***
Sessiz bir yolculuktu.
Ne annesi gözlerini yoldan ayırıyordu ne de Çağla.
Konuşması gereken kişinin kendisi olmadığını düşünüyordu Çağla.
Annesinden bir açıklama bekliyordu.
Belkide bir teşekkür.
Annesinin ne kadar çaresiz hissettiğini bilmiyordu.
Çünkü Efsun'u anlamak için Efsun'un yaşadıklarını yaşamış olmak gerekirdi.
Geride bıraktıklarının burukluğunu yaşayan Çağla, annesinin sorusu ile irkilmişti."Aç mısın?"
Başını hayır dercesine sallarken soğuk bir tavırla "Değilim" demişti.
Efsun göz ucuyla kızına bakmıştı.
"Sonra yeriz o zaman"
Bakışlarını yola doğru çevirirken "Sen açsan ye" demişti.
Yutkunmuştu Efsun, yoldan gözünü ayırmadan sormuştu.
"Nasıl ağırladılar seni? Sevdin mi onları?"
Kaldırdığı tek kaşının ardından annesine doğru bakmıştı.
"Merak ettiğin şey bu mu gerçekten?"
İki tarafta anlaşılmak istiyordu.
Anlaşılmak istemek; en doğal isteklerden biri belkide.
Ama karşılıklı anlaşılmayı beklemek büyük bir çatışma ortamına merhaba demek gibi bir şey sanırım.
Hele bir de hiçbir şey anlatmadan sadece anlaşılmayı uymuyorsa iki taraf.
Tamda böyle anlarda büyük bir ahmaklıktır sessizlik..
Sessiz birini kim neden duysun ve anlasın ki!
Boşuna dememişler insanlar konuşa konuşa...Arabayı sağ şeride çektikten sonra durdurmuştu.
Bakışlarını kızına çevirirken "Seni merak ediyorum Çağla! Ne hissettiğini merak ediyorum! Ailenden nasıl kolay vazgeçtiğini anlamak istiyorum! Benimle konuşmanı istiyorum" dediğinde Çağla sert bir üslupla lafını kesmişti."Konuşalım anne! Ama benim hakkımda değil, senin hakkında! Çünkü ben sadece hayatımdaki yalanlardan kaçtım. Bunuda bana sen öğrettin"
Kızının öfke dolu sözleri içini parçalasada sakinliğini korumaya çalışıyordu.
"Bana düşmanınmışım gibi bakma ne olur! Sen benim her şeyimsin! Senide kaybedersem hiçbir şeyim kalmaz"
Sesi titriyordu. Gözünden süzülen yaşı silmek için yeltendiğinde bakışlarını kızından kaçırmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tek Yapraklı Papatya (TAMAMLANDI)
General FictionBiraz düşünen genç kız yaşlı kadının yüzüne bakıp "Bir insanı tanımak istiyorum ama bir yanımda tanımana gerek yok diyor. Çok kararsız kaldım ve ben hiç bu kadar kararsız kalan bir insan olmamıştım. Sence tanımalı mıyım yoksa tanımamalı mıyım?" demi...