Şehre vardığında öncelikle Menekşe'yi aramıştı.
"Alo! Menekşe abla. Ben Efsun"
Menekşe tedirgin bir şekilde "Efsun!" demişti.
Hemen ardından mahçup olmuş bir vaziyette "Kusuruma bakma. Numaran bende yoktu" diye belirtmişti."Hiç önemli değil abla. Ben senden bir şey isteyeceğim. Müsaitsen tabi"
Menekşe dahada tedirgin olmuştu.
"Müsaitim"
"Meftune teyzeyi görmek istiyorum. Adresi verir misin?"
Menekşe hayretler içerisinde "Sen burada mısın?" diye sorup sessizleşmişti.
"Bugün geldim abla"
"Yaa.."
"Abla sen iyi misin?"
"İyiyim iyiyim"
Dalgınlığından sıyrılan Menekşe adresi tarif etmişti.
Teşekkür eden Efsun telefonu kapatır kapatmaz yola koyulmuştu.Uzun bir dolaşmadan sonra mezarlığı bulmuştu.
Buruk bir tebessümle bakıyordu mezarlığa.
Meftune hanım eşi ile yan yana gömülüydü.
Elindeki papatya saksısını Meftune hanımın mezar taşının üzerine bırakmıştı.
Önce ellerini semaya doğru yükseltip, bildiği bütün duaları teker teker okumuştu.
Ardından mezarlığın yanına çömelmişti.
Gözleri dolu dolu, cılız bir sesle mırıldanmıştı."Özür dilerim Meftune teyzem. Çok özür dilerim. Gelipte seni görmediğim için affet beni. Senin hiçbir suçun günahın yoktu ama o zamanki öfkemle farkında olmadan seni de cezalandırdım. Cahilliğime verirsin, beni affedersin değil mi?"
Elini toprağın üzerine koyup öyle devam etmişti.
"Sana papatyalarını getirdim.
Biliyor musun?
Bana bunları Vefa verdi.
Sanırım bunda senin parmağın var.
Sanırım ona papatya falımızdan bahsettin.
İyi yaptın ama..
İyi ki ona anlattın.
En azından benim gibi saklayarak mahvetmedin her şeyi"Bu esnada gözünden süzülen bir damla yaş toprağa düşmüştü.
"Ben haksızlık ettim Vefa'ya.
Çok kırdım kalbini..
Bunun içinde özür dilerim.
Biricik oğlunun benim yüzümden mürvetini göremedin.
Ama ben biliyorum.
Sen şimdi burada, yanımda olsan bana derdin ki; hatanın neresinden dönülürse kardır.
Merak etme Meftune teyzem.
Geç oldu ama döndüm ben.
Vefa için geldim.
İnşallah beni affeder.
Kolay olmayacak ama benimde inadım inattır.
Elimden gelenin fazlasını yapacağım.
Oğlunun yakasını bırakmayacağım"Saksıyı tutup hafifçe ters çevirmişti.
İçinden çiçeği dikkatli bir şekilde çıkarmıştı.
Toprağı biraz eşeledikten sonra güzelce oraya dikmişti. Yanında getirdiği şişedeki su ile can suyunu verdikten sonra tebessüm ederek ayağa kalkmıştı."Benim artık papatyalara ihtiyacım yok Meftune teyzem.
Çünkü biliyorum.
Bir yaprak kaderden her zaman çok daha fazlası var"Şansını artık basit bir papatya yaprağına bırakmayacaktı.
Emin adımlarla oradan ayrılmıştı.
Tekrardan yola koyulduğunda içi içine sığmıyordu.
Vefa'nın onu güler yüzle karşılamayacağını biliyordu. Ama çabalayacaktı. Git dese bile gitmeyecekti. Kapıdan kovsa, bacadan girecekti.
Hayatında hiç olmadığı kadar kararlıydı.
Kızının vereceği tepkiyi bile umursamıyordu.
"O da beni zamanla anlayacak" diyordu kendi kendine.
Yeterince feda etmişti yarınlarını.
Bir yarınını daha kaybetmeye niyeti yoktu.***
Dağ evine geldiğinde beklenmedik bir durum ile karşılaşmıştı.
Uzaktan gördüğü bahçenin etrafında kamyon ve kepçe arabası duruyordu.
Bir hışım indiği arabadan evin etrafında duran araçlara bakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tek Yapraklı Papatya (TAMAMLANDI)
General FictionBiraz düşünen genç kız yaşlı kadının yüzüne bakıp "Bir insanı tanımak istiyorum ama bir yanımda tanımana gerek yok diyor. Çok kararsız kaldım ve ben hiç bu kadar kararsız kalan bir insan olmamıştım. Sence tanımalı mıyım yoksa tanımamalı mıyım?" demi...