Hala adını öğrenemediğim hasta okurum.
Kitabı sen ve senin gibi HÜZÜNLERE ithaf etdiğimi bilmeni isterdim.BELKİ DE...
SİL BAŞTAN BAŞLAMAK GEREK BAZEN...ESKİ BEN...YENİ BİR GÜNDE HEPİNİZİ HOŞ BULDUM.
Öncelikle hepinizi satırlarımın dünyasında hoş buldum.
İyi ki geldiniz...
Azerbaycanlı olduğumu bildirmekle başlıyorum söze. Şu an kapısından girmiş bulunduğunuz dünya HÜZÜNLÜ BİR ADAM'ın dünyası.
Size yalan, boş ve klişe vaatler veremeyeceğim.
Burdaki tanışma gerçek bir hayatda senin, benim, onun, bunun herkesin yaşaya bileceğimiz,
Ve hatta yaşamak isteyeceğimiz cinsten.
Yalnızlığı en yakın arkadaşı ve en koyu düşmanı olan bir kızı yazdım. Adını doğarken kaderden istemeyerek, yada belki zorla alan HÜZÜN Eflin. Yaşamaktan önce ölmeyi öğrenmesi, doğarken kazandığı ilk yenilgisiydi. Çünkü annesiyle tanışmadan kayb etmişti onu...ve beyni kaderin en acımasız oyununa bulanmıştı. Gidecek bir evi olmazken, beyni bir baloncuğa ev sahipliği etmişti.HİKAYE BİLGİLERİ
"YAĞMURDAN KAÇMAYIN,
BIRAKIN RUHUNUZ ISLANSIN" diyen bir kız Hüzün Eflin.
Gerçek Hüzünü iç dünyasında yaşatan, dış dünyaya ise içindeki Hüzünün kırıntılarını yansıtan 26 yaşında bir doktor, güçlü bir cerrah.hayattaki tek arkadaşı dolma mürekkepli bir kalem, ve bir kaç parça kağıt."Kelimelerim sevişiyordu satırların koynunda" diye başlıyordu yazmaya bir yazısında.
"Cümleler doğuyordu bir süre sonra.
Canı yanıyordu kağıdımın,
kalemimin.Canım yanıyordu.
Yandıkca yazıyordum.Okusalardı, güzel bulurdu insanlar,
"Ne güzel yanmışsın " der gibi,
"Ne güzel yazmışsın" derlerdi"Ve ben gerçekten güzel yanıyordum".
Öyle güzel yanıyordum ki kerem bile yanmamıştır yandığım kadar...
Çığlıklarımı bastırıyordu, yalan yalnış kahkahalar.
İçim içimde parçalandığında,
diri diri yakılan ruhum, çığlık çığlığa kalıyordu,
yüzlerle insandan oluşan bir yalnızlığın avlusunda.
Merakla bekliyordular yeni can yakışlarımı,
yeni bir kitabın çıkışı gibi.Ruhum yandığı için,tenimde izler kalmıyordu.
Kağıt yanık kokmuyordu.Harf harf,kelime kelime okurlardı yok oluşumu,
cehennemde doguşumu.Ben annem için Cennetdim oysa.
Doğmadan öldüyüm için, doğmadan ölen çocukların cenneti gibiydim.Oysa cennet yanmazdı, cennette ateş olmazdı.
Bile bile bir yalana kanıyordum.
Guya cennettim ,ama cehennemde yanıyordum.Arşu alaya çıkıyordu çığlıklarım.
Ve her çığlığımda gök titriyordu,
bir yıldız kayıyordu.
Kopuyordu gök yüzünden,
yer yüzünde bir kıza,bir dilek oluyordu.
Ve insanlar dilek tutuyorlardı, benim her yanışımda.Sonra yağmur yağıyordu,
Bir gök kubbenin altinda dilek tutan kızlar,"işaret" diyordu,
Bense rahmet diyordum.
Gök yüzü bana rahm ediyordu.Yağmurdan islanan tenim,
Ruhumun catırtılarını bastırıyordu.
Kalbimin ara sokaklarında.Ruhum yanık kokuyordu, tenim onu saklıyordu.
Sonra beynim duman oluyordu,sol yanımda bil kül yığını.
Ve ben küllerimden doğuyordum ağlayan bir gök yüzünün altında.Bulutları kararmış,
yıldızları kaymış,
ağlayan,
Bir gök yüzünün altında.
Yani demem o ki.
Yağmurdan kaçmayın.
Bırakın ruhunuz ıslansın.Belki siz de, bir gün yeniden doğarsınız..."
İşte bu satırları yaşayan bir kızın dünyasındasınız...
Ve madalyonun diğer yüzü...HÜZÜNLÜ ADAMIM...
Olric Brown.Aşkın en acı halini tadan adam. Oysa adam acı sevmezdi.
"GİDECEK ŞEHRİN KALMADIĞINDA KALBİME GEL...EN KOCA YALNIZLIĞI ORDA BULURSUN" dedi şehir şehir gezen kıza...ve bir gün kız yoruldu şehir şehir gezmekten...adamın aklına geldi. Beynine geldi...ama kalbine gelmenin bir yolu yoktu...çünkü o kız hep ordaydı. Orda doğmamıştı belki ama bir gün belki de orda ölecekti...
33'ünçü yaş gününde hayatının en acı ve en değerli hediyesini aldı adam. Bir noel gecesi, doğum gününü hiç tanımadığı bir kızla soğuk,karanlık ve kimsesiz bir hastane bahçesinde kutladı. O adam o gün, orda o küçük kadına öyle bir tutuldu ki...
Adam zengindi, ama onun olan sadece bir şey vardı. Annesinin sırlarını taşıyan bir "gün batımı". Ve adam sahip olduğu tek şeyi sevdiği kadına verdi. Ve Hüzün giderken adama öyle bir hediye bıraktı ki... adam ne o günü unuta bildi...nede gün batımından vaz geçe bildi.
Arkadaşlar sizleri onların dünyasına davet ediyorum. Beyninde baloncuk taşıyan bir doktorla...mutluluğu geçmişine saklanan bir adamın hikayesi...
Aşkın en güzel halini gelin birlikte yaşayalım.
Sizi davet etdiğim dünyayı üç evrede ysşayacağız. İlk evremizi Hüzün Eflinle başlayacağız ve finale kadar o hep bizimle yürüyecek bu yolu...
Ve Türk bir kız Amerika ve Afkanistanı TÜRKİYEde birleştirecek.
İkinci evrede CAMAY MOR Amerikanı, Üçüncü evrede HAZARA MİRAH Afkanistanı katacak Hüznün hayatına. Ve birlikte başladığımız bu yol sizi tanımadığınız şehirlere ve yüzlere götürecek.
HÜZÜN EFLİN UNUTULMUŞ HASRET KOKAN TÜRKİYENİ BİRİLERİNE YENİDEN HATIRLATACAK... TÜRKİYEYE KÜSEN CAMAY MOR'U GEÇMİŞİYLE, HAZARA MİRAH'I İSE HAYATIYLA TANIŞTIRACAK... VE OLRİC BROWN... BU ADAM...BENCE BU ADAMI KENDİNİZ OKUMALISINIZ... ÇÜNKÜ BU HAYATDA KİTAP GİBİ ADAMLAR VARDIR... VE OLRİC BROWN HER HANGİ BİRİNİZİN BİR GÜN SOKAKTA KARŞILAŞA BİLECEĞİ VE HATTA TANIŞA BİLECEĞİ BİRİ...
Davetimi kabul edip gelenler başım gözüm üstüne.
Gelmeyenlerinse canı sağ olsun...Gelenlerse saati bildirise küçük bir anımız olur.ve belki küçük bir yıldız dokunuşu senden bana hediye.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HÜZÜNLÜ BİR ADAM.
RomanceSiz...tanımadığınız bir kadını yazdınız mı hiç? Oysa ben... asla tanışmayacağım bir kadını kaleme aldım. Yıllar geçse bile, asla karşılaşmayacağım bir kadını. Ellerini tutmayacağım, gözlerine bakmayacağım ve asla kokusuyla tanışmayacağım bir kadını...