Çağatay, yanındaki koltukta Cynthia' nın oturduğuna inanamıyordu. Kader bana nasıl bir oyun oynuyor, diye düşündü. Dünyanın pek çok ülkesini gezdim, bir sürü insan tanıdım, eh hatrı sayılır da kız arkadaşım oldu ama kimse beni bu yeşil saçlı kız kadar etkilemedi. Bu kızda insanı çeken bir şey var.
'Oğlum kendine gel, kız yanında, bu güzel anları düşünerek mi geçireceksin?' diye geçirdi aklından. 'Hayır tabii ki onu tanımalıyım, gözlerindeki hüznün sebebini öğrenmeliyim...'
"İyi misin biraz daha?"
Cynthia arabaya bindiği andan itibaren, çaktırmadan süzdüğü Çağatay'dan gelen bu soruyla kendine geldi.
"Bu durumda ne kadar iyi olunabilir ki?"
"Bir yerin mi ağırıyor yoksa, hastaneye gidelim mi?"
"Hayır, fiziksel olarak iyiyim."
"Sorun ne o zaman? Yaşadığın elbette zor bir olay. Ancak kafaya takılacak bir durum yok, sonuçta yanlış anlama olmuş.
Doktorluk bir durum da yok...""Uzaktan bakınca öyle mi görünüyor? Bazen olaylar göründüğü gibi değildir."
"Anlatmak ister misin? Rahatlarsın biraz. Yanlış anlama, daha yeni tanıştık bu ne samimiyet diyeceksin belki. Ama gözlerindeki hüzün sana ait değil gibi."
"İlgin için teşekkür ederim. Ben de hüzün yerine gözlerimde yıldızlar uçuşacak sanıyordum. Hayat işte, sürprizlerle dolu."
"Seni anlayamıyorum. Sanki büyük bir hayal kırıklığına uğramış gibisin. Bütün bunlar Meryem yüzünden olamaz heralde."
"..."
Cynthia'nın sessizliği, Çağatay'ın merakını iyice törpülemişti. Yoldan gözünü ayırıp, bir anlığına yeşil saçlı kıza baktığında gözlerinin buğulandığını fark etti.
Seri bir hareketle, arabayı yolun kenarına çekti. Cynthia'ya dönerek,
"Neyin var senin?"
Cynthia, gözleri buğulu bir şekilde kardeşini ve yaşananları düşünmekteydi. Çağatay'ın sorusuna cevap vermek için ona doğru baktığında, hayatının ne kadar karmaşık, ne kadar adaletsiz ve ne kadar garip olduğunu tekrar hatırladı. 'On dört yaşımda yıkıldı hayallerim. Annem ,babam, hayatım koca bir yalanmış. Evlatlıkmışım ben. Başkasının çocuğu. Kimin? Kardeşim varmış. Neden o Türkiye'de, ben Amerika'da? Neden ayrıldık? Gerçek ailem kim?' diye geçirdi aklından. Artık bu yükü kaldıramıyorum...
Çağatay sorusunun cevabını bekler bir şekilde Cynthia'ya bakarken, çok mu ileri gittim diye düşünüyordu.
Cynthia' nın gözlerindeki hüzün, üzerindeki bütün setleri yıkan bir nehir misali dışarıya taştı. Ellerini yüzüne kapatıp, hıçkırarak ağlamaya başladı. Hıçkırıkları, gözlerindeki hüzne bile dayanamayan Çağatay'ın içini parçalıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENEY
Science FictionDünya barışı için yola çıkılan ancak iki gencecik hayatı dünyanın uzak uçlarına savuran gizli bir deney... Hesaplandığı gibi gitmeyen bir deneyin sonuçlarını yok etmek için feda edilen iki hayat... Meryem ve Cynthia... Biri Amerika diğeri Türkiye'ye...