Amerika'dan gelen bilgiler araştırmanın yeni bir boyut kazanmasına neden olmuştu. Çağatay ve Cynthia duyduklarını anlamaya ve yorumlamaya çalışıyordu. Bu olay sandıklarından çok daha komplike bir olaydı belli ki."Çağatay artık bekleyemeyiz. Meryem de her şeyi öğrenmeli. Belki de hayatımız tehlikededir. Ya birileri bizi takip ediyorsa! Ya bilmediğimiz farklı şeylerin içindeysek! Aman Tanrım neler söylüyorum ben! Bu bir kabus olmalı... Gerçek olamaz bütün bunlar!"
"Haklısın. Ama öncelikle sakin olmalı bir hata yapmamalıyız. Hemen Meryem'i arayıp bir görüşme ayarlamalıyım. Bu iş daha fazla uzamamalı. Ama bunu ona nasıl söyleyebiliriz. O konuda kararsızım. Belki onu işin içine katmadan bişeyler düşünebiliriz. Ne dersin?"
"Onu işin içine katmadan mı? Nasıl yapıcaz bunu?"
"Ona senin bir kardeşin olduğunu onu aradığımızı söyleriz. Böylece neler biliyor öğrenmeye çalışırız. Olmaz mı?"
"Hımm. Bilmem ki olur mu?"
"Denemeye değer bence."
"Tamam. Hadi ara o zaman."
Çağatay Meryem'i arayarak yeşil saçlı kızın onunla tekrar görüşmek istediğini söyledi. Meryem bu duruma biraz şaşırmıştı aslında. Çünkü özür dilemek isteyen kendisiydi. Neden bu kız onu görmek için bu kadar ısrar ediyordu. Hem psikolojik olarak kötü hissettiği bu günlerde böyle bir görüşmeye hazır değildi. Ancak bu işin uzaması da canını sıkıyordu. Böyle düşünceler içinde Çağatay'ın teklifini kabul etti. Ertesi gün tekrar aynı kafede sözleştiler. 'Umarım tekrar kriz yaşamam' diye düşündü.
Meryem bir an önce bu işten kurtulayım edasıyla hazırlanıp evden çıktı. Yeşil saçlı ecnebi kız hakkında merak ettiği çok şey vardı aslında. Hisleri onu hep haklı çıkarmıştı. Ancak morali öyle bozuktu ki bir an önce özrünü dileyip eve dönmek istiyordu. Son umudu olan Cihan'dan güzel haberler duymak şu an gündemindeki tek konuydu.
Çağatay ve Cynthia da kafede yerlerini almış, nasıl konuşacaklarının, neler söyleyeceklerinin planlarını yapıyorlardı. Bir insana 'Sen evlatlıksın!', 'Sen benim kardeşimsin!' gibi cümleleri kurmak takdir edersiniz ki o kadar kolay bir durum değildi.
Meryem aynı sahneleri tekrar yaşadı. Kafeden içeri girdi ve oturmakta olan Çağatay ile o kızı gördü. Biraz heyecanlansa da yanlarına yaklaşarak selam verdi.
" Merhaba..."
"Merhaba Meryem hoşgeldin." dedi Çağatay.
Biraz kırık Türkçesiyle:
"Selam Meryem. Seni gördüğüme sevindim." dedi Cynthia ve elini uzattı.
Meryem bi an uzanan ele doğru baktı. Aklına önceki buluşmada yaşanan şeyler geldi. Biraz isteksiz olsa da derin bir nefes aldı. Artık ne olacaksa olsun diyerek genç kızın elini sıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENEY
Ciencia FicciónDünya barışı için yola çıkılan ancak iki gencecik hayatı dünyanın uzak uçlarına savuran gizli bir deney... Hesaplandığı gibi gitmeyen bir deneyin sonuçlarını yok etmek için feda edilen iki hayat... Meryem ve Cynthia... Biri Amerika diğeri Türkiye'ye...