BEŞİNCİ KİTAP | I: Abbas Beatı Martini

158 10 0
                                    

Dom Claude'un ünü, uzaklara kadar yayılmıştı. Bu sayede, aşağı yukarı Madam de Beaujeu'yü görmeyi reddettiği döneme doğru, anısını uzun süre sakladığı bir ziyarete ev sahipliği yaptı.

Vakit akşamdı. Ayinden sonra Notre-Dame'ın manastır bölümündeki özel hücresine çekilmişti. Bu odanın, bir köşeye atılmış ve ne idüğü pek belli olmayan ama baruta benzeyen bir tozla dolu birkaç şişe bir yana bırakılırsa hiçbir garip ve esrarengiz yanı yoktu. Duvarda, şurada burada, birtakım yazılar vardı gerçi; ama bunlar önemli yazarlardan alınma ya bilimsel ya da dinsel özdeyişlerdi. Başdiyakoz, üç fitilli bakır bir lambanın ışığında, üstü elyazmalarıyla dolu büyük bir yazı masasının başına yeni oturmuş, dirseğini Autun'lü Honorius'un açık duran kitabı De prædestinatione et libero arbitrio'nun üstüne dayamış, derin derin düşünerek yeni getirdiği in-folio olarak basılmış kitabı karıştırıyordu; bu, odasındaki tek matbaa ürünüydü. Dalgın dalgın hayal kurarken kapıya vuruldu. "Kim o?" dedi bilgin, kemiğine dokunulan aç bir köpeğin nazik ses tonuyla. Dışarıdan bir ses yanıt verdi: "Dostunuz, Jacques Coictier." Claude gidip kapıyı açtı.

Gerçekten de gelen, Kral'ın hekimiydi; sert görüntüsünü ancak kurnaz bir bakışın az çok giderdiği elli yaşlarında bir adamdı. Yanında biri daha vardı. Her ikisi de arduvaz renkli, sincap kürküyle astarlanmış, önü kapalı ve kemerli, aynı kumaştan ve aynı renk başlığı olan uzun birer harmani giymişlerdi. Elleri yenlerinin içinde, ayakları eteklerinin altında, gözleri de başlıklarının ardında kayboluyordu.

"Tanrı yardımcım olsun, efendiler," dedi Başdiyakoz, konuklarını içeri buyur ederken; "bu saatte bu denli onurlandırıcı bir ziyaret beklemiyordum. Böyle kibarca konuşurken araştırıcı ve endişeli bakışları da hekimle arkadaşı arasında gidip geliyordu."

"Dom Claude Frollo de Tirechappe gibi büyük bir âlimi ziyaret için vakit asla geç değildir," dedi Doktor Coictier. Franche-Comté'li şivesiyle bütün cümlelerini kuyruklu bir giysi haşmetiyle sündürüp uzatıyordu.

O zaman, hekimle Başdiyakoz arasında, o devirde âdet olduğu üzere bilginler arasındaki bütün konuşmalara girizgâh teşkil eden; ama birbirlerinden canı gönülden nefret etmelerine de engel olmayan o iltifat ve kutlama fasıllarından biri başladı. Aslında bugün de durum farklı değildir; bir başka bilgine iltifat eden her bilginin ağzı, balla tatlandırılmış bir ödsuyu kâsesidir.

Claude Frollo'nun Jacques Coictier'ye ettiği iltifatlar özellikle, saygıdeğer doktorun, o pek imrenilen kariyeri boyunca Kral'ın her hastalığından elde edebildiği birçok dünyevi avantaja ilişkindi; doktorunki, felsefe taşının peşinden koşmaktan daha iyi ve güvenilir bir simya işlemiydi.

"Hakikaten! Sayın Doktor Coictier, yeğeniniz pek muhterem Senyör Pierre Versé'nin piskoposluğunu öğrenince çok sevindim. Amiens piskoposu olmuştu, değil mi?"

"Evet Sayın Başdiyakoz, Tanrı'nın lütfu ve merhameti işte..."

"Biliyor musunuz, Noel günü muhasebat bölüğünüzün başında pek havalı bir geçişiniz vardı, sayın başkan."

"Başkan yardımcısı, Dom Claude, ne yazık ki sadece 'yardımcısı'."

"Saint-André-des-Arcs Sokağı'ndaki görkemli eviniz ne âlemde? Louvre gibi bir şey... Ben özellikle kapının üstündeki kayısı ağacı kabartmasıyla şu hoş kelime oyununa bayılıyorum: ABRI-COTIER."

"Heyhat! Üstat Claude, bu inşaat bana pek pahalıya mal oluyor. Eve eklemeler yapıldıkça ben batıyorum."

"Hadi canım! Saray mahkemesi ve zindanından gelen iratlarınız ve manastıra ait bütün evlerin, tezgâhların, dükkânların, kulübenin gelirleri yok mu! Doğrusu sağılacak güzel bir meme..."

Notre Dame'ın KamburuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin