ONUNCU KİTAP | IV: Mösyö Louis de France'ın dualarını ettiği inzivahane

123 6 0
                                    

Okur, Quasimodo'nun gece seferine çıkmış haydut sürüsünü fark edişinden az önce kulesinin tepesinden Paris'i gözleriyle tararken Saint-Antoine Kapısı taraflarında yüksek ve karanlık bir binanın en üst katındaki bir pencereden sızan tek bir ışık gördüğünü sanırım unutmamıştır. Bu bina Bastille, bu ışık da XI. Louis'nin kandilinin ışığıydı.

Gerçekten de Kral XI. Louis, iki günden beri Paris'teydi; iki gün sonra da Montilz-lès-Tours'daki kalesine dönmek üzere şehirden ayrılacaktı. Kral "sevgili Paris şehrinde" kendini yeteri kadar tuzak, darağacı ve İskoçyalı okçuyla çevrili hissetmediği için, hep seyrek gelir ve kısa bir süre kalırdı.

O gün de yatmak üzere Bastille'e gelmişti. Louvre' daki, on iki iri hayvan ve on üç büyük peygamber heykeliyle süslü koca şöminesi ve on bire on iki kadem boyutlarındaki büyük karyolasıyla on beş kadem-karelik geniş odasından pek hoşnut değildi. Bu büyüklüklerin içinde kendini kaybediyordu. Tam bir burjuva olan bu kral, Bastille'de küçük yatağı olan küçük bir odayı tercih ediyordu. Hem sonra Bastille, Louvre'dan daha iyi tahkim edilmişti.

Kralın ünlü devlet hapishanesinde kendine ayırdığı bu odacık yine de oldukça genişti ve burçtaki bir kuleciğin en üst katını işgal ediyordu. Yuvarlak biçimli, parlak samandan örülme hasırlarla döşeli bir odaydı; tavanı, yaldızlı kalaydan zambaklarla süslü ve araları boyalı merteklerden oluşuyordu; duvarları ise sarı ve çivit rengi karışımından elde edilen güzel ve canlı bir yeşile boyanmış ve yer yer beyaz kalaydan güllerle bezenmiş gösterişli bir ahşap lambriyle kaplıydı.

Bir tek penceresi vardı, pirinç tel kafes ve demir çubuklarla berkitilmiş, ayrıca sağladığı aydınlık, kral ve kraliçenin armalarının yer aldığı –her biri yirmi iki meteliğe mal olmuş– güzel renkli camlarıyla gölgelenen, sivri kemerli dar ve uzun bir pencereydi bu.

Odaya bir tek giriş yeri vardı, basık yuvarlak kemerli, içten ağır bir perdeyle, dıştansa yüz elli yıl öncesine kadar birçok eski evde hâlâ görülen, ilginç bir tarzda oymalı narin marangozluk işi İrlanda ahşabı bir kemerle donanmış modern bir kapıydı bu. "Bulundukları yeri daraltıp çirkinleştirmelerine rağmen," diyor Sauval üzüntüyle, "yaşlılarımız bunlardan kurtulmak istemiyor, elâlem ne derse desin bunları muhafazada ısrar ediyorlar."

Bu odada sıradan dairelerdeki mobilyaların hiçbiri bulunmuyordu; ne sıra, ne sedir, ne minderli kanepe, ne sandık biçiminde alışılagelmiş tabureler, ne parçası dört metelik eden ayaklı güzel tabureler vardı. Sadece, ağaç kısımları kırmızı zemin üzerine güllerle, lal renkli Kurtuba sahtiyanından oturağı uzun ipek püsküller ve binlerce altın çiviyle süslü, pek görkemli açılır kapanır bir kolçaklı sandalye görülüyordu. Bu sandalyenin yalnızlığı, bu odada yalnız bir kişinin oturmaya hakkı olduğunu açıkça gösteriyordu. Sandalyenin yanında ve pencerenin dibinde kuş desenli bir örtüyle kaplı bir masa, masanın üzerinde lekeli bir mürekkep hokkası, birkaç yaprak parşömen, birkaç tüy kalem ve işlemeli bir gümüş kupa vardı; biraz daha ötede de bir mangal ve altın kabartma süsleri bulunan kırmızı kadifeden bir dua iskemlesi. Son olarak, ta dipte sarı ve pembe damaskoyla kaplı, süssüz sırmasız, püskülleri sade, basit bir yatak. Daha iki yüz yıl öncesine kadar bir Şurayı Devlet üyesinin evinde hayranlıkla seyredilebilen, XI. Louis'nin uyku veya uykusuzluğunu taşımasıyla ünlü yatak işte bu yataktı. Onu orada gören de Cyrus adlı romanda Arricidie ve La Morale adı altında ünlenmiş olan yaşlı Madam Pilou idi.

"Mösyö Louis de France'ın dualarını ettiği inzivahane," diye anılan oda işte böyle bir yerdi.

Okuru buraya getirdiğimiz sırada "inzivahane" oldukça karanlıktı. Işıkları söndürme çanı çalalı bir saat olmuş, gece bastırmıştı ve odada çeşitli şekillerde gruplanmış beş kişiyi aydınlatan, masanın üstündeki titrek alevli mumdan başka bir şey yoktu.

Notre Dame'ın KamburuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin