ONUNCU KİTAP | V: Küçük alev aylak aylak dolaşıyor

127 8 0
                                    

Kral bir süre hiçbir şey söylemeden adamları inceledi, sonra aniden birinciye hitap etti:

"Adın ne?"

"Gieffroy Pincebourde."

"İşin?"

"Dilencilik."

"Bu lanetli ayaklanmada ne işin vardı?"

Dilenci sarsak sarsak kollarını sallayarak Kral'a baktı. İçinde zekânın ancak külahın altındaki mum alevi kadar rahat olduğu, doğru dürüst biçimlenmemiş kafalardandı.

"Bilmem," dedi. "Gidiyorlardı, ben de katıldım."

"Hiç utanmadan senyörünüz Adalet Sarayı savcısına saldırıp evini talan etmeye gitmiyor muydunuz?"

"Birinin evinden bir şey almaya gidildiğini biliyorum. Hepsi bu."

Bir asker, dilencinin üstünden çıkan bir budama bıçağını Kral'a gösterdi.

"Bu silahı tanıyor musun?" dedi Kral.

"Evet, benim bağ bıçağım. Ben bağcıyım."

"Peki, şu adamın arkadaşın olduğunu kabul ediyor musun?" diye ekledi XI. Louis, öbür mahpusu göstererek.

"Hayır, onu tanımıyorum."

"Yeter," dedi Kral ve daha önce okura sözünü ettiğimiz, kapının yanında sessiz ve hareketsizce bekleyen şahsa parmağıyla bir işaret yaptı:

"Dostum Tristan, işte sana bir adam."

Münzevi Tristan eğildi, iki okçuya alçak sesle bir emir verdi, askerler adamı alıp götürdüler.

Bu sırada Kral boncuk boncuk terlemekte olan ikinci mahpusa yaklaşmıştı.

"Senin adın?"

"Pierre Gringoire, Haşmetmeap."

"İşin?"

"Filozofluk, efendim."

"Kendinde bu hakkı nasıl görüyorsun da, maskara herif, dostumuz sayın Adalet Sarayı savcısının evini kuşatmaya kalkışıyorsun, üstelik halktaki bu hareketlenme hakkında diyeceğin nedir?"

"Haşmetmeap, ben onlardan değildim."

"Hadi ordan serseri! O haydutlarla birlikteyken devriyeye yakalanmadın mı?"

"Hayır Haşmetmeap, yanlışlık oldu. Kaderin cilvesi. Ben tragedyalar yazarım. Haşmetmeap, majestelerinize beni dinlemeniz için yalvarıyorum. Ben şairim. Geceleri sokaklarda dolaşmak benim mesleğimdekilerin melankolik davranışlarındandır. Bu akşam da oradan geçiyordum. Az görülür bir rastlantı. Beni haksız yere tutukladılar. Başıbozukların çıkardığı bu kargaşada benim hiçbir suçum yok. Majesteleriniz de zaten dilencinin beni tanımadığını görüyorlar. Majestelerine yalvarıyorum..."

"Kes sesini!" dedi Kral iki yudum şurup arasında. "Kafamızı şişiriyorsun."

Münzevi Tristan öne çıktı ve Gringoire'ı parmağıyla işaret etti:

"Haşmetmeap, bunu da asabilir miyiz?"

Bu, ağzından çıkan ilk sözdü.

"Pöhh!" dedi Kral, önemsemiyormuş gibi bir tavırla. "Ben bir sakınca görmüyorum."

"Bense pek çok sakınca görüyorum," dedi Gringoire.

Filozofumuz o anda zeytinden daha yeşildi. Kralın soğuk ve kayıtsız yüz ifadesini görünce çok acındırıcı görünmekten başka çare olmadığını anladı ve umutsuz el kol hareketleriyle haykırarak XI. Louis'nin ayaklarına kapandı:

Notre Dame'ın KamburuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin