twenty three

4.5K 382 237
                                    

Bayan Min elindeki büyük çantası ile sabah eşinden habersiz anahtarlarını alarak evden kaçırdığı arabadan inerken gülümsüyordu. Güneş daha yeni doğuyordu fakat Bayan Min daha hava kapkaranlıkken uyanarak yeni evlerine taşınan oğulları için pasta börek ne varsa yapmış ve koca çantasına doldurarak buraya gelmişti.

Avucundaki anahtar ile evin kapısını açarken içinden Bayan Park ile bu evin iki yedek anahtarını daha yaptırıp bu anahtarları kendilerine aldıkları için seviniyordu.

Karanlık eve girdiği gibi birkaç ışığı yakarak mutfağa girdiğinde çantasını da tezgaha bırakmış ve içerisinde olan plastik kapları çıkarmaya koyulmuştu. Kısa süre içinde mutfağın en ucunda, tam camın önünde duran masa güzel kokulu poğaçalar, sıcak kurabiyeler ile ve daha birçok kahvaltılık yiyecek ile dolmuştu. Bayan Min son kez hazırladığı mükemmel kahvaltıya baktıktan sonra mutfaktan çıkarak merdivenlere yönelmiş ve yavaş adımlar ile üst kata çıkarak kapısı hafif aralık olan odaya girmişti. Tabii ki ince parmakları gözlerini örtüyordu çünkü orta yaşlarında olan kalbi oğlu ve damadının o açık saçık görüntülerini kaldıramazdı.

Parmaklarının arasından yatağa göz ucu ile baktığında dağınık yatağın boş olduğunu fark etmiş ve şaşırarak etrafına bakınmıştı. Yatakta bir tane yastık duruyordu ki o yastık da zaten yatağın ortasındaydı, beyaz örtü bir yerde toplanmış ve çarşaf dağılmıştı fakat oğlu ile damadından hiçbir iz yoktu. Derin bir nefes alarak yatağı toplamaya başlarken nereye kaçmış olabileceklerini düşünüyordu.

Yatağı düzenli bir hale getirdiğinde kapıyı ardından kapatarak koridorda yürümeye başladı, belki de evde değiller diye içinden geçirse dahi buna kendi bile inanmadı. Sonuçta oğlu asla bu saatte ayağa dikilecek bir kişiliğe sahip değildi.

Düşünmeye devam ederken odalardan birinin daha kapısını açarak içeriye adımladı ve perdeleri kapalı olduğu için karanlık olan odayı aydınlatmak amacı ile perdelere yöneldi. Nefes seslerini duyabiliyordu yani odada birisinin uyuduğu belliydi bu yüzden ışığı açmak yerine o kişiyi daha yeni doğan güneş ışığı ile eziyet edecekti. Bu en sevdiği şeydi ve asla vazgeçemezdi.

Perdeyi hızla açtığı gibi güneş ışınları odaya girdiğinde odanın içerisinde uçuşan toz parçacıkları gözle görülür hale gelmişti ve Bayan Min yatakta uyuyan kişiye dönmeden önce camlardan birini açarak odaya biraz hava girmesini sağlamış ve hemen sonrasında başını çevirdiğinde hayret etmeden edememişti.

Daha geçen gün altını pislettiği için ağlayan küçük sıpası şimdi eşinin kollarının arasında uyurken başını onun göğsüne yaslamıştı. Normalde uyurken eli ayağı rahat durmayan oğlunun nasıl bu kadar sakin yattığına anlam veremezken damadının da oğlunun beline sarılıp çenesini saçlarına gömdüğü fark edince gülümsemiş ve güneş ışığı yüzünden rahatsız olan gençler uyanmadan telefonunu çıkartarak ikisinin hızlıca birkaç fotoğrafını çekmiş ve bunları boş bir zamanında çıkartıp albüme koymayı aklına not etmişti.

Diğer yandan uyuklayan ikili yoğun güneş ışığı yüzünden kör olma noktasına gelirken sızlanarak gözlerini açmış ve sersemce bulundukları durumda kalmaya devam etmişlerdi ve Bayan Min'i fark eden ilk kişi de Jimin olmuştu.

"Günaydın Bayan Min?"

Şaşkınca sorduğunda Yoongi başını göğsünden kaldırarak yatakta doğrulmuş fakat hala arkasına bakmamıştı.

"Ne Bayan Min'i?"

Yumruk yaptığı eli ile sol gözünü ovuştururken kısa bir esnemenin arasından sorduğunda Jimin onun çenesini iterek arkasına bakmasını sağlamış ve Yoongi sonunda annesini görebilmişti.

MARRIAGE | yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin