Yıllar Sonra Esen Rüzgar

5.6K 125 30
                                    

Yason Burnu
"20 yıl önce burda başladı benim hikayem, kendi kendime seviyodum senin amca oğlunu. Sonra geldi kara kara gözlerini dikti gözlerime biz evlenicez dedi. 14 yaşımdaydım kalbim kendimden büyük, aşkım kalbimden büyüktü, nerden anlayacaktım ki beni sevmediğini..."
Yıldız gözlerindeki yaşları sildi, devam etti anlatmaya
"Babasının zoruyla o kocaman yüzüğü parmağıma taktığını..."
Yüzüğünü pusulasından çıkardı parmağına taktı. Elini kaldırıp parmağındaki yüzüğü Güney'e gösterdi.
"Bak artık tam oluyo parmığa"
"Yıldız.."
"Deme bişey.. Geldin oturdun yanıma, niye her sene buraya geldiğimi sordun anlattım...
bitti."
Güney hafifçe sağ tarafına döndü, Yıldıza göstermeden gözünden akan yaşı elinin tersiyle itti.
"Hala unutamadın dimi onu?"
Yıldız bi an gülümsedi, ama her zaman ki gibi sıcak bi tebessümle değildi, dalgamı geçiyorsun der gibi bi gülümsemeydi bu.
"Sence ? Unutmuş muyum? Unutabilmiş miyim?"
"Lafın gelişiydi o.. Ama bu ciddi bi soru sorucam Yıldız, nasıl? 20 yıldır nasıl unutmadın onu?"
"Sen sevdalandın mı hiç Güney?"
Bu sefer gülme sırası Güneydeydi. Ama o Yıldız gibi dalgasına değil acısına güldü. Uzun uzun karşısındaki mavilere baktı, belki bi umut anlar diye, ama anlamadı..
"Y..yo..yok hayır yüreğime iyi gelen birini bulamadım daha.."
"Sevda bu ula, kimin yüreğine iyi gelmiş ki?"
"Dimi..? Sevda yanmak ister yana yana kül olmak ister."
Bi süre gözlerinin içine baktı Yıldız, bir şey anlarım diye, ama kendi yangınında öylesine kül olmuştu ki, Güneyin ateşini göremedi.. Mavi gözlerinde kendini göremedi...
İstanbul
Her şeyden habersiz kahvaltı yapıyorlardı Kuzey ve kızları, Şule onları terk edeli 2 ay olmuştu. Ne bi haber ne de başka bişey vardı. İki satırlık bi mektupla Kuzey'i terk etmiş, kızlarından özür dileme zahmetinde bile bulunmayıp üstüne üstlük hakkım olanı aldım da yazmıştı. Kızlar bi süre her şeyin şaka olduğunu sandılar özellikle de Gökçe, annesinin onları bırakıp gittiğini kabullenememişti. Mektupta yazdığına göre ihtiyaçları olduğunda yanında olucaktı annesi, iyi de çocuklarının her zaman annesine ihtiyacı olmazmıydı?
Herkes kendi halinde kahvaltı yaparken kapı çaldı ama ne çalmak alacaklı gibi kapıyı yumrukluyorlardı kapıdakiler.Kuzey'in büyük kızı Feride kapıya doğru bi hamle yapmıştı ki Kuzey eliyle durdurdu.
"Pek hayırlı bişey değil gibi kızım ben bakayım"
Kuzey masadan kalktı kapıya doğru ilerken kapı hala çalmaya devam ediyordu.
"GELDİM ULAA GELDİM PATLAMA"
Bi hışımla kapıyı açtı. Karşısında icra memurları vardı.
Kuzeyin Ordu macerası burda işte tam burada başlıyordu. En yakın arkadaşında yediği kazığın etkisi geçmeden ikinci bi olayı kaldıracak gücü yoktu aslında ama belalar kapıyı çalmadan geliyorlardı. Kuzey yediği kazığı idrak etmeye çalışırken memurlara bişey yapamadı. Ne durun diyebildi, ne engel olabildi. Sadece Gökçe çok sevdiği kahve makinasının peşinden koşarken onu tutmayı başarabildi kızını sakinleştirdi. Sessiz sedasız evin boşalmasını bekledi. Ev bomboş kalmıştı artık, tanımadıkları o adamlar çıkınca kızlar babalarının yanına gitti. Duvara yaslanmış babalarına sarıldılar. Gökçe telaşla
"Şimdi napıcaz baba?" Diye sordu. Mine de aynı şeyi merak ediyordu.
"Burda kalamayız ki artık"
"Kızlar bi durun! Baba sen iyi misin?"
Kuzey Feride'nin sorusuyla biraz toparlar gibi oldu etrafına baktı, boş eve, kızlarının telaşlı yüzlerine...
"İ..iyi..iyiyim.. biraz.. biraz yalnız kalabilir miyim kızlar?"
Sorusunun cevabını beklemeden merdivenin korumalığına dayanarak yukarı, odasına çıktı. Kapıyı kapattıktan sonra derin bi nefes alıp kapıya yaslandı. Yavaşça yere çöktü
"Başaramadım"
"Kızlarımı koruyamadım... yapamadım"
Belki de iki aydır Kuzey ilk defa kendini bu kadar çaresiz hissediyordu. Anneleri gittiğinde bir şekilde kızları toparlamıştı. Battıklarında bile bir şekilde düze çıkmışlardı ama şimdi, artık bi evleri bile yoktu. Kuzey kafasını toparladıktan sonra aşağı indi.
"Kızlar toparlanın gidiyoruz"
"Nereye baba?"
"Ordu'ya Feride doğup büyüdüğüm yere"
Feride aklındaki soruyu sorup sormamakta kararsız kalsa da sonunda dayanamadı.
"Peki.... dedem yani dedem biliyo mu oraya gidiceğimizi?"
Derin bi nefes aldı bu soruyu cevaplarken
"Gidince öğrenicek artık"
Ve böylelikle Kuzey ve kızları Ordu'nun yolunu tuttular.
Ertesi Gün Ordu
"Yıldız seninle bişey konuşmam lazım"
"Ula işim var diyim neyini anlamıyon?"
"Yav bende sana önemli diyom sen neyini anlamıyon?"
"Güney sen beni mi taklit ediyon?"
Güney gülmeye başladı. Suçluymuş gibi ellerini havaya kaldırdı.
"Yok güzelim estağfirullah"
Bu sefer Yıldızda gülmeye başladı.
"Eyi öyle olsun bakalım.. E burda konuşamıyoruz mu? Ne diye sahile gidiyoruz?"
"Off Yıldız ya yordun iyice beni"
"Tamam tamam hadi gidelim"
Güneyin arabasına binip sahile indiler. Yarım saattir sahili dolaşıyolardı ama hala Güney konuşmaya başlayamamıştı. Cebindeki kutuyla oynamaya başladı.
"Eee Güney artık diyecen mi boş boş dolaşıyoruz burda"
"Hı..ney?"
"Ohoo paşam sen iyice daldın gittin hayırdır aşık mı oldun?"
Bu soruya karşılık Güney artık dayanamayacağını anladı ve derin bi nefes alıp
"Evet" dedi.
"Evet ben aşık oldum... Olmamam gereken birine hemde, değil aşık olmak aklımdan bile geçirmemem gereken birine aşık oldum."
Yıldız böyle bi tepki beklemiyordu. Daha yeni konuşmuşlardı Güney'le, sevdalı değilim demişti. Demekki içinden atmaya çalışıyodu diye düşündü Yıldız, o yüzden sormadı.
"Peki o kız biliyomu ona sevdalı olduğunu?"
"Bilmiyo hiç bi zaman bilmedi... Ama artık dayanmıyorum Yıldız yapamıyorum.."
"Söyle o zaman belki onunda sende gönlü vardır"
"Yok.. o gelmeyecek birini bekliyo"
"Sen de onumu bekliyon?"
"Evet 20 yıldır bekliyorum onu..."
"20 yıl mı?"
Güney cebinden yüzüğü çıkardı. Sağ dizinin üstüne çöktü. Yıldız önce Güneye sonra etrafındaki insanlara baktı ne olduğunu az çok anlamıştı yine de anlamamazlıktan geliyodu, olmazdı, olamazdı.
"Güney kalk hadi ayağa"
"Yıldız...ben yirmi yıldır sana sevdalıyım, hatta ne yirmi yılı kendimi bildim bileli sana sevdalıyım ben, gözlerine,saçlarına öfkene aşkına..."
"Güney ben...sen... yani biz... biz arkadaşız sen Ku- onun kuzenisin"
"Evet kuzeniyim o yüzden sustum, durdurdum kendimi, ben kendimle savaştım Yıldız, kalbimle savaştım... ama olmadı yapamadım.. Şimdi soracağım soruya ne cevap verirsen ver ben ne senden ne de seni sevmekten vazgeçmedim vazgeçmicem"
Kutuyu açtı yüzüğü çıkarıp Yıldıza yöneldi.
"Yaralarını sarmama izin verirmisin Yıldız? Benimle evlenirmisin?"
Tam o sırada Kuzey arabayla ordan geçiyodu.
"Aaa baba şu Güney abi değil mi ?"
Feridenin gösterdiği yere doğru baktı Kuzey ama o kadar kalabalıktı ki yarım yamalak bi Güney'i görebilmişti.
"Diz mi çökmüş o?"
"AAAA!"
"N'oluyo Feride?"
"Güney abi evlenme teklifi ediyo"
"nE kimmiş o şanssız acaba?"
"Valla şansını bilmiyorum babacım ama kadın çok güzel"
"Kim ki acaba?"
"Kırmızı saçları var" Kuzey şaşkın şaşkın Ferideye bakıyodu.
"Gelin hanım Gırmızı gafamı?"
Sonra gülmeye başladı. Kafasını eğip görmeye çalıştı ama göremedi o sırada trafik açıldı ve yola devam ettiler.
"Neyse illa ki görürüz. Babannenlere gidelim bi bakalım napıcaklar"
Kuzey baba evine döndüğünde tam da beklediği tepkileri almıştı ablası ve annesi boynuna yapışmışlardı, zaten annesiyle gizli gizli görüşüyorlardı ama kimse bilmiyodu ne babası ne de Yıldız. Babası yüzüne bile bakmadan gitti " Sakın ola o herifi eve almayın" demişti gitmeden. Annesi de yaylanın anahtarını vermişti bi süre orda yaşasınlar diye ama söylemeyi unuttuğu yada söylememe kararı aldığı bir şey vardı. Yıldız...
Yayla
Kızlar evi tabiki de beğenmedi sadece Feride beğenmişti yada beğenmiş gibi yapmıştı. Gökçe her zaman ki gibi kendini tutamadı.
"Baba bu ne ya köpek kulübesi gibi bi yer bura"
"GÖKÇE!"
"Ne var FERİDE!"
"KIZLAR! Sakin olun bi süreliğine burdayız didişmeyin"
"Aslında şu ev güzelmiş" dedi Mine Yıldız'ın evini göstererek.
"Cidden kimin evi burası baba?"
Kuzey dalgın dalgın Yıldızın evine bakarken Minenin sorusuyla afalladı.
"Ney? Ne dedin kızım?"
"Kimin dedim yani kimin evi burası?"
"Napacan Mine? Kimin eviyse evi."
Kuzey valizleri kendi evlerine götürken bi araba sesi duyuldu...gelmişti.
"Oo kimin evi belli oldu. Yalnız kadın baya efso"
Mine karşısındaki kadına hayran hayran bakarken Kadın babasına bakıyordu. Kuzey kimin geldiğini görmek için arkasını döndüğünde karşısında yıllardır merak ettiği kimselere soramadığı o kadını görmüştü. Saçları dışında her şeyi aynıydı... hele de bakışları.. hiç değişmemişti. Daha da güzelleşmişti sanki mümkünmüş gibi saçları onu çizgi filmlerdeki deniz kızlarına benzetmişti.
Yıldız yirmi yıldır beklediğini karşısında görünce şok olmuştu bu zamana kadar aklına gelen bütün hakaretler, kavgalar bitmişti. Kara kara gözlerine bakınca geçmişti sanki öfkesi, boynuna sarılmak istedi ama yanındaki üç kızı tanımıyordu kimdi ki bunlar? Gözünden bi damla yaş süzüldü sesi titredi yıllardır söylemediği o ismi söylerken
"Ku..kuzey?"

Birinci bölümün sonu
Bakalım bi hevesle başladım inşallah sizde beğenirsiniz🤗

GÜZEŞTE Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin