Yaklaşık iki gün önce
Amir Kim, evde Hoseok'la zorunluluktan bıraktığı çocuk hakkında araştırma yapmaya devam ediyordu. Yaklaşık birkaç hafta önce bir kurumdan özel bir talepte bulunmuştu, çalışanlardan biri arkadaşı olduğundan bulması daha kolay olmuştu. Eline birkaç gün önce ulaşan zarfla beraber Jeon'un nerede okumuş olduğunu da buldu. Akabinde listede hepsi aynı olan isimlerin okullarında gözlerini gezdirip iki tanesini işaretledi. O gün hiç beklemeden okula gitmişti, öğrencilerin çıkmasına iki ders saati kadar vardı. İşaretlediği iki öğrencinin de o gün gelmiş olmasını umdu. Danışmaya gidip müdürle konuşmak istediğini söylediğinde yıllanmış kadın, bıkmış ve katılığın baskın olduğu bir sesle amacını sordu. Bir iki öğrenciyle alakalı dedi, rozetini gösterir göstermez kadın ortaya yaydığı tüm kabalığını yeniden kendine çekti; tıpkı yere düştüğünde hiç düşmemiş gibi yapmaya çalışan çocuklar gibi. Dizinin acısıyla topallaya topallaya. Yine de herkes görmüştü.
Kadınla işi biten amir, odaya girdiğinde müdür sahte bir efendilikle oğlu yaşındaki çocuğa saygıyla yaklaştı. Amir Kim niyetini belli etti, üstü kapalı konuştu. Müdür beyefendi danışma aracılığıyla iki çocuğu da odaya çağırdı. Bir şeyler ikram etmeye çalışan adamı kibarca reddetti. Stresten parmaklarıyla oynayan müdür, tıknaz, iri burunlu, ince dudaklı, yuvarlak yüzlü bir adamdı; öğrencilerin direkt aklına gelen müdürün fenotipini taşıyordu.
Kim Taehyung dizini titreterek ve iki dudağını kemirerek sabırla beklediği dakikaların sonunda kapının aralanmasıyla arkasını döndü. Müdüre teşekkür etti, çocukları alıp odadan ayrıldı. Lise son veyahut on birinci sınıf olduğu belli olan iki çocuktan biri kız diğeri erkekti. Konuşmaya başlarken esmer tenli, kapının hemen arkasındaki meraklı adamdan habersizdi.
"Ben Gangnam Karakolu amiri Kim Taehyung," diye tanıttı kendini rozetini göstererek. "Endişelenmeyin, önemli bir durum yok. Yalnızca ufak bir araştırma için buradayım." Ufak kelimesiyle ilk yalanını söyledi.
İkisi de başını salladığında esmer, cebindeki fotoğrafı çıkarıp çocuklara gösterdiğinde meraklı bakışları kağıttaki çehreye gitti. Erkek olanın midesi kasıldı, kız olan hâlâ bir şey anlamamıştı.
"Bu kişiyi tanıyor musunuz?"
Kız başını yavaşça eğdi. "Yüzü yabancı gelmiyor... Okulda bir iki kez görmüş olabilirim ama... Onun dışında hiç bilmiyorum ki."
Taehyung kızın dürüst olduğunu bakışlarından anlarken, aynı zamanda çocuğun durgunluğunu fark etmişti. Genç kız yanlarından Taehyung'un talebiyle ayrıldığında çocuk başını iki yana salladı.
"Hayır," dedi. "Tanımıyorum."
"Bana yalan söyleme," dedi ismiyle seslenmesinin hemen ardından. Sesini bastırıyordu. İnsanlar, isimleri söylendiğinde her daim bir baskı hisseder, tabir yerindeyse köşeye sıkışırdı. Öyle de oldu. Oğlan sert bakışlarını soluna çevirdi, kaçmaya çalışırken Taehyung'un dudaklarından çıkanlarla yerinde daha da küçüldü. "Yardım et, lütfen."
Sarı saçları karışmış olan, elleri ceplerindeyken solundaki bakışlarını önce yere, ardından karşısındakine döndürdü. Kızarık gözlerinden her şey belli oluyordu, yalnızca Kim'in birkaç kelimeye de ihtiyacı vardı.
"Neden benden yardım istiyorsunuz? Ben size yardım edemem..." dedi. "Mezunlara, zamanında onunla aynı sınıfta olanlara sorabilirsiniz efendim. İzninizle." Akabinde yan dönerek gitmeye davrandı. Bir adım atmıştı ki, gelecek ikincisi koluna sarılan zarif parmaklarla havada kaldı. Amir çocuğun adını tekrarldı. Çocuk önce koluna, ardından kendisine yalvarır gibi bakan yüze bakıp sinirli sinirli konuştu. "Neden benden istediğinizi anlamıyorum! Bırakın beni lütfen." Korkmuştu. Korkusunu karşı tarafa ancak ona karşı baskın davranıp sinirlenerek atlatan çoğu insandan biriydi. Yine de "çoğu insan" değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
narcotique
FanfictionPsikolojik bir çöküşün öyküsü. "O ev bir cennet, Taehyung, ben ise Adem'im." diyorum, gözlerim koyu irisleri arasında mekik dokuyor. "Bir kez tadıp pişman olmadığım yasak meyveyi benden koparıp alamazsınız."