5. Bölüm: "Gülümser anne"

3.6K 232 152
                                    

♫Günün şarkısı; Selda Bağcan- Öyle bir yerdeyim ki

§Bölüm. 3


      Gözlerimi bir zamanlar mutlu olduğum odamda açmamıştım. On iki yaşıma kadar yaşadığım o cehennemden kurtulduğumda gözlerimi artık daha mutlu ve umutlu sabahlara açıyordum. Şimdi ise bambaşka bir evde, bambaşka bir odadaydım. Yanımda birisi uyuyordu. Kocamdı. Yüzünü dahi görmeyip evlendiğim kocamdı. Aramıza koyduğumuz yastığa kafasını koymuş, sanki bunu bekliyormuşcasına huzurla nefes alıpveriyordu. Bense kendimi beyaz çarşaflar içine uzanmış bir ceset gibi hissediyordum.

Derin bir nefes alıp yataktan kalktım. Sarı ağa homurdandı. Ben kalktığımda o çevrildi ve kolunu benim olduğum tarafa attı. Kolu boşluğa denk gelince uyanmaz sandım ama, o, sanki benim yokluğumu hissetmiş gibi yüzünü buruşturdu.

Gözlerini açacağını sandım. Bu yüzdendir ki, gözlerimin buluşmaması adına hemencecik banyoya geçtim. Kapıyı kilitledim ve musluğu açtım. Karşımdaki aynaya yansıyan kadın berbat gözüküyordu. Hangi ara bu duruma gelmiştim ki ben? Neden bu kadar üzgündüm? Annem... O herifin koynuna bile isteye girdiğini söylediği andan itibaren çökmüştüm. Umutlarımdan kırılmıştım... Annem benim kolumu kanadımı kırmıştı. Oysa ben kurduğum her hayali onun ve Asel'in bu cehennemden kurtulmasına yarayacak şekilde ölçüp biçmiştim.

İç çekip yüzümü yıkadım. Düşünmekten beynim bir buz gibi eriyecek ve yok olacaktı. Bu yüzden düşünmeyi bir tarafa bırakıp yeni hayatımın avantajlarını lehime çevirmek zorundaydım. Asel onların yanındaydı. İlk işim Asel'i onların cehenneminden çekip almaktı. Onu okutmak, büyütmekti. Bunu yapmak içinse gücüm olmalıydı. İş bulmalıydım, para biriktirmeliydim...

Saçlarımı tepede topuz yaptıktan sonra banyodan ayrıldım. Sarı ağa yatakta yüzükoyun bir şekilde uyuyordu. Aramıza koyduğumuz yastık yerdeydi artık. Sessiz olmaya çalışarak yastığı aldım ve yatağa bıraktım. Gözlerim yüzüne takılınca yutkundum. Saç dipleri terlemişti. Terlemişti. Buna rağmen sırtı açıktı, yorgan beline kadar sıyrılmıştı. Böyle uyursa, üşütürdü.

Bundan bana ne ama değil mi? Neden düşüneyim ki onu? Sırtımı ona çevirmek isterken iç sesimin zihnimde yankılanması ile durdum. O, her şeyden önce bir insan. Sen ise bir doktorsun. Mesleğine layık bir şekilde davran, Bahar.

Vicdanımı sızlatan bu cümleler sertçe yutkunmama neden oldu. Çevrildim. İç sesim haklıydı. Yaptığım doğru değildi, o, her şeyden önce bir insandı. Düşmanım değildi, bana çok iyi davranmıştı da aslında. Tabii gerçek yüzü bu muydu bilmiyordum ama... Önemi yoktu galiba. O, bir insandı ve ben bir doktordum. Her şeyden önce ise insandım. İçimi nefret ve kin ile dolduramazdım. Hele ki dün ona dediklerimden sonra. Eğildim ve usulca yorganı omuzlarına kadar çektim. Saç dipleri bayağı bir nemliydi. Alnında da boncuk boncuk su damlaları vardı.

Çevrildim ve aynalı, beyaz şifonyere doğru ilerledim. İlk çekmeceyi açtım. Ona ait her şey buradaydı galiba. İç çamaşırları, havluları, pijamaları... Küçük, beyaz ve kenarı işlemeli mendili alıp çekmeceyi kapattım. Yavuz homurdanıp hafifçe çevrilince mendili hemen arkama sakladım, ama uyanmadığını görünce tuttuğum nefesi dışarı verip yanına yaklaştım.

Yatağın kenarına oturdum ve mendili alnına yerleştirdim yavaşça. Kabus mu görüyordu acaba? Neden bu kadar terlemişti ki? Belli kabus görüyordu. Yutkundum. Uyandırmam lazımdı onu.

"Yavuz bey..." diye elimi omzuna yerleştirdim nihayet. "Yavuz bey?"

Homurdandı ama uyanmadı.

Mavi UmutlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin