♫Günün şarkısı; Sezen Aksu- Haydi gel benimle ol
28. Bölüm
Sıkkın bir şekilde elimi yanağıma yerleştirip karşıma bir fincan sade kahve koyan Ateş'e baktım. Nazmi'nin bana kapı önündeki o laf sokuşunun üzerinden tam tamına bir saat geçmişti ve ona bunun hesabını soracakken Hatice ile ilgilenmesi gerektiğini söyleyerek beni başından etmişti. Diğer fincanı da kendi karşısına koyup oturdu. Derin bir iç çekip bakışlarımı ona dikiverdim. Kafasını hafif bir tebessüm eşliğinde iki yana salladı.
"Karadenizde gemilerin mi battı?" dedi ve elini şakağına koyup dirseğini masaya yerleştirdi. Nazlı hala uyuyordu, hamilelik yorucu ama güzel bir şeydi.
Bak gemi deyince yine aklıma liman gelivermişti.
"Sence toplantı nasıl geçiyordur?" İç çektim. "Umarım iyi geçiyordu..."
"İyi geçer." dedi Ateş gülümsemeye devam ederken. "Geçmezse de canları sağolsun. Takılma bu kadar."
"Ne takılacağım ya," diye fısıldadım bakışlarımı kahveme çevirince. "Sadece Yavuz sabah çok panik yaptı."
"Annem Yavuz'un bugün tersinden kalktığını söyledi." Güldü Ateş. "Doğru mu? Tersinden mi kalktı?" Bakışlarımı ona çevirince tek kaşını kaldırarak, "Yoksa kavga mı ettiniz?" dedi.
"Hayır!" dedim sonra da, "Evet!" dedim panikle. Kafamı ellerimin arasına alıp, "Hepsi benim suçum. Kalbini kırdım da!"
"Ah siz kadınlar." deyip iç çekti Ateş. "Neden üzüyorsunuz ağabeyim gibi adamları?"
Kaşlarımı kaldırıp ona baktığımda elini havaya kaldırıp iki yana salladı. "Hiç öyle bakma bana! Hayatınız boyunca Yavuz gibi adamların hayalini kurar, bulunca da etmediğinizi bırakmazsınız." Burnundan sert bir nefes verdi. "En kötüsü ise. İyi adamlara dost gibi yaklaşır, kötü adamlara ise aşık olursunuz."
"Hiçte bile." dedim inkar edici bir tonlama ile. "Siz bizi ne sanıyorsunuz ya? Sabah-akşam pencere önünde oturup beyaz atlı prensimizin hayalini kuran cici prensesler mi?"
"Peki ya siz bizi ne sanıyorsunuz?" dedi Ateş sorarcasına. "Hayatı boyunca eline geçen her fırsatta, kadınlarla gönül eğlendirmeyi hayal eden bad boy'lar mı?"
İç çektiğimde Ateş alaycı bir şekilde güldü. "Çoğu erkeğin karaktersiz olması benim ya da bir başka erkeğin suçu değil, Bahar. Her erkek aldatıyor diye benim de aldattığım düşünülmemeli. Her erkek kadınları kendi ağına düşürmek istiyor diye ben de bunu istiyorum diye düşünülmemeli." Parmağını hafifçe bana uzatıp, "Biz ortaokuldan beri Nazlı ile birbirimize aşığız. Sana neredeyse on iki yıllık bir ilişkiden bahsediyorum." dedi.
"Bunları bana neden anlatıyorsun ki?" dedim. "Konumuz bambaşkaydı, konuyu sarpasardıran sensin."
"Hayır, Bahar. Ben senin görmek istemediklerini söylüyorum sana." İç çekti. "Bir erkek bir kadını sevebilir. Lütfen bu kadar ön yargılı olma. Bizler kalpsiz değiliz."
"Ateş, ben öyle demek istemedim..." Mahçup bir şekilde bakışlarımı ellerime diktim.
"Biliyorum." Yutkundu. "Kendini ifade edemiyorsun ve seni anlıyorum. Hayatın boyunca çok büyük zorluklar yaşadığın belli. Ama bu zorlukları hayatına katarsan kendini yormaktan başka bir şey yapamazsın. Lütfen, artık biraz daha olumlu bakmaya çalış... Hayata..."
Alt dudağımı ısırıp titreyen parmaklarımı kahve fincanına götürüverdim. Haklı sayılırdı. Erkeklere karşın ön yargılı olmam doğru değildi. Bunu aştığımı sanıyordum, kendime her fırsatta hatırlatıyordum. Fakat ters giden bir şeyler vardı. O da korku idi. Evet, korku. Annem gibi bir kadın olmaktan korkuyordum. O şerefsize olan aşkı midemi bulandırıyordu. Saplantılı bir şeydi. Onun gibi olmak istemiyordum. Onun gibi saplantılı olmaktan, birine onu bırakamayacak kadar bağlı olmaktan korkuyordum. Kontrolümü kaybetmekten korkuyordum. Midemi o kadar çok bulandırmıştılar ki, artık aşktan bile korkuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Umutlar
Fiksi PenggemarYirmi beş yaşındaki Bahar, günün birinde manevi ailesinin ölümü ile sarsılır. Biolojik annesinden aldığı bir mektupla rüya gibi devam eden hayatı adeta bir kabusa dönüşür. Yıllar önce manevi ailesi ile giden Bahar, yıllar sonra yeniden biolojik aile...