♫Günün şarkısı; Sezen Aksu-Sen de benim kadar gerçekleri görüyorsun
§Bölüm. 2
On iki yaşıma kadar sığdığım bu odadan kurtulduğumda bileklerimdeki prangalar paramparça olmuş ve ben özgürlüğe bir adım atmıştım. Beni kendi evlatları gibi görüp büyüten ikinci ailem beni hayallerime kavuşmam için çekip bu girdaptan çıkarırken arkamda bıraktığım annem ve kızkardeşim için ağlamıştım sadece.O gün kendime çok kızmıştım aslında. Gözyaşlarımın çoğu özlemden değil, bu girdaptan kurtulduğum için duyduğum mutluluktandı. Eğer okursam, bir öğretmen, bir avukat, ya da bir doktor olursam annemi ve kardeşimi çekip bu iğrenç herifin ellerinden kurtarabilirdim. Olmamıştı. Planlarım suya düşmüş, hayallerim elimde patlamıştı. Yeniden bu girdapa dönmüş ve geride bıraktığım bu eve kendi ayağımla girmiştim.
Korkmuyordum. Ben Töre'yi kendime kurban seçtiğim andan itibaren her şeyi göz önüne almıştım. Şimdi de dik duracak ve eğilmeyecektim. Kardeşim için, annem için güçlü duracaktım. Onları kendime ve onlara verdiğim söze dayanarak bu girdaptan çekip çıkaracaktım.
Yatağımdan kalkıp aynanın karşısına geçtim. Bitkin gözüküyordum. Gülümsemeye çalıştım ama olmadı. Şu haldeyken nasıl gülümseyebilirdim ki? Daha saatler önce babam olacak herif tarafından berdel olarak verilmiştim. Tıpkı bir mal gibi satılmıştım. Öte yandan çok sevdiğim, merhametine inandığım Hamit ağa yıkmıştı beni. Ben onun iyi niyetine inanıyordum, hala da inanıyorum. Sadece beni babamdan berdel olarak istemesi kalbimi kırmıştı. Onun da kızı vardı duyduğum kadarı ile. Aynısını kızına yapar mıydı? Yapmazdı bence. Kıymazdı kızına, kıyamazdı. Öyle bir babaydı çünkü o. Benim babam gibi değildi...
Kapı açıldığında sulanan gözlerimi gizlemek adına hemen kirpiklerimi kırpıştırdım. Gözümün önüne düşen saç tutamlarını kulağımın arkasına sıkıştırdım ve çevrildim usulca. Asel kapının önünde durmuş, nemli gözlerle bana bakıyordu. Yüzündeki ifade ne kadar üzgün olduğunu yansıtmaya yetiyordu.
"Özür dilerim, abla..." dedi, Asel kafasını öne eğerek. "Benim yüzümden sen gelin oluyorsun..."
"Şşt.." deyip hemen ona doğru ilerledim ve çekip sıkıca sarıldım. Asel yüzünü omzuma gömüp ağlamaya başladı. Ellerini sıkıca belime yerleştirmişti. Titriyordu.
"Abla, çok özür dilerim, abla..." Hıçkırdı. "Yemin ederim, böyle olacağını düşünmemiştim..."
"Asel'im..." Saçlarını okşadım. "Senin suçun yok, Asel'im... Korkma, üzülme de... Ben kendi rızamla gidiyorum zaten. Hem sen daha okuyacaksın, büyüyüp öğretmen olacaksın... Daha senin evlenme vaktin gelmedi ki? İzin vermem buna ben, razı gelmem..."
Asel geri çekilip ellerimi tuttu. "Hamit ağa çok iyi bir insan. İnan bana abla. Yavuz ağa da tıpkı babası gibi. Çok merhametli, çok iyi bir insan... Vallah, çok iyi insanlar. Hiç buradaki ağalar gibi değil onlar..."
"Biliyorum, Asel'im..." deyip ellerini öptüm. "Sen hiç üzülme. Ben başımın çaresine bakarım, ama unutma. Bunları senin için yapıyorum. Sadece senin için..."
Asel kafasını öne eğdiğinde çenesini kaldırıp gözlerime bakmasını sağladım. "O yüzden yüzümü kara çıkarma, Asel'im. Oku, çok çalış. Hayal ettiğin gibi öğretmen ol. Tamam mı?"
"Söz veriyorum, abla..." deyip bana sıkıca sarıldı Asel. "Çok çalışacağım, senin için. Çok iyi bir öğretmen olacağım, söz!"
"Bu sözü verdin ya bana..." Saçlarını okşadım. "Tek bu söz bile beni dünyanın en güçlü ablası yapar, bunu sakın unutma. Sözünü tut, Asel!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Umutlar
Fiksi PenggemarYirmi beş yaşındaki Bahar, günün birinde manevi ailesinin ölümü ile sarsılır. Biolojik annesinden aldığı bir mektupla rüya gibi devam eden hayatı adeta bir kabusa dönüşür. Yıllar önce manevi ailesi ile giden Bahar, yıllar sonra yeniden biolojik aile...