♫Günün şarkısı; Nilüfer-Son Arzum
§Bölüm. 7
Odaya geldikten sonra Yavuz bir şey söylemeden banyoya geçmişti. Bense üzerimi değiştirip yatağın üstünü açmış, yastığı aramıza koyduktan sonra yatağa girmiştim. Kitaplıktan onun okuduğu kitaplardan birini alıp okumak istemiştim ama, bundan hoşlanmayacağını düşündüğümden yapamamıştım. Şimdi çaresizce yatakta oturmuş, bir yerlerde dönüp dolaşan uykumun bana gelmesini bekliyordum.
Oldukça tedirgindim. Kadriye, kızı Derya, bir de yeni gelin geldiğim bu ev derken köşeye sıkışmış gibi hissediyordum iyice. Daha bu yeni aileye bile ısınamamış, alışamamışken bir de bu tanımadığım ve her fırsatta beni iğnelemeye çalışan bu insanlarla ne yapacaktım? Yorgundum ben zaten. Kimseye sığınamazken şimdilerle, şimdi kime sığınmak gerekiyordu şu halde?
Yutkundum ve gözlerimi duvara diktim. Elbet bir çaresini bulacaktım. Elbet güzel günler geliverecekti. Hem, yalnız da sayılmazdım ya. Gülümser anne vardı. "Anne" diyebileceğim bir kadın çıkagelmişti şimdi en zor zamanımda. Peki ona nasıl açardım kalbimi? Nasıl derdim içimde yanan koru? Elbet o, birtek benim annem değildi. Yavuz'un da annesiydi. Özbeöz annesi. Her ne olursa olsun, değişmeyecek tek şey buydu; Yavuz onun canından, kanındandı. Elbet, oğlunu bir başka severdi bana nispette.
Banyonun kapısı açıldı ve Yavuz çıktı dışarıya. Düşüncelerim bir duman gibi etrafa yayılıverdi. Beyaz havlusu ile saçlarını kurularken, esneyerek banyonun kapısını kapattı. Tek kelime etmeden yorgun adımlarla aynalı komodine doğru ilerledi. Rüzgarı sahile çarpan deniz meltemi gibi kokuyordu. Biraz çam ağacı, biraz da kahve gibi. Belki hafif tarçın. Kendine gel, Bahar...
İç sesimin uyarısı ile kafamı önüme eğdim. Yanaklarım istemsizce kızarmıştı. Parmaklarım ile oynamaya başladım bir süre sonra. Yavuz o esnada sarı saçlarını tarıyordu. Aniden telefonunun sesi duyuldu. Kafamı kaldırdığımda yorgun yüzünde beliren tebessüm ile afalladım. Kim aramışta onu gülümsetmeyi başarmıştı ki? Kıskandın mı sen, Bahar? Ne münasebet. Sadece merak ettim. Merakın fazlası zarar, Bahar.
Derin bir nefes alıp içimdeki kadına hak verdim. Neler oluyordu bana ki? Akşam Derya ile gelirken yaptığım tavır da yanlıştı galiba, fakat orada şaşırmıştım. Derya elini onun elinin üzerine koyarken, okşarken ne düşünüyordu ki? Yutkundum. Yavuz evli bir adamdı. Derya'nın böyle yapması ne derece doğruydu ki? Belki de Gülümser anne bazı şeyleri bilmiyordu. Belki de Yavuz ve Derya arasında bir şey vardı ve Gülümser anne istemedi diye kavuşamamıştı sevdiğine. Ya, dedi ya Gülümser anne, Yavuz seninle evlenme teklifini duyunca kendisi de kabul etmiş diye. Niye böyle düşündün ki şimdi?
Gülümser anne beni üzmemek için söylemişti galiba onu da. Ya da her neyse işte. En iyisi bu konuyu Yavuz ile konuşmaktı. Eğer sevdiği varsa onu bu evliliğe daha fazla mahkum edemezdim ya. Birleşir, birlikte bir çaresine bakardık. Sonra da o, yoluna, ben yoluma.
"Efendim. Müsaitim. Evet." dedi telefondakine gülümseyerek. Telefondaki bir şey söyleyince, "Tamam, çıkıyorum. Yok, hayır. Tamam." diye yanıtladı.
Telefonu kapattıktan sonra bana çevrilip, "On dakikaya geliyorum! Sakın uyuma!" dedi ve neşeli bir şekilde odadan ayrıldı. Bir şey deme fırsatı bile bulamadım. Bizimle ne alakası olabilir ki?
Dediğini yapma kararı aldım. Lakin susamıştım. O gelene kadar mutfağa inip bir bardak su içmeliydim. Ayaklanıp şortlu geceliğimin üzerinden geceliğe ait sabahlığı giydim. Önünü kapatıp, kuşağını bağladım. Terliklerimi giydikten odadan ayrıldım ve hızlı bir şekilde mutfağa indim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Umutlar
FanficYirmi beş yaşındaki Bahar, günün birinde manevi ailesinin ölümü ile sarsılır. Biolojik annesinden aldığı bir mektupla rüya gibi devam eden hayatı adeta bir kabusa dönüşür. Yıllar önce manevi ailesi ile giden Bahar, yıllar sonra yeniden biolojik aile...