♫Günün şarkısı; Evir-Ağlayacağım
§Bölüm. 6
Gülümser hanım ile birlikte aşağıya inmiş, mutfağa geçmiştik. Birlikte yemeklere yardım etmiş, bir yandan da sohbet etmiştik. Kadriye olacak kadın, ki ona hanım diye hitap etmek istemiyordum, salonda kahvesini içiyordu. Bu yüzden bile şükür edebilirdim. En azından mutfakta değildi. Yoksa o zehirli dilinin sarf ettiği zehirli kelimeler birtek beni değil, Gülümser hanımı da germeye devam edecekti. Hoş, bu evde olduğu sürece biz gerilmeye devam edecektik, fakat en azından artık yalnız değildim, Gülümser hanım vardı.
"Yavuz'un en sevdiği yemek tavuklu pilavdır. Ondan da yaptınız, değil mi?" dedi yardımcı Nehir ablaya. Nehir abla 40-43 yaşlarında bir kadındı. Gülümser hanım ile aralarında on beş yaş kadar bir fark vardı.
"Yaptık ablam, meraklanma." Gülümsedi. "Gelin hanım, peki sizin en sevdiğiniz yemek nedir?"
Domatesi ince ince doğrarken, "Yaprak sarması..." dedim.
Nehir abla gülerek, "Kaynanan seviyormuş, kızım." dedi.
En çokta bunu sevmiştim. Burada patron-işçi ilişkisi yoktu. Tam bir aile ortamı mevcuttu. Benim uzak olduğum bir ortamdı ve ben bu ortamdayken hiç umayacağım kadar mutlu olmuştum. Nehir abla bana Gelin hanım, ya da kızım diye hitap, Gülümser hanıma ise abla diye hitap ediyordu. Bu beni hem çok şaşırtmış, hem de mutlu etmişti. Gülümser hanımı tanıdıkça nasıl bir kadın olduğunu iyice anlıyordum. Şefkatli, sevecen, güleryüzlü, mis kokulu, güçlü... Tam anne gibi kadındı.
"Sevmez miyim?" derken kolunu omzuma dolayıp sıkıca sarmıştı Gülümser hanım beni. Mutlu olmuştum, istemsizce.
"Abla, geç mi gelir Yavuz?"
İstemsizce yutkunurken Gülümser hanım kolunu omzumdan ayırıp buzdolabına doğru ilerledi: "Yarım saate gelirler. Sofrayı hazırlamaya başlayalım."
"Yardım edeyim ben de." dedim kafamı kaldırıp. "Salata da hazır."
"Kızım, yorulmasaydın sen?" dedi, Nehir abla mahçup bir tebessümle. Bu mahçup tebessümünün altında yatan imayı anlayabilmiştim.
"İyiyim ben..." Gülümsedim. "Ellerimi yıkayayım."
Bir şey demedi Nehir abla. Gülümser hanımın isteği ile yeni bir örtü çıkarırken, ben de ellerimi yıkayıp kuruladım. Hemen sonrasında ise örtüyü istedim. Beyaz, kenarları dantel işlemeli bir örtüydü bu. Küçüklüğümden beri masa hazırlamayı çok sevmiştim ve elime böyle bir fırsat geçmişken tepmeyecektim. Nehir abla örtüyü bana uzattı.
Hemen sonrasında ise Gülümser hanım ile birlikte salona geçtik. Kadriye koltukta oturmuş, yüzünü buruşturmuştu. Acı bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum. Beni sevmiyordu ve muhtemelen bu gece huzursuzluk çıkamaya çalışacaktı. Buna elbette emin değildim ama böylesine kara kalpli insandan tam da bu beklenilirdi.
Gülümser hanım masanın üzerindeki çiçek vazosuna uzandığında, "Anne, sen yorulma." dedim Gülümser hanıma dönüp. Kadriye olacak kadın nefret dolu gözlerle bana baktığını biliyordum. Ona bakmaya tenezzül dahi etmiyordum ama bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum.
"Yok, kuzum. Yardım edeyim ben de sana."
"Olur mu?" deyip örtüyü masanın üzerine bıraktım ve hemen yanına gidip elini tuttum. "Hadi sen otur, ben sana bir kahve yapayım..."
Gülümser hanım gülen gözlerini gözlerime dokundurup, "Peki..." dedi. Gülümsedim. O, kanepe doğru ilerlerken ben de Kadriye olacak kadına çevrilip, "Siz de içer misiniz?" dedim. Teklif etmeseydim eğer, bu sefer de saygısız diye beynimin etini yerdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Umutlar
FanficYirmi beş yaşındaki Bahar, günün birinde manevi ailesinin ölümü ile sarsılır. Biolojik annesinden aldığı bir mektupla rüya gibi devam eden hayatı adeta bir kabusa dönüşür. Yıllar önce manevi ailesi ile giden Bahar, yıllar sonra yeniden biolojik aile...