♫Günün şarkısı; Candan Erçetin - Özür dilerim
Herkes'e merhaba, efendim!🌷 Üzgünüm fazla geciktim ama gerçekten hevesim pek yok o yüzdendir ki bölüm bile kısa oldu. Normalde 2000+ yazarım ama bu sefer 2000'e ulaşamadım. Yine de umarım severek okursunuz.
19.06.2020
İthaf:
27. Bölüm
Yavuz'un elleri nemli ve çıplak tenim ile temas ettiğinde saçları arasında dolanan parmaklarım buz kesiliverdi. Sadece birkaç saniyelik bir temas, bir dokunuştu bu. Çünkü Yavuz, sıcak ellerinin altındaki nemli tene dokunduğunda, sanki dünyanın en sıcak sobasına yanlışlıkla ellerini bastırmışcasına irkildi ve avuçlarını tenimden çekti. İkimizin de yersiz paniği ile dudaklarımız birbirinden koptu. Bu, filmin en önemli noktasında araya giren reklam kadar alakasız bir kopuş olmuştu.
Derin bir nefes alıp verdi, sanki son nefesi idi bu. Sertçe yutkunup karanlıkta göremediğim yüzüne bakmaya çalıştım. Dakikalar önce gözlerinin zayıf ışığını biraz da olsa görebildiğim bir an olmuştu ama şimdi o ışık bile yoktu. Bedenini yavaşça geri çekti ve dizlerimin üzerindeki havluya dokunduğunu hissettim. Havluyu yavaşça kaldırdı ve o sırada ışıklar aniden açılıverdi. Panikle ellerimi kaldırdığımda Yavuz'un gözlerinin kapalı olduğunu görüp duraklayıverdim.
Dudaklarım bir parça aralandı. Kaşlarını çatmış, gözlerini sıkıca kapatmıştı. Bu manzarayı beklemediğim için afallamıştım. Onu birkez daha tanımama neden olmuştu bu manzara. O, beni hiç bir amaç güdmeden seviyordu. Onun istediği asla bedenim olmamıştı, hep kalbimin kapılarını açma amacı ile yanaşmıştı bana. Bana daha ilk günden saygı duymuş, sevgi göstermişti. Kalbimi kırışları bile hep "benim için" olmuştu. Tek amacı beni sakınmaktı başkalarından, korumaktı insanlardan, kollanmaktı bütün çirkinliklerden...
O koskocaman, heybetli bir limandı. Gemisini bekler, gemisine hep ışık tutardı, ancak onu alıkoymazdı dalgalı denizden. Aksine, onun gidişine saygı duyar, geleceği umudu ile yolunu bekler ve ne yaşarsa yaşasın onu koynuna alıp sakınırdı dalgalı denizden...
Yavuz bir şey söylemeden havluyu sıkıca bedenime sardı ve gözlerini aralayıp parmakları ile sıkıca tuttuğu havlunun ucunu sabitledi. İşi bitince gözlerini gözlerime kaldırmadan kafasını yana, yukarıya kaldırdı. Bir ressam çizmişcesine güzel olan profiline bakıverdim. Kırgınlığını görmemek mümkün değildi.
"Işıklar geldi." İç çekti. "Ben çıkayım, sen de giyin."
Kalkacağı sırada bu senin son şansın, Bahar! diyen iç sesime ayak uyarak hemen bileğini yakalayıp dikkatini üzerime çektim. Okyanus mavisi gözleri önce bileğini kavrayan parmaklarıma, sonra ise gözlerime dokundu. Bileğini kendime çekip elini tuttum sıkıca.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mavi Umutlar
Fiksi PenggemarYirmi beş yaşındaki Bahar, günün birinde manevi ailesinin ölümü ile sarsılır. Biolojik annesinden aldığı bir mektupla rüya gibi devam eden hayatı adeta bir kabusa dönüşür. Yıllar önce manevi ailesi ile giden Bahar, yıllar sonra yeniden biolojik aile...