XVI

2.7K 243 81
                                    

XVI

Ertesi güne uyandığımda ruh halim son birkaç haftadır olduğundan daha coşkulu, daha hayat doluydu. Kendimi yiyip bitirdiğim, kahrımdan her dakika suçladığım, geceler boyu ağladığım vakitler neyse ki sona ermişti. Dün geceki rüya gibi konuşmamız, anlaşmamız en azından bir nebze olsun geleceğe karşı umutla bakmamı sağlamıştı. Bizim için bir şans vardı ve bu şansı Ilgaz kendi isteğiyle hatta beni bile yolumdan çevirerek vermişti. Yoksa aramızdaki bu inatı sonunda bozup yüzüğü çıkaracakken müdahale etmeseydi her şey ikimiz içinde o an bitebilirdi.

Havalar artık iyiden iyiye soğuduğu için Çağlar'ı resmen battaniyeye sarıp okula göndermek istesem de bıldırcınım neyse ki buna müsaade edecek bir çocuk değildi.

Boynuna üçlü doladığı ve Ilgaz'ın hediye ettiği Beşiktaş atkısından küçük kafası görünmezken eğilmiş onun yerine botlarını bağlıyordum. Bir yandan da yağmurların arttığı şu günlerin nasihatlarıyla onu bir kez daha hayatından bezdiriyordum.

"Çantana yedek çorap koydum. Eğer yolda vesaire ıslanırsa sakin bak öyle durup dersi falan dinleme, muhakkak değiştir. Karnın ağrır ablacım, hasta olursun. Yağmur çok yağarsa da teneffüslerde sakın çıkma. Beslenme çantana öğle yemeğini ve sütünü koydum ben. Kantinden çok gerekmedikçe bir şey alma. Çağlar dinliyor musun sen beni" dediğim esnada kardeşimin açtığım evimizin kapısından dışarıya baktığını gördüm.

"Nereye bakıyorsun sen?" diyerek dışarı baktığımda kalbim sekteye uğradı. Günümün hatta sabahımın güzelleşmesini sağlayabilecek tek sebep, tek erkek demir bahçe kapımızın önündeki arabasına yaslanmış bizi izliyordu.

"Yine gelmiş, olleeey!" deyip sevinçle saçma sapan havayı yumruklayan kardeşimle bakışlarımı ona çevirdim.

"Hişş o ne demek, yine derken?"

"Geçen hafta yağmur yağdığında da Ilgaz abi beni ve Eray'ı okula bıraktı arabasıyla. Ablaa var ya arabası üfff akıllara zarar, delirirsin!" deyip heyecanla bağırmakta olan kardeşimi bırak Ilgaz'ın duymasını taa mahallenin girişindeki kişilerin bile duyduğuna emindim.

"Beni bırak sen delirmişsin, fazlasıyla ugraşamayız" diye kardeşime şakayla dil çıkardığımda beceremediği bir şekilde alaycılığıma göz kırptı.

"Sen bu arabanın sahibiyle mi evlenceksin şimdi abla? Ben olsam var ya her gün sürerim hatta içinde uyurum" deyip çocukça heveslerini sayıp döken bıldırcının burnuna ufak bir fiske attım.

"Bana bak, araba araba deyip durma. Önemli olan Ilgaz abinin seni düşünmüş olması. Yağmur da ıslanmayın diye götürdüğü için ona teşekkür ettin mi hiç?"

"Ettim tabii."

"Nasıl ettin?"

"Bizi bu cillop arabayla okula bıraktığın için teşekkürler Ilgaz abi, dedim"

Bir anda kendimi tutamayıp gülünce kardeşim de oyunbozan bir şekilde sırıtmaya başladı.

O esnada abla-kardeş muhabbetimize vakıf olmak isteyen Ilgaz bize doğru yürümeye başlayınca kaşlarımı kaldırıp Çağlar'a uyaran bir bakış fırlattım. Doğru o daha çocuktu ve böyle garip hevesleri olması da normaldi ancak dozunu fazla kaçırmasını istemiyordum. Üstelik dün gece Ilgaz'ın beni evime bıraktıktan sonra taksiye çıktığını biliyordum. Henüz uyuyamadığı da bembeyaz yüz ifadesinden ve moraran gözaltı torbalarından belliydi.

KOMŞU TURNAM ☘Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin