minsuga : Sesini duymak çok hoştu.
rumin : Kalbimi çıkartmaya mı çalışıyorsun? Çünkü şu an saatte 468853245789853 hızla atıyor da!
minsuga : Sakin şampiyon.
minsuga : Senden bir şey isteyeceğim.
rumin : Nedir?
minsuga : Numaran.
rumin : nE?
(rumin çevrimdışı)
minsuga : Çevrimdışı olsan bile şu an aynı odada olduğumuzu unutma.
minsuga : O numarayı alacağımı biliyorsun değil mi?
minsuga : İstediğim her şeyi alırım.
(minsuga çevrimdışı)
Telefonu cebime koyarak yutkundum. Üyelerin hepsi çember kurmuş yemek yiyordu ben ve Yoongi ise mesajlaşıyorduk. Yoongi'nin bana olan bakışlarını yakaladığımda yerimden kalkarak masanın üzerinde duran mikrofonlardan birini alarak öksürdüm.
"Evet, size şarkı söyleyeceğim." Üyelerin çığlıkları odada yükseldiğinde telefonumu çıkararak Ali Gatie'den "It's You" şarkısını söylemeye başladım.
"It's you, it's always you
If I'm ever gonna fall in love I know it's gon' be you
It's you, it's always you
Met a lot of people, but nobody feels like you"Üyeler alkışları ile bana eşlik ettiğinde saçma sapan dans figürleri sergileyerek onları güldürmeye başladım. Belki de onların gülüşleri için ölmeyi bile göze alırdım.
"So, please, don't break my heart
Don't tear me apart
I know how it starts
Trust me, I've been broken before
Don't break me again
I am delicate
Please, don't break my heart
Trust me, I've been broken before"Yoongi'nin sesini duyduğumda olduğum yerde kilitlenerek mükemmel elleri ve minicik gözlerine odaklandım. O kadar mükemmeldi ki kelimeler yetersizdi onu anlatmaya.
"Yoongi hyung sen ingilizce biliyor muydun ya?" Yoongi'nin Jimin'e olan ölümcül bakışları ile öksürmeye başladığında gülerek elime aldığım şişe suyu Jimin'e uzattım. Elimde titremeye başlayan telefon ile gözlerim dehşetle açıldı. Annem arıyordu.
"Omo annem! Sessiz olun, Yoongi sen onların yanına geç. Öhm öhm..." Telefonu güler bir yüzle açtığımda annemin başındaki eşarba gülerek baktım. Gene migreni tutmuş olsa gerek.
"Kız, ne yapıyorsun?"
"Hiç annecim gördüğün gibi..." Üyelerin benim bu tedirgin hallerime gülüşü ile yutkunarak annemin duymaması için dua ettim.
"Eee, iyi bakalım. Neredesin sen?"
"E-ee şirketteyim anne. Nerede olacağım başka, iş için yani."
"Hmm, anladım tutmayayım o zaman seni kızım iyi çalışmalar." El sallayarak kapattığım telefon ile kendimi yere atarak soğuk zemine uzandım.
"Ne konuştunuz? Anlayamadım..." Tae'nin haklı yakarışı ile gülümseyerek karşılık verdim.
"Hal hatır işte, boş ver." Kafasını olumlu anlamda sallayarak yemeğine döndü. Gözlerime dolan uyku dalgaları ile kendimle verdiğim savaşa yenik düşmeye başlamıştım. Şu an çok fazla uykum vardı.
"Şşhh..." Bedenimi esir alan uyuşukluk ile daha fazla mücadele etmeden kendimi uykunun kollarına bıraktım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Promise | MYG ✓
Fanfiction|Texting| rumin : Bana söz verebilecek kadar seviyor musun beni? rumin : Yoksa söz veremeyecek kadar korkak mısın? rumin : Söylesene Yoongi, sana gerçekten oppa deyip aramızda olabilecek her şeyi koparmamı istiyor musun? ©Lelanora | 2019 Aralık