(Yoongi'nin anlatımı)
Deponun soğukluğu kemiklerime kadar titrememe vesile olduğunda ellerimi sıkarak hızlı adımlarla içeriyi kolaçan ettim. Babamın bulaştığı siktiğimin adamları yüzünden Rümeysa'ya karşı olan tavrım ne kadar sinirlerimi bozsa da bu adama yardım etmeliydim.
"BABA! NEREDESİN?!" Sesim depoda yankılanırken arkamda hissettiğim gülme sesi ile gözlerimi yumarak sinirle döndüm.
"Baban... Baban, itin teki." Dudağımın kenarı havaya kalkarak gözlerimi kıstım.
"Biliyorum. O it nerede şimdi?" Attığı tiz kahkaha kulaklarımı tırmaladığın da gözlerimi devirerek elimi enseme çıkararak ovdum.
"Biliyor musun? Kız arkadaşın bir afet." Lafları beynimde dolaşmaya başladığında kafatasımın içinde duvarlara çarparak sızlamasına sebep oluyordu. Tüm sinirimi göz pınarlarıma kadar hissettiğimde hızlı adımlarla yanına giderek yakasına yapıştım.
"Onun. Adını. Ağzına. Aklına. Gözüne. Bile. Almayacaksın. İt. Anladın. Mı?!" Kafasını geriye atarak güldüğünde ellerini kaldırarak suçsuzmuş gibi davrandı. Yakasını bırakarak arkamı döndüğümde derin bir nefes alarak yumruğumu sıktım.
Hızla arkamı dönerek yüzüne geçirdiğim yumruk ile yalpalayarak yere düştü. Karnına tekme atarak kendimi geriye çektim. Parmak eklemlerimde ki kanlara bakarak kaşlarımı çattım. Elime bulaşan onun kanı değil şerefsizliğiydi.
"Sana yakıştıramadım Yoongi... Bu hareketlerin babanı ve sevgilini ölüme bir adım daha yaklaştırıyor."
"Ne? Ne saçmalıyorsun sen?" Elini dudağının kenarından akan kana değdirerek sırıttı. Gülümsemeni sikerim senin lan it oğlu it.
"Bu hikaye de hepiniz namlunun ucundasınız Yoongi..." Cebinden çıkardığı kumanda ile düğmeye basarak iki adet televizyonu çalıştırdı. Birinde Rümeysa şirketin önünde kahve içiyor, birinde ise babam parkın birinde oturmuş gazete okuyordu. Tüm sinirim vücudumda yayılırken yutkunarak Rümeysa'nın yüzündeki hayal kırıklığına baktım.
Ben onu kırmıştım, hemde bir hiç uğruna...
"Rümeysa'yı bırak! Onun bir suçu yok!" Televizyona yaklaşarak elimi ekrana değdirdim. Soğuk ekran bana onun tenindeki huzuru hissettirmiyordu.
"Yazık, güzel kızmış... Acaba ailesi onun bir hiç uğruna öldüğünü bilse ne düşünürdü?" Sinirle üzerine doğru yürüdüğümde geriye adımlayarak sırtını duvara verdi. Yüzündeki iğrenç gülümsemesi içimde onu öldürme isteği uyandırıyordu...
"Eğer ona dokunursan it! Sana öyle işkenceler ederim ki, beni öldür diye yalvarırsın!"
"Yazık... Acaba son günü olduğunu bilse ne düşünürdü?" Gözlerimin önüne gelen yüzü ile gözümü kapatarak kollarımı duvara yasladım. Sinirden mi yoksa kırgınlıktan mı bilemediğim titreyen çenemi sıkarak depoyu dolduracak kadar şiddetli bir şekilde bağırdım.
"Beni al it! BENİ! Onun suçu ne?!" Kahkahası ile sinirle yumruğumu sıktım. Tam arkamı dönecekken sırtıma yediğim darbe ile beynime bir uyuşukluk girdi. Elim enseme gittiğinde gözlerim kayıyor nefes alamıyordum...
"Rümeysa..." Son nefesime kadar onun adını sayıklıyordum...
Bu adil değildi, onu bu kadar çok severken bunu bize yapmaları adil değildi!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Promise | MYG ✓
Fiksi Penggemar|Texting| rumin : Bana söz verebilecek kadar seviyor musun beni? rumin : Yoksa söz veremeyecek kadar korkak mısın? rumin : Söylesene Yoongi, sana gerçekten oppa deyip aramızda olabilecek her şeyi koparmamı istiyor musun? ©Lelanora | 2019 Aralık