"Unnie, sen nerede kalıyorsun?" Elimdeki çubukları bırakarak iki yudum su içtim. Ağzım doluyken konuşamazdım değil mi?
"Şimdilik bir otelde kalıyorum, işleri bir yoluna koyayım ev ayarlayacağım kendime." Jimin elindeki çubukları bana uzatarak kaşlarını çattı.
"Nö dömök ötöldö kölöyöröm?! Bözdö köl, böş ödömöz, vör... (Ne demek otelde kalıyorum?! Bizde kal, boş odamız var...)" Yüzümü ekşiterek ağzından taşan ramenlere baktım. Gerçekten midem ağzıma gelmişti.
"Ağzın doluyken konuşma, kusacağım şimdi!" Ağzındakileri yutarak tekrar konuşmaya başladı.
"Diyorum ki; gel bizde kal, ne de olsa boş odamız var. Ne dersin Namjoon hyung?" Gözlerimi hiddetle açtığımda Yoongi kaşlarını çatarak bana bakıyordu.
"Saçmala Jimin, yedi erkeğin içinde kalmayacağım tabii ki de!"
"Yhaaa unnie ne olacak, yemeyeceğiz seni. Hem sen de artık bizden sayılırsın..." Gözlerimi devirerek önümdeki ramene geri döndüm.
"Jungkook, başkanın bize psikolojik şiddet uygulamasını mı istersin. İlişkiler hakkında ne kadar sert biliyorsun." Başımla Namjoon'u onaylayarak ramen kutusunu çöpe attım.
"Ne ilişkisinden bahsediyorsun, hepimiz arkadaşız. O tür ilişkilerimizin olacağı kimse yok." Namjoon'un gözleri bana değdiğinde bakışlarımı cam kenarında telefonuyla uğraşan Yoongi'deydi. Yüzünde oluşan masum tebessüm ile bana baktığında ona aynı şekilde karşılık verdim.
Galiba anlamıştı...
"O kadar emin olma..." Jungkook'un gözleri hiddetle açıldığında acaba ne anladığını çok merak ettim.
"HYUNG UNNİEME AŞIK MI OLDUN?!" İçtiğim su boğazımda kaldığında gülmeye başladım. Namjoon'da aynı şekilde bana katıldığında Yoongi'nin bize olan bakışları dikkatimi çekmişti.
"Dalga mı geçiyorsunuz? O Rümeysa'yı sevmiyor, üstelik Rümeysa da onu sevmiyor..." Yoongi tüm bakışları üzerine topladığında yutkunarak çatık kaşlı gözlerine baktım. İçinde bir gram şefkat kalmamış.
Çalan telefonum ile arayan kişiye baktım. Annem, şaşırdık mı? Hayır!
"Efendim anne? Kuzenim Kore'ye mi geliyor? Hangisi? Si... Anneeee!!! O gelmesin kim gelirse gelsin! Of!" Telefonu kapattığımda yerimde tepinmeye başladım. O geri zekalı buraya gelirse kesin her yeri bir birine katardı! Lanet olsun!
"Sorun ne?" Gözlerim Jin hyungla birleştiğinde derin bir nefes alarak konuşmaya başladım.
"Kuzenim Açelya Kore'ye geliyormuş..." Jungkook öksürerek yerinden kalktığında anlamsız bakışlarımı ona yönlendirdim.
"Kaç yaşında bu kuzenin?"
"22, neden ki?"
"H-hiç..." Gözlerimi devirerek telefonuma gelen mesaja baktım.
minsuga : Beş dakika sonra terasta buluşalım.
Gözlerim Yoong'ye kaydığında yerinden hareketlenmişti. Odadan çıktığında sadece arkasından bakabilmiştim. Nereden biliyordu geleceğimi? Hadi gelmedim, o zaman ne yapacak?
Oflayarak yerimden kalktım. Hadi bakalım bu sefer de kendini silahla vurdurmaya mı çalışacak, çok merak ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Promise | MYG ✓
Fanfiction|Texting| rumin : Bana söz verebilecek kadar seviyor musun beni? rumin : Yoksa söz veremeyecek kadar korkak mısın? rumin : Söylesene Yoongi, sana gerçekten oppa deyip aramızda olabilecek her şeyi koparmamı istiyor musun? ©Lelanora | 2019 Aralık