"Seni lanet olasıca pislik kapı! Açılsana be!" Kapıyla kavga ederek şirkete girdiğimde herkesin bana olan garip bakışları ile burnumdan derin bir nefes aldım.
Sabır... Sabır... Sabır...
"Sen iyi misin?" Jung Hee'nin bana olan tedirgin ve endişeli bakışlarına kaşlarımı çatarak karşılık verdim.
"NEDEN HERKES BUNU SORUYOR?! İYİYİM SİZE NE BUNDAN?!" Ellerini göğsünün altında birleştirerek bana 'mal bu kız' bakışlarını atarak uzaklaştı.
Dans odasına girdiğimde üyelerin dans ile uğraştığını fark ederek sessizce kenara geçtim. Çantamı kenara koyarak üzerimi değiştirmek için odaya girdim. Pantolonla dans edecek halim yok ya.
"Kuzenin nerede?"
"Yolda yakışıklı bir çocuk tarafından kapıldı." Gözlerimi devirerek dans arkadaşımı bekledim.
"Unnie!" Üzerime atlayan Jungkook ile birlikte yere düşerken kasıklarıma bir sancı girdi. Yüzümü buruşturarak dizlerimi kendime çektim. Ölmek için çok gençtim.
"Jungkook! Ne yaptığını zannediyorsun sen?!" Kasıklarımdaki kasılmalar ciddi anlamda kendini belli ettiğinde dudaklarımdan bir çığlık yükseldi. Gözüm bulanıklaşmaya başladığında ellerim karnımdan düşerek soğuk zemine yayıldı. Galiba ölüyordum.
***
"Ciddi bir sorun yok, adet döngüsünün ilk günlerinde görülen şiddetli sancılardan biri. Ancak karın bölgesini sıcak tutmaya çalışsın, bu ona iyi gelecektir. Geçmiş olsun." Ellerimde hissettiğim el ve duyduğum sesler ile kıpraşarak gözlerimi açtım.
"A-açelya?" Ellerin sahibine baktığımda gözlerinde ki endişe gülümsememe neden oldu. Birinin senin için endişelenmesi böyle bir şey demek ki.
"İyi misin? Ağrın var mı? Sıcak bir şeyler ister misin?" Elimi yanağına çıkararak okşadım.
"İyiyim, endişelenme. Neredeyiz?" Gözlerim odada gezindiğin de siyah mobilyalar ve ölçülerek koyulmuş küçük eşyalar çok şık bir hava katıyordu odaya.
"Yoongi'nin odasındayız..." Gözlerim şok ile Açelya'yı bulduğunda yüzüne munzurca bir gülümseme yerleşti.
"Sana gerçekten değer veriyormuş, bayıldığında eli ayağına dolanmış." Yüzüme yerleşen şapşal gülümseme parmaklarımı dudaklarıma götürdüm. İçimde tekrardan yeşermeye başlayan filizler gülümsememe neden oluyordu.
"İçeriye gidelim mi?"
"Olur." Ayağa kalkarak odadan dışarıya doğru adımladık. Kalbim nedense her bir adımda daha hızlı atarak ağzıma kadar çıkacaktı neredeyse.
"Senin ayakta ne işin var? Uzanman gerek." Yoongi yanıma gelerek elini belime yerleştirdiğinde onu engelleyerek koltuklarda birine yerleştim.
"Ben iyiyim. Endişelenmenize gerek yok." Yanımda yerini alırken gözleri endişe ile beni inceliyordu.
"Gözlerini vücudumdan çekmezsen çürüyecek."
"İyi olduğundan emin oluyordum, görüyorum ki benden sağlamsın." Yanımdan kalkarak Jimin'in yanına yerleştiğinde öldürücü bakışlarımı vücudunda gezdirdim.
"Ev konusunu hallettiniz mi?" Namjoon'un sorusuna karşıt biraz düşünerek gözlerine baktım.
"Bir emlakçı ile görüşeceğim. Ev bulmamız gerek yoksa tüm paramı otele harcayacağım." Kafası ile onayladığında beni izleyen Yoongi ile gözlerimizi birleştirerek yüzünü inceledim.
"Bir süreliğine bizde kalın." Yoongi'ye gözlerimi belerterek baktığımda yüzündeki ciddi ifade bozulmamıştı.
"Saçmalama, yedi erkeğin içinde kalmayacağız tabii ki de."
"Doğru cevap, bu yüzden benim gitmediğim boş bir evim var, eşyalı falan orada kalacaksınız." Anlamsız bakışlarım ile onu süzerken ellerini dizlerine koyarak konuşmaya devam etti.
"Bir süreliğine sonra gidersiniz."
"Hangi vasıfla kalacağız?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Promise | MYG ✓
Fanfiction|Texting| rumin : Bana söz verebilecek kadar seviyor musun beni? rumin : Yoksa söz veremeyecek kadar korkak mısın? rumin : Söylesene Yoongi, sana gerçekten oppa deyip aramızda olabilecek her şeyi koparmamı istiyor musun? ©Lelanora | 2019 Aralık