~33~

36 3 0
                                    

Gözlerime çarpan güneş ile kıpraşarak üzerimdeki yorganı yere attım. Yorucu bir günün ardından esneyerek uyanmıştım. Banyoya doğru dengesiz adımlarımla ilerlediğimde kapıya çarparak burnumu tuttum.

"Hay ben senin gibi kapının!" Burnumu ovuşturarak kapıyı açtım. Küveti doldurmak için suyu açarak üzerimdeki tişörtü ve şortu çıkardım. Ellerim sütyenimin kopçasına gittiğinde gözlerim aynadaki bitkin yüzüme döndü. Az yediğim için yüzüm içine çökmüş ve dün gece ağlamaktan gözlerimin altında kendini belli eden mor halkalar oluşmuştu. Sütyenimi askılarından tutarak indirerek küvete doğru ilerledim. Sıcak su tüm vücudumun gevşemesine neden olurken kulağıma bluetooth kulaklıkramı takarak gözlerimi yumdum. 

Gözlerimi her kapattığımda karşıma dün ki oyun geliyordu ve bu benim işkence çekmeme vesile oluyordu.

(Dün)

"Hadi bir şeyler yapalım!" Gözlerim heyecanla ayağa kalkan Jungkook'a döndüğünde, yüzünden hiç eksilmeyen tatlı gülümsemesi ile bizlere tatlı bakışlar yolluyordu. 

"Ne gibi bir şey?" 

"Ya hiç sizinle geleneksel oyunumuz olan D/c oynamadık. D/c oynayalım!" Gözlerimi Açelya'ya çevirerek onayını aldığımda çember oluşturarak ortamıza şişeyi koyduk.

Sırayla birbirimize soru sorarken Namjoon hyung Yoongi'ye soru sordu.

"Rümeysa hakkında ne düşünüyorsun? İlgini çekiyor mu? Ona karşı hislerin var mı?" Gözlerim şok ile açılıp Namjoon hyung'a döndüğünde, bana 'ben hallettim' der gibi kafasını sallayarak gözlerini Yoongi'ye çevirdi. Yoongi'nin gözleri yüzümde gezindiğin de kalp atışlarım kendini belli edercesine atmaya başladı. Herkesin içinde beni sevdiğini söyler miydi acaba?

"Dikkatimi çekmiyor, arkadaşlık ilişkisinden daha fazla bir ilişkimizin olması mümkün değil. Üstelik zaten kafamı karıştıran biri var, şahsen ilgim onun tarafında." Kalbimin ortadan ikiye çatlama sesi neredeyse odada yankılanacaktı. Gözlerimi kırpmadan gözlerine baktığımda boş bakışları içime işlemişti.

Ayağa kalkarak hiç kimseye bir şey söylemeden odadan çıktım. Dışarıya çıktığımda atıştıran kar saçlarımı doldurduğunda kafamı kaldırarak gözlerimi kapadım. 

Acı kollarını boynuma doladığında yalnızlığımın omuzlarını ıslatacağımı hiç düşünmezdim...

(Günümüz)

"Rümeysa?" Açelya'nın kapıdan gelen sesi ile gözlerimi açarak kulaklığımı çıkardım.

"Efendim?" 

"Daha çok mu işin? Biliyorsun Tae'nin doğum günü için şirkete gitmemiz gerek." 

"Evet, birazdan çıkıyorum." Küvetten çıkarak çıplak bedenime soğuk havluyu sardım. Saçlarımı kurutmak için çıkardığım kurutma makinesine başlık takarak saçlarımı kıvırdım. Yüzüme yaptığım hafif ton bir makyaj ile banyodan çıkarak üzerimi giyindim. Uzun kadife botlarımın üzerine siyah kısa bir elbise giyerek Açelya'nın yanına ilerledim.

"Çıkalım mı?" Yerinden doğrularak yırtmaçlı elbisesini toparladı. Şaşırdığım bir durum vardı, Açelya ile grup çok iyi anlaşıyordu. 

Otelin ayarlamış olduğu taksiye binerek Bighit'e doğru ilerledik. Dışarıdaki basık hava içimi karartsa da bugünü bozmamak için kötümser düşünemezdim. Şirkete geldiğimizde parayı ödeyerek taksiden indik. Şirkete girdiğimizde herkes elbiseleri ile çok şık ve entelektüel duruyordu. 

Üyelerin yanına doğru ilerleyerek gülümsediğimizde önce baştan aşağı süzüldük sonra hayran bakışlara mağdur kaldık. Sırayla ellerimizi öptüğünde sıranın Yoongi'ye gelmesiyle kenara çekilerek Açelya'ya izin verdim. Bugün onunla muhattap olup kendimi üzemezdim.

"Hoş geldiniz bayanlar." Menejer yanımıza yaklaşarak zerafet ile ellerimizi öperek kenara çekildiğinde üyeler ile gülüşerek aramızda sohbet ediyorduk.

"Valla inanır mısınız bilmeme ama bir keresinde bu Rümeysa'ya parti hazırladık kız kendi partisiniz bozdu!" Herkes gülüşürken ellerimi göğsümün altında birleştirerek yüzümü buruşturdum. Bu burada anlatılacak şey miydi? 

***

Pasta kesiminin ardından herkes fotoğraf çekinirken aldığım küçük hediyeyi elimde tutarak Tae'ye yaklaştım. Gülümseyerek kollarını boynuna doladığımda bana karşılık vererek sarıldı. Elimdeki hediyeyi vererek kalabalıktan uzaklaştım. Yanıma yaklaşan Yong ile gülümseyerek başımla selam verdim.

"Merhaba, normalde dans arkadaşım olan ama şuan güzelliğinden tanıyamadığım kadın. Yanınıza oturabilir miyim acaba?" Attığım küçük çaplı kahkaha ile onaylayarak yanımda yer açtım.

"İltifatlarınız için müteşekkirim, normalde dans arkadaşım olan ama şu an kibarlığından ve centilmenliğinden ödün vermeyen beyefendi." Gülümseyerek elindeki içkilerden birini bana uzattığında alarak bir yudum içtim. 

Kahkahalar eşliğinde yaptığımız sohbeti bölen Yoongi'nin o huysuz sesiydi.

"Rümeysa? Bir dakika gelir misin?" 

"Neden?" Ellerini sabır dilercesine şakaklarına bastırarak kolumdan tutup kaldırdı. Anın şoku ile neye uğradığımı bilemeden bardağı yanlışlıkla yere fırlattım.

"Ne yaptığını zannediyorsun?!" 

"Konuşacağız!" Kolumdan çekiştirerek beni pratik odasına soktuğunda yutkunarak karanlık odaya baktım. Benim karanlık fobim var ne yapıyorsun sen çocuk?! Kapı kilidi ile kafamı boş odanın içinde gezdirmeye başladım. Bari lambayı yak!

Yutkunma seslerim odada yankılanırken nefes alışverişim hızlandı. Bu gidişle burada öleceğim.

"Korkuyor musun Rümeysa?" 

"E-evet lütfen lambayı yak." 

"İşte bende seni kaybedeceğim için böyle korkuyorum. O çocuk seni benden alacak diye böyle korkuyorum. Tıpkı bu karanlık nasıl senin içini yeyip bitiriyorsa beni de senin yokluğun yeyip bitiriyor." Kalp atışlarım söylediklerinin etkisiyle hızlandığında gözlerimi kapatarak dern nefesler almaya çalıştım.

"N-ne saçmalıyorsun?!" Belimde hissettiğim el ile sıçrayarak kendimi geriye çektim. Korkuyordum, hemde hiç olmadığım kadar çok.

"Seni seviyorum." Belimden tutularak çekildiğimde nefesim kesilmişti. Çarptığım sert beden irkilmeme neden olsa da ellerimi göğsüne yerleştirerek nefesimi dizginledim.

Dudaklarımda hissettiğim sıcak baskı ile ellerimi  boynuna çıkartarak saçlarına daldırdım. Yumuşak saçları tebessüm etmeme neden olduğunda karşımda beni şehvetle öpen adama karşılık vererek rujumu bozmasına izin verdim. Öpüşü git gide sertleştiğinde sırtımı duvara yaslayarak elleri çıplak bacağıma gitti. Tek bacağımı kaldırarak beline kadar çıkardığında içimde bir bombanın pimi çekilmişti sanki. Elleri elbisemin fermuarına doğru çıktığında dudaklarımızı ayırarak engel oldum.

"Dur!" Şaşırmış olacak ki dudaklarından 'hı?' tarzında bir şey çıktı.

"Daha çok erken..."

"İleride olabilir yani?" 

"Saçmalama... Aramızda kine bir isim vermeden beni öpemeyeceksin bile!" Telefonumun fenerini yakarak odayı aydınlattığım da gözleri kamaşmış olacak ki yüzünü buruşturarak ellerini gözlerine kapattı.

"Seni öpemez miyim yani?"

"Evet öpemezsin." Yüzünü bana yaklaştırarak çapkın bir gülüş yerleşti dudaklarına.

"Yani gerçekten öpemez miyim?" Git gide yaklaştığında kapıdan gelen vurma sesi ile onu iterek ellerimi göğsümde birleştirdim. 

Çocuğun kalça kemiği benim yüzümden kırıldı galiba...

Promise | MYG ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin