~22~

42 3 0
                                    

Elimde buharlar çıkartan sıcak kahve ile saçlarımı geriye attım. Ses alıştırmaları için şirkete gelmiştim, burada olmak kendimi huzursuz hissetmeme neden oluyordu. Yoongi'yle en son konuşmamızın ardından bir süre kendime gelemedim. 

"Nefes bile almadan, seviyorum seni... İçimde dolaşan alkol gibi sana git gide sarhoş oluyorum..." Bir Türk olarak söylüyorum, İlyas Yalçıntaş'ın şarkıları ruhuma dokunuyor.

"Rümeysa unnie~"  Arkamdan gelen ses ile gülümseyerek arkamı döndüm. Bana şefkatli gülümsemesiyle bakan Jungkook'a elimden geldiğince tebessüm ederek baktım.

"Nasılsın?" 

"İyiyim, sen?"

"Biraz yorgunum... Yeni dans hocası geldi ve bizi çok yoruyor." Yüzüme acı bir tebessüm yerleştirerek omzunu sıvazladım. 

"Üzüldüm, umarım bir daha kine sizi fazla yormaz."

"Umarım..." Kahvemden bir yudum alırken merdivenlerden inen Yoongi görüş alanıma girdi. Siyah saçlarının beyaz teniyle uyumu tüm erkekleri kıskandıracak şekilde mükemmeldi. 

Sert gözleri yüzümde gezindiğin de yutkunarak bakışlarımı kaçırdım. Kazağımın boyun kısmını çekiştirerek nefes almaya çalışsam da onun varlığı nefes almama engel oluyordu.

"Rümeysa?!" Kulaklarıma ilişen tanıdık ses ile kafamı terler içinde kaslı vücuduyla bana doğru gelen Jung Hee'ye çevirdim.

"Jung Hee?! Senin ne işin var burada?" 

"Dans hocasıyım, asıl senin ne işin var? Ve Jungkook'u nereden tanıyorsun?" Gözlerim şok ile açıldığında Jungkook'un bahsettiği yeni dans hocasının Jung Hee olduğunu anladım. Ama Jung Hee ve dans yan yana gelmeyecek iki zıt kutuptu.

"Dans hocası mı? Sen ve dans? Dans ve sen? Dans? Sen? Hadi ama aynı cümlede bile yan yana gelemiyorlar." Attığı kahkaha ile ona eşlik ettiğimde Jungkook'un bize olan 'ben nereye düştüm?' bakışlarını yakalamıştım.

"Türkiye'den döndüğümde kendimi baya geliştirdim kızım biz senin gibi koala değiliz, oturduğumuz yerde kalmıyoruz." Omzuna attığım yumruk ile kahkaha atarak saçlarını karıştırdım.

"İyi yapmışsın..." 

"Sen Jungkook'u nereden tanıyorsun?" O an aklıma Yoongi geldiğinde bakışlarımı merdivenlere çevirdim, hala orada ve pür dikkat bizi izliyordu. Neden?

"Uzun hikaye, sonra anlatırım. Buraya ses alıştırmaları için geldim." 

"Wow, demek hayaline doğru adım adım ilerliyorsun." 

"Eeee, demek ki neymiş kıçımı koyduğum yerde kalmıyor muşum..." Kahkahalar eşliğinde gülüşürken içimi titreten ses aramızı bozmuştu.

"Rümeysa, konuşabilir miyiz?" Bakışlarım bana bakan boş bakışlı gözleriyle buluştuğunda kafamla onaylayarak yanlarından uzaklaştık. Pratik odasına girerek lambayı yaktığında kapıyı ardımızdan kilitledi.

"Ne yapıyorsun? Neden kilitledin?" Üzerindeki tişörtü çıkardığında kafamı çevirerek gözlerimi kapattım. Ne yapıyordu bu?!

"Ne yaptığını zannediyorsun? Üzerini giysene aptal!" Ellerim gözlerimden indirildiğinde bana kaslı vücudu ile bakan Yoongi görüş alanıma girdi.

"Vur..."

"Ne?" Kaşlarımı çatarak söylediklerine anlam vermeye çalıştım. Elimi kaldırarak göğsüne vurduğunda gözlerimi kapatarak yutkundum. 

"Vur dedim sana! Beni döverek mi affedeceksin, söverek mi, bilmiyorum ama vur işte!"  Gözlerimden birer damla yaş düştüğünde bakışlarımı boş bakışlarıyla birleştirdim. 

"Sen, seni affetmemi istiyorsun; ben, senin beni sevmeni isteyemiyorum..." Elimi çıplak göğsünden indirerek yerdeki tişörtü eline verdim.

"Giy, ben sevdiğim insanlara vurmam..."  Kapıyı açarak çıktığımda sadece arkamda kalmıştı. Ben arkamda kalmasını değil önümde gitmesini istesem de, arkamda kalmıştı...

Koridora çıktığımda duvarlar nefes almamı engelliyordu sanki. Terasa çıkmak için merdivenleri üçer beşer çıkarak ciğerlerimi temiz havayla doldurdum. Gözlerimi kapatıp kollarımı açtığımda cebimde hissettiğim titreşim ile irkildim.

jeonkookie : Unnie, ses alıştırması için seni bekliyorlar, hadi gel!

Küçük ve korkak adımlarla merdivenlerden inerek BTS'in ve hocalar ile beni bekliyorlardı. İçeriye girdiğimde gözlerim Yoongi'ye ilişmişti, elindeki telefona bakmaktan başka bir şey yapmıyordu.

"Öncelikle hoş geldin. Ne tür bir müzik söyleyeceksin?" 

"Dilinin pek önemli olmadığını söylediğiniz için kendi ülkemin sevdiğim bir sanatçısından söylemek istiyorum." 

"İsmi nedir acaba?"

"Teoman - Aşk Kırıntıları..." 

"Başlayın..." Derin bir nefes alarak gözlerimi kapattım. Sakin olmalıyım, bunu yapabilirim...

"Yaklaştır sana yavaş yavaş, kendini bana
Al içine tekrar derinine sakla, kat kasırgana
Yalan söyleme bak gözlerime, bitmiş olamaz
Yokla ceplerini, aşk kırıntıları kalmış, olmalı biraz"

Nakarat kısmının melodisini beklerken gözlerimi açtığımda tüm hepsinin bana hayranlıkla bakıyor olması daha da isteklenmeme sebep oldu.

"Aşk kırıntısıyla doymaktansa
Tek başıma aç kalırım bu hayatta
Paylaşacak bir şey artık yoksa
Bi' erkekle, bir kadın arasında"

Şarkının son nakaratlarına doğru ses tonumu azaltarak bitişi yaptığımda Jin hyungun beni alkışlaması masumca tebessüm etmeme sebep olmuştu.

Gözümden birer damla yaş düştüğünde ilk defa bu kadar mutluydum. 

Üstelik hayallerim birer birer gerçekleşiyordu...

Gözlerim Yoongi'yle kesiştiğinde boş bakışları kalbimi parçalıyordu neredeyse.

Bunu bana yapmak için yemin mi etmişti...


Promise | MYG ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin