8

1.7K 129 258
                                    

Bu şehri sevmemin tek nedeni; köşe başını döndüğümde seninle karşılaşma ihtimalimdir. Lawrence Durrell

Tabi bazılarımız karşılaşma ihtimalinden korkarak o şehir de yaşar. Ama konumuz bu değil, konumuz Kafes bu bölüm güzel süprizlerim var size. (Dikkat edin özlediğiniz bir hikayeyle kaşılaşabilirsiniz). Umarım sizin için güzel bir bölüm olur iyi okumalar Seksiler.

Yukarıdaki fotoğraf için de: tolgasquad'a çesekkurler

...

Londra...güzel yer ama bir yanınız başka şehirde olunca o kadar güzel olmuyor. Gittiğiniz herhangi bir yerde onu görme ihtimaliniz olmuyor. Ya da çevrenizdeki insanlardan onun adını duyamıyorsunuz. Zaten görmemek ve duymamak için kaçıyorsunuz ama kaçtığınız halde görmek ve duymak istiyorsunuz işte o zaman bu biraz bencillik oluyor. Hazel gittiği için pişman mıydı? bilmiyordu...gitmeseydi neler olurdu onu da bilmiyorudu açıkçası. Sanki aylardır onun yerine başkası yaşıyordu, başkası konuşuyordu,gülüyordu. Yaptığı hiçbir şeyde bir şey hissetmiyordu artık. Kısacası eski Hazel'den eser yoktu. Maviliklerle karşılaşmadan önce de çok iyi bir durumda değildi ama en azından onun hayatını kimse yönetemiyordu. Kısa bir zaman olsada Kalbinin var olduğuna bu kadar inanmışken yok olmasına nasıl alışacaktı bilmiyordu.

Aylardır kafasının için de bir sürü senaryo kuruyordu, geri dönüyordu onu görüyor, onunla konuşuyordu ama kafasındakileri hiç gerceklestiremiyordu. Derin bir nefes aldı gözlerini gökyüzüne çevirdi daha sonra ellerini deri ceketinin ceplerine hapsettikten sonra yürümeye devam etti. İçi ne kadar değiştiyse dışı da değişmişti Hazel'in, aylardır verdiği kilolar aldığı uyuşturucular onu bitirmişti. Dışarıdan bir insan olsanız ve onu görseniz söyleyeceğiniz tek şey 'bu kız yaşamıyor' olurdu.

Adımlarını sonlandırdı botlarından çıkan tok ses etrafta yankılanmayı bırakmıştı. Karşısındaki siyah demir kapıyı açmıştı ve içeriye girmişti. Kapının üstünde bulunan zil onun geldiğini haber vermişti içerdekilere. Hazel gözlerini etrafta gezdirmişti ve kimseyi görememişti. Bir kaç adım atarak üstündeki ıslanmış ceketi çıkardı. Ceketini asarken askılığın yanındaki ayna dikkatini çekti. Uzun zamandır kendisine dikkatli bakmamıştı.

Biraz ürkek bir şekilde adım atmıştı ama aynanın karşısına geçmeyi başarmıştı. Çok kilo vermişti gözleri artık parlamıyordu, saçları eskisi gibi güzel değildi. Çünkü beline kadar uzanan saçları artık sadece omuzlarını gizleyebiliyordu. Kesmişti.

Aslında en önemli sorun şuydu. Şuan kendisine bakıyormuş gibi hissetmiyordu. Gözlerinin dolmaya başladığını hissetmişti yine o ağlama hissi geliyordu ama onu bu histen bir ses çekip almıştı.

"Hazel?"

Hazel gözlerini sesin geldiği yöne doğru çevirdiğinde Asel'i görmüştü.

"Bal..." demişti sersem bir şekilde. Aynaya o kadar odaklanmıştı ki nerede olduğunu bile unutmuştu bir an.

Asel merdivenlerden hızlıca inerek Hazel'in yanına gelmişti ve hiçbir şey söylemeden ona sarılmıştı. 1 aydır yanına uğramıyordu onu defalarca aramasına rağmen Hazel'e asla ulaşamamıştı. Daha sonra vazgeçmişti aramaktan çünkü Hazel bulunmak istemiyorsa kimse bulamazdı onu.

Birbirlerinden ayrıldıklarında Asel, Hazel'in koluna vurmuştu sert bir şekilde. "Serserinin tekisin biliyorsun dimi?" Demişti kızgın olduğunu belli eden bir ses tonuyla.

Hazel yüzünü buruşturmuştu. "Acıdı ama!"

"Az bile sana 1 aydır seni arıyorum, nereye kayboldun."

KAFESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin