Oy konusunu açmayacağım demiştim ama açmadan da olmuyor. Okuma sayılarıyla çok ilgilenmiyorum 100 kişi de okuyabilir. Okuma sayısından memnunum ama oylardan değilim. 400'e yakın kişi okuyor ve oylar 100'ü geçmiyor bile. Yazarken emek veriyorum,burada yazan insanlar da vardır iyi bilirler. Cidden vakit alan ve beyin yakan bir şey. Çok iyi yazamıyor da olabilirim ama bu kadar düşük oyu hakettiğimi düşünmüyorum. Yine de yazmaya devam edeceğim destek olan herkese cesekkurler.
Aşk birinin eline dolu silahı vererek sizi vurmasını beklediğiniz andır.
...
2 Gün SonraPaşanın eşyalarını topladıktan sonra elindeki tasmayı boynuna geçirmişti paşanın. Gerçek sahibi gelmişti çünkü. Onunla birlikte yaşmaya alışmıştı ama onun da Kraliçeyi özlediğini biliyordu. Aslında onu tekrar görmek için paşayı biraz bahane etmişti ama sonuçta bunu ondan başkası bilmiyordu. Altına siyah dar pantolonunu geçirdikten sonra üstüne siyah bir tişört geçirmişti. Botlarını ve deri ceketini giydikten sonra çıkmıştı evden.
2 gün önce görmüştü en son onu. Geldiği gün, elini ona uzattığı gün,onu öpmediği için kızmıştı kendine. Ama cesaret edememişti hattâ elini bile tutamamıştı. Niye bilmiyordu ama o sıra da bedenini o kontrol etmiyordu sanki.
Dönmüştü ama kim olarak dönmüştü. Onun Hazel'im miydi hâlâ? Yoksa bitmiş miydi bir şeyler?
Elindekileri arabaya koyduktan sonra Paşayı da öne oturtmuştu. O gün onu gördükten sonra evde hep onu aradı Paşa. O da onun gibi dönmek istiyordu Kraliçeye. Arel de en azından birisi bu özlemden kurtulsun istemişti.
Kumsalı aramıştı dün gece ve yeni evinin adresini istemişti. O da hiç sorgulamadan vermişti adresi. Çünkü Kerem ve Kumsal barışmalarını bekliyorlardı. Ama atladıkları bir şey vardı onlar küs değildi. Onlar kalbi kırık iki küçük çocuktu ve ne yapacaklarını nasıl davranacaklarını bilmiyorlardı.
Söylenen adrese gelmişti arabayı durduktan sonra eve bakmıştı mavi gözleri. Eski evinden farklıydı,bir bina da değildi. Bahçesi olan güzel iki katlı bir evdi.
"Anneyi görmeye hazır mısın?" Demişti. Paşanın başını severek. Arabadan eşyaları alarak inmişti daha sonra. Paşanın tasmasını eline alarak eve doğru yürümeye başlamıştı. Evin önündeki Mavi araba dikkatini çekmişti bir anda zaten dikkat çekmeyecek gibi değildi. Eski bir modeldi,gecenin karanlığı rengini koyulaştırmıştı. Ama asiliğini gizleyememişti.
Gözlerini evin kapısına çevirdiğin de derin bir nefes aldı. Dağınık duran sarı saçlarını eliyle hafif düzelttikten sonra kapıyı çalmıştı bir cesaretle.
Gözleri yanımda duran Paşaya çevirmişti ki kapı açılmıştı bir anda. Mavi gözleri iki büyük siyahlık görmeyi planlamıştı ama öyle olmamıştı. Karşısına belinde bornoz olan bir erkek vardı. O an yanlış geldiğini düşünmüştü.
"Pardon ben Hazel'e bakmıştım ama?" Demişti Arel gözlerini kısarak.
Karışısındaki çocuk tek kaşını kaldırarak konuşmuştu. "Evet. Evi burası sen kimsin?" Demişti.
Arel 'Evet' cevabını duyduktan sonra yutkunmuştu. Belli ki onun Hazel'i olarak dönmemişti diye düşünmüştü,bir kaç saniye bir şey diyemedi.
"Yoksa sen Altın Çocuk musun?" Demişti karışısındaki çocuk.
Arel ona bu şekilde hitap etmesine karşılık tek kaşını kaldırmıştı. Elindeki tasmayı daha sert tutmaya başlamıştı çünkü şuan cidden elinde karşısındakinin boğazı olmaması için zorluyordu kendini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAFES
Teen FictionBabası her ne kadar kafes dövüşüyle uğraşsa da onun için hiçbir şey ifade etmiyordu. Birbirlerini kana boğan hatta bazen sırf kazanmak için birbirini o maçta öldüren insanlar ilgisini çekmiyordu. Ta ki o kalabalıkta o ringde onu görene kadar. ''Altı...