İs Back!

2.4K 174 155
                                    

Geri dönmek güzel.

Ara verdiğim için özür dilerim. İçimdeki Hazel'i uyandırmak zor oldu :D

O zamannn başlayalım

...

Koridor da yankılanan tehditkar ama bir o kadar da davetkar topuk seslerinin kime ait olduğu çok belliydi. Topuk sesleri yavaşlamıştı ve bir kaç saniye sonra da yok olmuştu. Deponun büyük kapısı açıldığında içeriye siyah uzun saçlarıyla ve etrafı inceleyen büyük gözleriyle Hazel Güçlü girmişti. Kapının sert açılması her köşede bulunan büyük cüsseli ve silahlı adamların dikkatini çekmişti. Kendisinden iki kat büyük olan adamların bu kadar tetikte olmasından babasının burada olduğunu anlamıştı. Koridor yolunda yankılanan topuklu ayakkabılarını tekrar konuşturmak istercesine merdivenlere yöneldi. Kapıya ulaştığında tıklama tenezzülünde bulunmadan direkt içeriye girdi. İçeriye adımı attığı anda odadaki gözler ona döndü. Babasını görmeyi umuyordu ama Can'ı görmeyi düşünmemişti. 

Osman bey parmaklarının arasındaki puroyu serbest bırakarak duruşunu dikleştirmişti. Hazel de değiştirirdi bakışlarını, konuşmasını bu onların arasındaki enerjiden oluşan bir durumdu,ne kadar kızı da olsa bu hayatta değer verdiği tek insan da olsa korktuğu tek kişi de kendi kızıydı. Hazel, onun yanında ciddi olurdu ama asla şımarık hallerini bırakmazdı. Babasından korkmazdı, aslında kimseden korkmazdı, kendine sonsuz bir güveni vardı Hazel'in.

''Gel otur kızım,seninle konuşmam gereken bir şey var.'' demişti Osman bey arkasına yaslanırken.

''Umarım konuşacağın konu uykumdan önemlidir babacım.'' demişti Hazel memnuniyetsizlikle. Erken uyanmaktan nefret ederdi. Zaten sabahları uyurdu, güneş gökyüzünü terk ettiği zaman hayatı başlardı.

Osman bey kızının bu sinirli hallerine gülerken eliyle oturmasını işaret etmişti. Hazel gelen davetten sonra Can'a bakmıştı. Konu önemli ya da önemsiz bir başkasının yanında konuşmazdı. ''Fazlalıkları dışarı alalım o zaman.'' demişti Hazel hiç çekinmeden. Can onun bu çıkışına bozulmadı sadece gülümsemekle yetindi. Çünkü Hazel'i biliyordu tanıyordu, seviyordu. Aksini beklemek saçmalık olurdu. Can oturduğu yerden kalkarak Hazel'e doğru yürüdü. Tam yanından geçecekti ki yanında durdu gözlerini ona çevirdi ama Hazel ona bakmadı.

''Nasıl isterseniz Prenses.'' diye fısıldamıştı. Hazel'in ufak bir mimiği bile oynamamıştı. Güzel gözlerini ona çevirmemişti. Can'ın omuzuna sert bir şekilde çarparak babasının yanına doğru yürümüştü sadece. 

Can odadan çıktı Hazel ise deri ceketini koltuğa atarak babasının tam karşısına oturdu. ''Seni dinliyorum babacım.'' demişti sahte bir şirinlikle. Sahte bir gülümsemeyle babasına bakıyordu. Çünkü şuan burada olmak istemiyordu iş konuşmak istemiyordu. Arel'in yanında olmak istiyordu. Onu günlerdir doğru düzgün göremiyordu. Babasının ona verdiği işlerle uğraşıyordu Arel'in de maçları vardı. O yüzden sadece telefonla iletişime geçiyorlardı. Bazen gökyüzüne bakıyordu mavilik görmek için ama yetmiyordu.

''Sen benim kızımsın,Osman Güçlünün kızısın. Senin önüne seremeyeceğim hiçbir şey yok. Her şeyi neden tek başına yapmakta bu kadar kararlısın. Neden benden yardım istemiyorsun.'' demişti Osman bey. Sesi sert olduğu kadar merak da içeriyordu. 

Hazel'in biçimli kaşları çatılmıştı. Babasının ne demek istediğini anlamıyordu daha doğrusu neye varmaya çalıştığını. Derin bir nefes aldı ve mini eteğinin gözükmesini sağladığı bacaklarını üst üste atmıştı. Üstü kapalı konuşmalardan hoşlanmazdı biraz daha net olmasını istiyordu babasından. ''Senin kızın olmam bu hayatta tek başıma olmadığım anlamına gelmiyor, baba.'' demişti tek kaşını kaldırarak. 

KAFESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin