Gümüş her zamanki gibi annesinin baskıcı bakışları altında ‘kendisine adanmış geceyi’ geçirmeye çalışıyordu ki bu hiç kolay değildi..
Çünkü bir arada parçalanmadan duran bir aileydi onlar.Babası ,imajını zedelememek ve Zümrüt Hanımın aile ismine sırtını dönmemek için annesine katlanırken ,annesi de kendisine güldürmemek için babasına katlanıyordu. Aşk evliliği yapmışlardı aslında ama zaman ikisi içinde işleri bekledikleri gibi getirmemişti. Üstü kapatılan ihanetler, yalanlar, nefretler, Karahan soyadının prestiji ve daha nicesi için feda edilenler..
Ve tüm bunların arasında kalan dört tane çocuk.Alparslan, Kürşad, Doğan ve Gümüş.
Gümüş için tüm bunlar olağandı artık. Babasının gizlemek için pek çaba sarfetmediği metresleri, annesinin bunu zerre kadar umursamaması ve abilerinin bunu çocukluk travması olarak yaşamaması. Aslında Gümüş içinde felaket olmamıştı çocukluğunda bu durum, ailesinin buz gibi soğukluğunda tutulup gitmişti.
Elinin arasında ki ince uzun kadehi döndürürken içinde ki kırmızı sıvıda eş zamanlı ve bütünsel olarak hareket ediyordu. Üzerinde bir çift bakış hissetmişti. Annesine ait değildi çünkü Zümrüt Hanım kızından istediğini almış ve bir sonraki emrine kadar onu rahat bırakmıştı.
Babası bu kadar şefkatli bakmayalı yıllar olmuştu ona. Abilerinden biriydi. Ve büyük ihtimal Alparslan.
Babasının yerine koyuyordu onu. Şefkatli, sert, kararlı ve sağduyulu biriydi ve Gümüş onunla güvende hissediyordu.
Bakışları onunla buluşunca içine bir rahatlama yayılmıştı. Abisinin Ela gözleri tam anlamıyla Gümüş’ün içinde bulunduğu durumu anlıyormuş gibiydi. Destek olmak ister gibiydi ama elinden hiçbir şey gelmeyeceğini bildiği için çaresizliğin hüznü vardı. Gümüş bu hüzne daha fazla dayanamayıp abisine küçük bir tebessüm armağan edip önüne döndü.
İşkence gibi geçen bir yarım saatin ardından ailesi ayaklanınca Kayra’yı öne sürerek onlardan ayrıldı. Annesi ayak üstü, Gümüş’ün tavrını biraz iğneledikten sonra onu özgür bıraktı.
Ve Gümüş kaderine doğru adım adım gitmeye başladı..GÜMÜŞ KARAHAN
Annemlerden beklenmedik şekilde kısa sürede kurtulunca keyiflenmiştim. Kayra’yı öne sürmüştüm ama içim onunla birlikte olmak istemiyordu. Yanımda bana destek olacak birine değil ben dağıtırken benimle biten birine ihtiyacım vardı şu an.
Yönümü taksilerin sırayla dizildiği yol kenarına doğrulttum. İçlerinden biri beni gördüğü an öne atıldı. Sıra ondaydı besbelli.‘’ Taksi mi lazım efendim?’’ diyerek beklenti içerisinde bana baktı.
Sadece başımı sallamakla yetindim. Taksinin arka sağ kapısını açıp beni içeriye yönlendirmesine izin verdim. Saniyeler içerisinde şoför koltuğuna yerleşip bana bakar hale gelmişti.‘’ Beşiktaş.’’ Demekle yetindim yönlendirmeyi daha sonra yapmaya karar vererek.
O da üstelemeyip arabanın kontağını çevirdi ve gazı kökledi.
Sokaklar mutlu insanlarla doluydu. Kahkahaları kulaklarıma ulaşıyordu. Yaşıttık birçoğu ile ama asla onlar kadar vurdumduymaz ve anı yaşama hakkım olmamıştı. Mücadele de etmemiştim aslında. Annemin hayatımı buyruğu altına almasına müsaade etmiştim ben..
Suçlu asla o değildi, bendim.
Hayatımı kurdele ile dolayıp ona sunmuştum. Pişmanlık duymak için on sene kadar geç kalmıştım.. Burukça gülümsedim. Birden fazla şeye geç kalmıştım ben hayatta. Yirmi yaşında bir kızın genç ruhuna sahip değildim. Hayallerim, umutlarım asla sıradan mutluluklara kapı açacak derecede küçük değildi. Kendimi durdurmazsam eğer Zümrüt Hanımın küçük kopyası olmak vardı kaderimde.Düşüncelerimden sıyrıldığım vakit ellerimi birbirine kenetlediğimi fark ettim. Tırnak diplerim morarmıştı, derin bir nefes alıp yola doğru baktım. Işıklardan sonra birazcık daha yolumuz vardı.. Ani bir karar değişikliği ile şoföre döndüm.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
MANŞİNEL
Teen FictionKarayip Yerlilerinin " Gölgesinde uyuyanın bir daha uyanmayacağına inandığı" tatlı Meyve Ağacı. Ama bir kusuru var.. Zehirli.. Dokunmanın, koklamanın, yaklaşmanın hatta ona çarpan su damlasına değmenin dahi günah sayıldığı ama etrafında olmanın büy...