CAFUNÉ

65 2 2
                                    


Hoş bulmuştum.. Onu, evini, tavırlarını.. Bilmediğim bir evde, tanımadığım bir adamın koltuğunda, dizlerimi karnıma doğru çekmiş gözlerimi sabitlediğim yere bakarken, hoş buluyordum.
Kendime acımıştım o an, ne de çabuk gerçekleşmişti asla yapmam dediklerim.
Çok kısa sürmüştü çizgilerimin arkasına geçmem..

Karşımda ki duvar, boydan boya cam ile döşeliydi ve bu ardında ki denizi görmeme müsaade ediyordu, dalgasız denizi izlerken aklımdan geçenler beni yormaya yetmişti, gidişatı değiştiremeyecek olmanın soğukluğu ile iyice küçüldüm. Karşımda ki hissettirmese de dipte olduğumu biliyordum ve tanıdık olmayan o yüzün bana acıdığını düşünmek kendimi hiçleştirmek istememe neden oluyordu.

Evet, tamam Pars iyi bir ev sahibi ve hasta bakıcıydı. Rahat etmem için çaba sarf ettiğini görmek, hoşuma gitmişti. Bebek gibi pohpohlanmaya alışık değildim. İlgi görmek tanıdık bir histi ama bu çok aşina olduğum bir tat değildi sanki..

Zıtlıklar arasında sıkışmış bir haldeyken çift kişilik, yumuşak, tüylü koltuğa yerleşmiş ve yanıma konulan sıcak, sütlü kahvenin tadını çıkarıyordum, bir yabancının güven veren evinde..

Çok geçmeden bir nefes daha eklendi benimkinin yanına.. Pars, kokusundan da anladığım kadarıyla filtre kahve ile geri dönmüştü. Hafifçe yana kaydım, başka bir tarafa oturmasına fırsat vermeden, o da davetimi sessizce kabul edip, yanıma çöktü.
Varlığı çok baskıcıydı, hareketlerinden belirsizlik aksa da bunu o kadar keskin bir şekilde yapıyordu ki iradesine karşı durmak imkansızlaşıyordu sanki.
Güçlü duruşu yanında zayıf karakterde birine güven verse de kendinden emin birinin yanında tehtit oluşturabilecek boyutlardaydı. Bana güven vermesinden duyduğum rahatsızlık akın etmişti her hücreme ama bir tepki göstermemiştim..

Saniyeler sonra burnuma ulaşan yumuşak kahve kokusu ile dikkatimi dağıtabilmiştim, önce rahatlatıcı aromayı içime çektim ardından mat, siyah kupayı elime alıp sıcak sıvıyı yudumlamaya başladım.
Ağzımda güzel bir tat bıraktıktan sonra boğazımdan aşağı akarken izlediği yolda ılık bir hisse sebep olmuştu..
Denize bakmaktan daha cazip geldiğine karar verdiğim an dönüp ona baktım, sessizce denize bakıyordu. Gözlerinde ki dalgalanmanın sebebini merak etmiştim.

“İyi misin?” Diye aptalca bir soru bıraktım sessizliğin içine.

Başını yavaşça bana döndürüp gözlerime odaklandı, çok yorgundu sanki ve ben onun için üzülmüştüm.

“Daha iyi günlerim olmuştu.” Dedi boğuk sesiyle birlikte.

Dediğini üzerime alınmıştım ve sanırım alınmam için söylemişti.

“Bu akşam beni misafir ettiğin için teşekkürler.” Yarın gideceğimi belli edercesine konuşmuştum.

Gülümsedi ve başını koltuğa yasladı, ben cevap vermesini beklerken o sadece sessizce durmuş, üstüne üstlük gözlerini yumup ağır nefesler almaya başlamıştı.
Ona en sertinden bir tokat atmak istiyordum ama gidecek bir yerim yoktu. Kaburgalarımda ki ezik yüzünden nefes almakta zorluk çekiyordum ve içeride ki hava beni boğmaya başlamıştı. Aniden gelen sinirin yatışması ile geçeceğini sanmıştım ama o daha baskıcı bir hal almaya başlamıştı.
Paniklememe saniyeler kala ayağa kalkıp, camın sürgüsünü çekmeye çalışmıştım çünkü alabildiğim nefes gittikçe düşüyordu, sinirlerim gerilmeye başlamış ve ellerimi yüzde yüz kontrol edememe sebep oluyordu bu durum, birden beni sakince tutup kendine doğru çekmiş ve sürgüyü tek bir hamlede açmıştı. Bende göğsüne değen sırtımı çekip, hızla aradığım soğuk havayla buluşmuştum. Ama Pars bu süre boyunca elini sırtımdan çekmemişti. Parmaklarının sırtımda ki baskısı güven veriyordu, orada olduğunu bilmek iyi geliyordu. Sebebi tamamen ben değildim ama arkadaşının haltını temizlemek için giriştiği çabayı asla sorun etmiyordum.. 
Orada ne kadar uzun kaldığımı asla hatırlamamakla birlikte titremeye başladığım zaman üzerime onun gibi kokan bir hırka bırakılmıştı, kibarca.  Biraz sonra arkamda durmaktan sıkılmış olacak ki yanıma gelip durdu. Dikkatimi çekmek istercesine yerinde kıpırdanınca başımı ona döndürdüm. Elinde ki sigara ve çakmağı bana gösteriyordu.

MANŞİNEL Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin