34. Bölüm

3.3K 188 30
                                    



Uzun bir finalle geleceğimi  söylemiştim ama bölüm çok uzun olduğu için sıkmamak adına, ikiye bölmeye karar verdim.

Keyifli okumalar...

Yusuf ile Züleyha'nın hikayesini herkes bilir. Derler ki;
Yusuf'a olan aşkına bir türlü karşılık bulamayan Züleyha, çareyi onu zindana atmakta bulur.

Yinede hasretine dayanamaz sık sık gizlice görmeye gider ve uzaktan seyrederdi.
Bu bir zaman sonra Züleyha'ya yetmemeye başlar ve sesini de duymak ister.

Gardiyana onu kırbaçlamasını söyler. Gardiyan Yusuf'u çok sevdiği ve suçsuz olduğunu bildiği için onun yerine bir pöstekiye vurur  ve her vuruşunda başka bir gardiyan "ahh" diye bir ses çıkarır.
Böylece Züleyha hergün Yusuf'un feryadını duyduğunu sanır...

Bir gün gardiyan " Ey Yusuf, Züleyha durumdan şüphelenmesin diye bir defalık sırtına vurayım" der.. Yusuf kabul eder.

Ve gardiyanın tek bir kırbaçıyla Yusuf'tan "ahhhhh" diye bir ses çıkar..
Züleyha bu sefer dayanamaz "Yeteeeer" diye bağırır.
......

Aşk farklı bedenlerde tek ruh olmaktı. Acının eşiği bir, yangını yekpareydi...
......

Aslı'dan

İnsanın boşlukta sallandığı anlar olurdu. Yaşayıp yaşamadığını bir türlü hissedemiyorsunuzdur ama içten içe ölmediğinide çok iyi biliyorsun.
Burnumdan sızıp genzimi yakan kokular rüyada olmadığımı anlatıyordu bana, çünkü rüyada ne koku vardır, ne zaman kavramı. Kan kokusu, ilaç kokusu ve havada asılı duran anlamsız kelimeler.
Nerdeydim ben, neden bu dipsiz karanlık ve ben neden hiç birşey göremiyordum. Tek duyu organım kulaklarım ve burnum olmuştu. Damarlarımdaki sıvının akışını, kalbime pompalanan kanın sesini duyabiliyordum. Kıpırdayamamak dayanılmaz bir ağırlıktı bedenime.

Kuruyan boğazımdaki acımtırak tat ve yüzümdeki baskı, nefes almamı daha da zorlaştırıyordu.
Zihnimi bulandırıp, beni tekrar tekrar karanlığın kollarına sürüklüyordu.
Bu bilinç kaybı, bana sadece huzur veriyordu.
Galiba yavaş yavaş ölüyordum...
....

Yine uyanmamıştım, biliyordum.
Karşımda duran berrak masmavi bir deniz, saçlarımda uçuşan rüzgar, ve bütün benliğimi saran aşkın huzuru. Tek kanıtımdı.

Salınçakta rüzgara karşı ellerimi açmış, sallanırken, kahkahalarım bana bile yapancıydı.
Nerdeydim, neden bu kadar mutluydum.
Kulaklarıma fısıldayan sıcak nefes, çok tanıdıktı.
- Gülmek sana çok yakışıyor Aslı.
- Mutlu olacaksın, ama önce uyanman gerek.

Kenan eşsiz gülümsemesiyle, beni salınçakta sallamaya devam ederken. Bunun bir rüya olduğunu biliyordum. En son hatırladığım Kenan'ın bana sımsıkı sarılırken duran kalbiydi.
Yine o kan kokusu genzimi yakmaya başlamıştı.
- İyimisin? Kenan.
- Sen uyanınca daha iyi olacağım Aslı, sakın vazgeçme, çocuklarımız için.

Aslı sormak istediği sorunun cevabından çok korkuyordu.
-Bu bir rüya biliyorum, lütfen Kenan söyle bana, sen de uyandın mı?

Kenan duran salıncakta beni ayağa kaldırıp sımsıkı sarıldı. Ayrılan iki sevgilinin veda edişi gibiydi. Saçlarımın arasında ki ellerini hissedebiliyordum.
- Merak etme ben hep iyi ve yanında olacağım.

Bu benim duymak istediğim bir cevap değildi.
Kenan beni duymuyordu.
Karşıya baktığını ve yüzündeki huzurlu gülümsemeyi fark ettiğimde,  Kenan'ın gözlerini takip ederek baktığı yere baktım. Denizde bize doğru gelen, kıyıya yaklaşan bir kayık vardı. Kayığın içinde, küreklere dört elle sarılmış Hakan, Aslı'nın yüreğindeki bütün acıları katmerlemişti.
Hakan yine ikisini ayırmak için geliyordu. Ama bu sefer her şey çok tuhaftı. Kenan'ın gözlerindeki mutluluk ve huzur Aslı'yı dehşete düşürmeye yetmişti.

- Gitmem gerekiyor Aslı. Kardeşim beni bekliyor.
- Hayır! Kenan lütfen gitme...

Kenan sessizce ellerini bedenimden ayırmıştı. Kontrol edemediğim bedenimin hızla yere yakılmasını önleyemedim. Yine dizlerimin üzerine çökmüştüm ve yine avuçlarımı dolduran gözyaşlarıyla Kenan'ın gidişini seyrediyordum.

Hani insanlar rüyalarında istediğini yapabiliyordu. Uçup Kenan'ı yakalamak istiyordum. Neden istediğim halde gidip Kenan'ı durduramıyordum, ayaklarına kapanmak istediğim halde, neden buz kesmişti tüm bedenim.

Hayatım boyunca tek yapabildiğim, giden sevdiğimin arkasından sadece ağlamak mıydı?
Çığlıklarım sessizleşip, fısıltıyla aynı kelimelere dönüyordu. Avuçlarıma düşen gözyaşlarım, sessiz kelimelerimdi.

- Lütfen gitme Kenan, bırakma beni.

Son kez başımı kaldırıp Kenan'a baktığımda, sandala binip Hakan'ın yanına yerleşmişti.
Ona gülümsediğini görebiliyordum.
Bu sefer konuşan Hakan olmuştu.
- Merak etme Aslı. Kardeşime iyi bakacağım. Her şeyi telafi edeceğim. Mutlu olacak.

- Beni bırakma Kenan.

Çaresiz serzenişimi sadece ben duyabiliyordum. Çünkü ben bu kadar ağlarken Kenan'ın bana içten gülümsemesi normal değildi. Kenan'ın son sözleri kulaklarımda asılı kalmıştı.
- Uyanmalısın Aslı, Yusuf için, benim için.
- Hayır uyanmak istemiyorum. Lütfen beni bırakma.
- Uyanmalısın Aslı.

Gözden kaybolan sandal. Yeni kaybıma, yağan şiddetli bir yağmurla ev sahipliği etmişti. Artık sesim çıkıyordu, çığlıklarım gök gürültüsüne karışmıştı, yalnız kaldığım bu ıssız yerde bir duyan olmadıktan sonra, savrulup gitmişti feryadım.

Az önce cenneti andıran rüyam, karşımda  siyaha boyanmış dünyayı, kıyamete dönüştürmüştü...

Sadece yaşaması yeterken. Gitmişti yüreğinin, ruhunun ve bedeninin yarısı.
Acısıyla, acıyan. Mutluluğu bir olan.
Ruhunun diğer yarısı gitmişti.
Aslı uyanacaktı ve hep yarım yaşayacaktı,
.....

Yüzümde hissettiğim minik sıcaklıkla boşlukta durmaya devam ediyordum. Ölmemiştim hissedebiliyordum. Ama yaşamak içinde direnemiyordum.
Ölüme yakın bahsettikleri o beyaz ışık yoktu bende. Rüyamda kıyameti görüp gelmiştim.
Biliyordum, Kenan gerçektende bırakıp gitmişti bizi.

Yine aynı yerdeydim kan ve ilaç kokusu. Bir hastahane odasında, yatakta kıpırtısız, arafta durduğumu hissedebiliyordum.

Gözlerimi açmalıyım çocuklarım için.
Ama savaşmaya güçüm kalmamıştı.
Tekrar derin bir boşluk ve sessizliğe sürüklendiğimi hissediyordum.

Yüzümdeki minik sıçaklığın minik bir ele ait olduğunu biliyordum.
- Anneciğim uyan artık. Seni çok özledim.

Bu ses can parçamın sesiydi. Uyanmalıydım, oğlumun acı dolu sesi yaşamak için tek ışık kaynağım olacaktı.
Parmaklarımda hissettiğim başka bir sıcaklık, sese dönüşüyordu. Kıpırdatmam için büyük bir güç harcamıştım. Başardığımı Zehra ablamın tanıdık, heyecanlı sesiyle anlamıştım.

- Elimi sıktı, doktora haber verin kendine geliyor.
- Aslı kızım lütfen aç gözlerini.
-  Anneciğim...

Kuruyan boğazımı aralamaya çalışıyordum, göz kapaklarımdaki tonlarca ağırlık. Beni vazgeçiremeyecekti. Duyduğum kelime beyaz ışığım olmuştu. Dudaklarımdan zorlukla çıkan kelimenin duyulmasını umuyordum.

- Yusuf'um..

🍀🍀🍀🍀🍀🍀🍀🍀🍀

Evet Aslı Azrail'e çermeyi taktı galiba.
Final çok uzun diye iki kısıma ayırdım, bu birincisiydi.
İkinciside hazır. Yazım hatalarını kontrol edip atacağım.
Yinede gözden kaçan varsa görmemezlikten geliveren canlar...
Sevgiler...

Şarkısız olmaz dedim aşağıya iliştiri verdim, dinlemek isteyenler olursa, buyursun...
By...

🍀🍀🍀🍀🍀🍀

YIKIM  ( TAMAMLANDI )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin