29. Bölüm

3.2K 206 39
                                    



Keyifli okumalar,
Bir önceki bölümden başlayın, aynı günün devamı...

Aslı'dan

Yine o soğukluk içten dışa doğru tüm bedenini sarmaya başlamıştı. Düşüncelerinde sadece çocukları vardı.
Dilinden dökülen son kelimeleri Hakan'a tekrar ve tekrar boyun eğişinin sebebiydi.
- Lütfen Hakan sadece çocuklarımızı düşün...
.....

Aslı karşısında duran Hakan'ın bir şeyler söylemesini bekliyordu. Ne kadar sakin durmaya çalışsada, öyle olmadığını en iyi Aslı biliyordu. Az önce Suna ablasıyla konuştuklarını duymuşsa. Ve eğer Kenan'ı hala çok sevdiğini söylediğinde oradaysa, şimdi durgun deniz gibi duran Hakan'ın birazdan fırtınaya döneceğini biliyordu.

Öfkesi saçlarına giden elinin titremesinden ve sol gözünün seğirmesinden anlaşılıyordu.
Eski Aslı olsaydı, onu sakinleştirmek için belki ayaklarına bile kapanabilirdi. Ama o artık eski Aslı olmak istemiyordu, istese bile buna güçü kalmamıştı. İnsan bazen her şeye boyun eğmektende yoruluyordu, terazinin bir tarafı nasıl mücadele için güç istiyorsa, diğer tarafında da kabul edişin sabrı vardı. Güç mü? Sabır mı? Terazideki bu iki kefede, insanın omuzuna aynı yükü veriyordu.

Aslı en başından çok büyük bir hata yapmıştı, hiç bir sırrın saklı kalmayacağı gibi bu zamana kadar ödemek zorunda kaldığı bedeller boyunu çoktan aşmıştı. Buraya kadardı boyun eğişi, derin bir nefes alıp hala nemli olan gözlerini, karşısında öfkeden kızarmış, Hakan'ın gözlerine bakarak konuşmaya başladı.

- Ben artık yoruldum Hakan, böyle nereye kadar devam etmeyi düşünüyorsun.
- Ölene kadar Aslı.

Bu saatten sonra ölüm Aslı'nın korkacağı en son şeydi. İçinde ne var ne yoksa dışarı çıkmak için tetikte bekleyen bütün duyguları artık namlunun ucundan çıkmıştı.

Bedenindeki hiç bir şeye hakim olamıyordu, ne buz gibi ellerine, ne durmadan akan gözyaşlarına, nede ağzından çıkacak her bir kelimeye. Kendini kontrol edemediği bir şekilde iki elleriyle Hakan'ın yakasına yapışıp haykırmaya başladı.

- Madem ölene kadar, öldür beni o zaman bitsin bu azap, senin karın bile değilim, bu gerçek bir evlilik bile değil, üstelik yıllardır Kenan'ı sevmekten vazgeçmediğimi de biliyorsun. Hala hayatı hepimize zindan etmekten neden vazgeçmiyorsun. Ben yoruldum tükendim görmüyormusun Hakan, sen yorulmadın mı?

Dizlerinde derman kalmadığında Hakan'ın yakasını bırakıp yere çökmüştü Aslı. Gözlerinden boşalan yaşlar artık avuçlarını dolduruyordu.
- Lütfen bitsin artık bu savaşın, düşmanlığın. Bırak beni gideyim.
- Kenan'a mı? Gideceksin. Şimdi yaşayan ama ona gidersen ölecek olan Kenan'a mı?

Hakan hiç bir zaman Aslı'yı anlayamamıştı. Şimdi de anlamaktan çok uzaktı.
Kendi saplantılı sevgisi yüzünden kalbi bencillikten kör olmuştu. Oysa sevmek bazen vazgeçmekti, sevdiği kişiye tüm yolları açmaktı.
Aslı artık kendine ve herkese o yolu açmaya karar vermişti, vazgeçiyordu.

Gözlerinden akan yaşlara rağmen acı içinde dudaklarından taşan gülümsemeyle yüzünü Hakana çevirdi.
- Bu saatten sonra benden kimseye hayır gelmez, sadece çocuklarım için yaşayacağım, Kenan'ın beni asla affetmeyeceği gibi, sevmeyeceğini ikimizde çok iyi biliyoruz.
Benim bu sevgiye ne hakkım var, ne de yüzüm.
Sen istediğin kadar diren Hakan senden boşanacam ve çocuklarımıda alıp gidecem buralardan. Ya bunu kabul edersin yada hayatıma kendi ellerimle son veririm.

Aslı için söylenecek her şey söylenmişti. Hakan'ın yapacağı hiç bir şey onu kararından döndüremezdi. Bu esaretten kurtulmak için bağrına bastığı taşa bir taş daha koyup, sevmekten vazgeçmeyeceği Kenan'ı da maziye gömmeye razıydı.
Her şeyi arkasında bırakıp onu kimsenin tanımadığı bir yere gidecekti. Bir daha kimseyi sevemeyecekti ama en azından Hakan'ın ruhununa ve bedenine taktığı prangalardan kurtulmuş olacaktı. Çocuklarıyla yepyeni bir sayfa açacaktı.

YIKIM  ( TAMAMLANDI )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin