2. Bölüm

8.6K 443 24
                                    



Keyifli okumalar...

Sırtını ranzaya dayayıp derin bir nefes aldı çiğerlerine Kenan, tutsaklığa inat özgür olabildiği kadar.
Tamı tamına bugün altı yıl,üç ay, yirmibir gündür yattığı ranza ve dört duvar tek yurdu olmuştu.
Birde sırtında ömür boyu taşıyacağı, sevdiğinin ve aile bildiğinin ihanet bıçağını...
Her faninin hayatının bir kısmında, kimisinin çokçasında yaşadığı kanlı ihanet...

Bu gece burda son gecesiydi etrafına baktı, Sadece içi zifiri karanlıktı, ama gün doğmaya çoktan başlamıştı. Müdüre hanımım odasındayken onun gerçek olamayacak beklentilerine içi burkuldu.
Zira kadının duygularını fark edeli çok olmuştu. Uzun zamandır beslediği umutlarının da, son çırpınışlarının da farkındaydı. Ama Kenan'ın bunları karşılayacak güçü yoktu.
En iyi kendisi bilirdi kalp yangınını, zamanında iliklerine kadar hissetmiş yaşamıştı.
Adı aklına geldikçe yüreği, bütün bedeni hala titriyordu ilk günkü gibi, ama artık o duygularının yanında daha büyük duygularda beslemişti. Kini, öfkesi, nefreti sarmıştı bütün kalbini.

Birbirine karışmış duygularla boğuşurken sayısız kez karşıladığı gün doğumunu son kez bu dört duvarda bekledi. Yavaş yavaş herkes uyanmaya başlamıştı, bugün hepsi için, küçükte  olsa özgürlüğe açılan minik bir kapı vardı, ardındaki bekçisiyse umuttu.

Büyük bir çoşkuyla bağıran Ramazan'ın,
- Tahliye var uyanın lan, güzel uğurlayalım bugün Kenan'ı.
Bu keyifli nağara Kenan'ın yüzüne ifadesiz bir tebessüm yerleştirmişti. Bu demektir ki bugün sofrada bol bol yumurta ve menemen vardı.

Dışarda aile zannettiği insanlarla aile olamamıştı ama burada bazen keyifli,  çokça hüzünlü ve gamlı günleri olmuştu hepsiyle sonuçta onlar kader mahkümlarıydı.

Uzun iri bedenini sırtını yasladığı ranzadan kaldırdı, ayaklarını yere indirip kollarını dizlerine dayadı. Omuzunda hissettiği elle başını kaldırdı, Ramazan hevesle ona bakıyordu.
- Abi ya şu yeşil hırkanı bana versene giderken, senden bir hatıra kalır bana. Hem eminim bana daha çok yakışır.

Ramazan yedi yıldır bu koğuştaydı. Suçu kundaklama, karısıyla sevgilisinin kaldığı evi ateşe vermiş, çayır çayır yanışlarını seyretmişti. Yanan evin karşı kaldırımına oturup dürüm ekmeğini yerken zerre pişman değildi, tek üzüntüsü dürümünün yanına ayranı unutmuş olmasıydı. Yakalandığında " yaşasalardı gene yakardım" demesiyle, yirmiyedi yıl hüküm giymişti. Ama Kenan'ı şaşırtan soğukkanlılığı değildi, çünkü kendiside en az onun kadar soğumuştu her şeye.
Ramazan'nın bir kış günü avluya ayaklarının dibine düşen ölü bir kuşa saatlerce ağlayışıydı.

Kenan tekrar bir tebessümle Ramazan'a bakıp cevap verdi.
- Eminim sanada en az bana yakıştığı kadar yakışacaktır.
- Banada kitapların için söz vermiştin unutma abi.
Diye söze girdi Selim.
Dün 'eşyalarımı toplayacağım' diye, müdürenin odasından çıkmak için en iyi bahanesi buydu. Oysa yanına kimliği ve üzerindeki kıyafetler dışında hiç birşey almayı düşünmüyordu.
Ayağa kalkıp Selim'in  önüne geçti aralarındaki hatırı sayılır boy farkıyla Selimin gözlerindeki korkuyu görebiliyordu,
- Taa tamam abi verme, zaten söz vermemiştin, ben yalnış hatırladım bir an.

İlk başta herkesin çüssesinden dolayı Kenan'a karşı yaşadıkları ilk duygu korkuydu, zamanla onu tanıyanlar bunun yerini saygıya bırakıyordu, ama genede bir sonraki duygu yine korkularıydı.
Selim bir adım geriye gitmek niyetiyle hareketlenirken, Kenan elini sert bir şekilde omuzuna koyup olduğu yere sabitledi. Eğilerek konuşmaya başladı.
-Ben verdiğim hiç bir sözü unutmam aslanım, yalnış hatırlamıyorsun, sana o sözü verdim.

Küçük yamuk bir tebessümle konuşmaya devam etti,
-Hala benden korkmaman gerektiğini öğrenemedin mi?. Hem biz seninle hemşeri sayılırız, altı ay sonra sende özgürsün dışarda görüşecez elbet. Seni dışarda bekliyor olacam.

Selim'in saflığı Kenan'da onu hep koruma isteği uyandırıyordu, başarısız bir şekilde gerçekleşen kız kaçırma olayı sonucunda, kendini burada bulmuştu Selim. Kız ise en yakın dostuna yar olmuştu. Büyük bir oyunun içinde olduğunu anlaması ise dört senesini bu dört duvar arasında heba etmesine neden olmuştu.
Haneye tecavüzden tutunda zorla alı koymaya kadar hakkında sayısız şikayet, neyseki akıllanmıştı ve altı ay sonra özgürdü..

" Ramazan" diye, seslenerek arkasını döndü Kenan yeniden,
-Bütün eşyalarımı ihtiyacı olanlara dağıt, yanıma hiç birşey almayacam.
Yatağına yaklaşıp eğilerek yastığın altındaki kalın zarfı alıp Ramazan'a uzattı. Bu zarfın içindeki parayı geçen hafta avukatı vasıtasıyla almıştı.
- Al bunu da herkez arasında eşit şekilde paylaştır.

Sonrada mutfak kısmına geçip kendisine yeni demlenmiş bir çay doldurmaya başladı. Arkasındaki saygı ve minnet dolu bakışları görmezlikten geldi, zaten kimsenin teşekkürünüde hak ettiğini düşünmüyordu.
.....

Kenan elleri ceplerinde arkasından kapanan sekizinci ve son demir kapı sesiyle, artık özgür olduğunu biliyordu.
Her ne kadar mahkumda olsanız içerde uzun yıllar geçirdiğinizde, orayı bırakıp çıkmak insanı aciz hissettiriyordu.
İçerde her gün ilmek ilmek işlediği intikam planı vardı, gerçekleştirmeden ölmek yoktu ona. 
Kenan bu acizlik duygusunu işte bu yüzden çabuk yenmişti, hayatının altı yılını çalan insanlardan hesap sormadan rahat uyku yoktu ona.
Ve birde hayatının baharında, genç bir insanın ölümüne sebeb olması. Bu dünyada ona hiçbir yerde huzur bulamayacağını bilmesi için yeterliydi.
O artık dört duvar arasında mahkum değildi, dünya ona vicdan hapishanesiydi...
Müebbet yemişti...
Ama kendisiyle birlikte o ateşe götürecekleri vardı...

.....

🍀🍀🍀🍀🍀🍀

Mahkum deyince aklıma gelen en hüzünlü türküdür. Hüzün iyidir...

YIKIM  ( TAMAMLANDI )Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin