~Gün 68~
Bugün tekrar günlük tutmaya başlamamın ilk günü. Aslında tekrar yazma fikrim hiç yoktu ama bulduğumuz yabancı ve yanındaki yüzük beynimde karıncalanmaya sebep oldu. Onları görünce dejavu oldum. Önceden tanıdığım ama şu an ismini bile bilmediğim biri gibi. Belki o da beni tanıyordu ama hala uykuda. Domanic uyanacağını ama ne zaman olacağını bilmediğini söyledi.Günlük yaşantımıza gelirsek roketi bulduğumuzdan beri birbirimize daha yakınız. Yine satranç oynuyor, sohbet ediyoruz. Her öğün yemekten bıktığımız yulaf artık o kadar da iğrenç gelmemeye başladı. Domanic ile buraya yeni bir şeyler inşa etme fikrimiz var. Cam tavanlı odaya nasıl yapacağımızı bilmediğimiz bir bilardo masası yapacağız. Dünyadan getirdiğimiz odun parçalarıyla ve buradaki eşyaları kullanmayı planlıyoruz.
Daha fazla ekleyeceğim bir şey yok herhangi bir gelişme olmazsa on gün sonra görüşürüz. Gerçek Tanrı sizinle olsun.
~Kaydedildi~
Tuşa basıp hologram ekranı kapattı. Masadan kalkıp esnedi. Uzun süre oturduğu için kalçası ağrıyordu. Kendini yatağa atıp biraz gözlerini dinlendirdi. Ardından karnının gurultusunu duyup geri ayaklandı. Tam kapıyı açıp depoya yönelmişti ki koridorda hızla üzerine gelen Domanic'i gördü. Bir kaç adım daha atıp durdu:
"Çabuk gel. Hasta krize girdi." dedi ve birlikte ilk yardım odasına koşmaya başladılar. Odaya gelince sedyenin üstünde ağzından kusmuk akarken ve titrerken buldular. Ariel hastayı yana yatırıp kusmasını sağladı. Domanic bilgisayardan durumuna bakarken:
"Nabzı çok az, adenozin yap hemen." dedi. Ariel yandaki duvara sabitlenmiş metal kutuyu açıp ilacı aldı. Havasını çıkarıp damarından enjekte etti. İlacı verdikten bir kaç saniye sonra titremesi durdu. Ariel Domanic'e dönüp:
"Şimdi nasıl?" dedi. Domanic rahat bir nefes vererek:
"Düzeliyor." dedi ve holograma bakmaya devam etti. Ariel yabancıya daha dikkatli bakmaya başladı. Kısa ve küt saçları sapsarı ama epey aşınmıştı. Yüzü yara bere içindeydi. Adını istese söyleyebilirmiş gibi hissediyordu ama aklına hiçbir şey gelmiyordu. Tam düşüncelere dalmışken omzuna konan bir el onu düşünce denizinden çekip çıkardı. Domanic yüzüne bakarak:
"Hadi gel burada işimiz bitti." dedi. Ariel kafasını sallayıp yabancıya son bir defa baktı. Birlikte gözlem odasına gidip satranç masasının başına geçtiler. Domanic taşları dizerken Ariel hala düşünüyordu. Dizmeyi bitirince gözlerine bakarak:
"Neler oluyor anlat bakalım." dedi. Ariel taşlara bakarak:
"Sanki o kızı daha önceden hatırlıyor gibi hissediyorum. Onu gördüğümden beri beynimde ağrılar oluyor. Belki de kazadan önce taniyorumdur onu." dedi ve soldan ikinci piyonu oynattı. Domanic gözlerini taşlara çevirip:
"Bilemiyorum. Olabilir ama önemli hatıraları geri getirdik sanıyordum." dedi ve o da sağdan ikinci piyonu öne sürdü. Ariel hala taşlara bakarken ayağa kalkıp Domanic'in şahını alıp cebine attı. Yüzüne bakmadan:
"Dünyaya gitmeliyim." dedi. Domanic şaşkın bir şekilde yüzüne bakmaktaydı. Ariel kararlı bir şekilde karşısında dikiliyordu. Domanic'te ayağa kalkıp:
"Sen kafayı mı sıyırdın. Aklından ne geçiyor söylesene. Hem kendini hem de beni öldürtmekten başka bir şey yapmazsın." diye bağırdı. Ariel:
"Yardım et ya da etme gitmek zorundayım. Geceleri yatakta başımın acısından kıvranıyorum. Gündüzleri ise daha beter." dedi ve kapıdan çıkıp gitti. Domanic arkasından baka kalmıştı.
Ariel uzay kıyafetini giymeye aktarım noktasına gitti. Oksijen dengesini sağlamak için olan iki kapı arasına gelip askılıktaki gri ve eski kıyafetini giydi. Oksijen tüpünü de kontrol edip sırtına geçirdi. Dış kapıya yaklaşıp solunda kalan düğmeye bastı. Düğmeye basınca önce odadaki oksijen boşaltıldı sonra kapı açıldı. Kapı açılınca ilk olarak yüzüne güneş vurdu. Güneş vurunca bir anlık kendini dünyadaki gibi hissetti. Ama dışarı adımını atınca gri ve kuru topraktan Mimas'ta olduğunu hatırladı. Kapıdan çıkınca evin soluna koydukları araştırma aracına yöneldi. Aracın yanına çömelip ekrandaki düğmelere basmaya başladı. Ekranın yarısı hala çatlak olduğu için görmekte zorlandı ama o da kısa bir deneme sonucu kolundaki ekrana aktarmayı başardı. Ardından araca atlayıp yol almaya başladı. Sağ koluyla araca tutunuyor sol eliyle de kolundaki ekrandan aracı kontrol ediyordu. Düzlükte kısa bir ilerleme sonunda dev çukura ulaştı. Aracı durdurup üzerinden indi. Çukurun etrafında bir kaç adım attıktan sonra doğru yeri bulduğunda emin bir şekilde elini cebine atıp şahı çıkardı. Yere çömelip şahın sivri ucunu yerdeki bir taşa sokup sağa çevirdi. Taştan çıkarıp tekrar cebine sokunca altındaki yer oynamaya başladı. Yer büyük bir gıcırtıyla alçalıyordu. Platform yaklaşık beş metre alçalıp durdu Ariel bir kaç adım atıp onu yere indiren plakadan uzaklaştı. O uzaklaşınca plaka geri yükselmeye başladı. Eski yerine gelince küçük oda zifiri karanlığa büründü. Ariel sol elini ekrana götürünce ekranın ışıltısı odayı aydınlattı. Ekranda bir kaç düğmeye basınca ışıklar yandı.
Işıklar gelmişti ama metal bir kapı ve gri duvarlardan başka bir şey yoktu. Yine ekrandaki düğmelere basınca oda oksijenle dolmaya başladı. Oksijen seviyesi normale ulaşınca kapı kendiliğinden iki yana açıldı. Kapı açılınca bu defa iki katı büyüklüğünde bir oda daha çıktı. Ama bu odanın duvarları camdan ve camların önünde kontrol üniteleri vardı. Camların ardı yine karanlık olduğu için gözükmüyordu. Ariel odaya geçip kapıyı kapattı. Sadece kaskını çıkarıp askılığa astı. Ardından kontrol panelinin önüne geçti. Koyu lacivert panelin üzerinde düğmeler haricinde bir şey yoktu. Koltuğu iyice yaklaştırıp kafasını panele gömdü. Bir yandan kolundaki ekrana bakıyor bir yandan da panele bakıyordu. Bir kaç dakikalık bakışmanın sonunda yüzlerce düğme arasından bir kaç düğmeye basabildi. Başta bir hareketlilik olmadı. Biraz daha uğraştıktan sonra camın ardındaki ışıklar yanmaya başladı. Işıklar yerden başlayıp yavaşça yükseldi. Işıklar açıldıkça ne kadar devasa bir yerde olduğu anlaşılıyordu.
Işıklar tamamen açıldığında camın hemen karşısında bir roketin olduğunu gördü. Dikkatini panelden ayırmadan işine bakıyordu ki yer şiddetle sarsılmaya başladı. Daha önceden deprem olmasına alışıktı ama hiç bu kadar şiddetli olduğunu hatırlamıyordu. Acil bir durum olsaydı Domanic'in arayacağını düşünüp panele geri döndü.
Yarım saatlik uğraşın sonunda kendini geriye etip roketi incelemeye başladı. Tam kalkmaya hazırlanıyordu ki kolundaki ekran titremeye başladı. Ekrana bakınca Domanic'in onu aradığını gördü. Başta açmayacaktı ama sonra kendini açmaktan kurtaramadı. Domanic telaşlı bir sesle:
"Ariel hemen buraya gelmen gerek." dedi. Ariel sırıtarak:
"Üzgünüm Domanic beni durduramazsın." dedi. Tam konuşmayı bitirecekken Domanic:
"Bir meteor üzerimize çarpacak."dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ray Part 2
RandomEvrende üç ırk yaşamını sürmektedir. Bunlar Nux, Jark ve Hork olarak üçe ayrılmakta. Hork olarak doğup sonradan Nux olan ilk örnek Bart, Nux ırkının ayrıcalıklarını kaldıramaz. Öğrendiği gerçeklerle birlikte güç Bart'ı delirtir. Artık dünya onun...