Hava neredeyse kararacak iken Beyaz sarayın bahçesinde sessizlik hakimdi. Herkes ilk kanı dökecek kişiyi bekliyordu. Askerler tanklarla ve araçlarla beklerken bir ses duyuldu. Daha önce duymadıkları kadar yüksekti. Üstlerinden bir jet uçağı hızla geçip gitmişti. Bahçenin üstünden geçerken herkese bir hediye bıraktı. Bomba yere düşerken tam altındakiler kenara çekilmeye başlamıştı. İneceği yerde artık sadece ezilmiş çimen kalmıştı. Gittikçe yaklaştı. Yere değeceği sırada bomba küçük bir kıvılcımla yok oldu. Megafonlardan yine Rex'in sesi yükseldi. " Ateş." demesiyle herkes silahını kaldırıp önce askerlere çevirdi ama kimse ateş etmedi. Askerler hazır beklerken bir ses duymaya başladılar. Sesler ölmek üzere olan birinin feryatları gibiydi. Gittikçe arttı. Artık feryatlar rahatsız edici olmaya başlamıştı. Protestocular ve askerler aniden sarayın boş kalan kısmına döndüler. Ordunun önündeki çimenler mahvolmuştu. Önceden pürüzsüz olan toprak kazılmış gibiydi. Daha garip olansa toprağın üstünde BBS savaşındaki gibi kıyafetleri yırtık halde, yüzlerinde acı çeken bir ifadeyle bağıran insanlar vardı. Solmuş yüzlerine bakıp ölü olduklarını söylemek çok kolaydı. Bir ölünün yanındaki ve arkasındaki toprak kazılarak açılıyordu. Toprağın içinden yeni bir ölü çıkıyordu. Bir kaç dakika geçip sayıları yüze katlanırken herkes olanları şok içinde izlemişti. Hepsi toprağından kalkıp manasızca etrafına bakıyordu. Bütün bahçeyi doldurduklarında hepsinin hırlaması ve bağırması kesildi. Artık önlerindeki insanlara bakıyorlardı. Rex tekrar saatine yaklaşıp: "Öldürün." dediğinde en öndekiler uzun kabzalı silahlarını sıkıca tutup ateş etmeye başladılar. Zombiler ateşin başlamasıyla sessizliklerini bozdular. Hepsi aynı anda insanların üstüne koşmaya başladılar. Koşarken gelen kurşunlar rüzgar çarpıyormuş gibi bedenlerinden kanla birlikte çıkıp gidiyordu. İnsanlar gövdelerine ateş ettiklerinde bir şey olmadığını fark edince kafalarına ateş etmeye başladılar. Kafalarına gelen ilk kurşunlar yine çıkıp gidiyordu ama dördüncü veya beşinci kurşunda yere serilmeye başlıyorlardı. Yüzlerce zombi en öndekilere saldırmaya başlarken arkalarındaki ateşe başlıyordu. Yanda tanklarla ve helikopterlerle bekleyen askerler şaşkınlıkla olanları izliyorlardı.
İlk altıncı savunmayı geçtiklerine yerde yüzlerce cansız beden yatmaktaydı. Zombiler ısırıyor, vuruyor, hatta bazılarının silahını alıp onunla kafalarına vuruyorlardı. Sayıları azalmaya başladığında geriye sadece Rex'in ordusu kalmıştı. Bu sırada bahçenin yanındaki binanın çatısında yayın yapmakta olan kadın bir spiker vardı. Elbisesi, mikrofonu ve karşısındaki kameramanıyla olanları anlatıyordu. Spiker:
" Şu anda yaşananları size göstermiyorum ama şunu söyleyebilirim bahçede yüzlerce ölü var. Başta askerlere ateş açılacağını zanettik ama..." dediği sırada etraf bir saniyeliğine bembeyaz oldu. Artık kameranın karşısında Bart vardı. Bart önceden olduğu gibi gülümsemek yerine somurtuyordu. Yüzünde keyifsiz bir ifade vardı. Her zamankinden farklı olan bir diğer şeyse bir elinde baget diğerinde mikrofon vardı. Elindeki bageti aşağıya doğrultup askerleri gösterdi.
" İnsanlarımız yaratıkları durdurmak için canlarını feda ederken askerler oturup seyrediyorlar. sizce burada kötü adam kim?" dedi ve kamerayı aşağıya çevirdi. Artık bütün kanallar Bart'ın konuşmasını veriyordu. Bart yavaşça havalanırken kamera onu çekmeye başladı. Mikrofonu yere atıp diğer elinde de bagetini oluşturdu. Bahçenin ortasında ceset olmayan tek yere indi. Etrafında mavi kıyafetleriyle yerde yatan insanlara baktı.
Zombilerin arkasında, onlardan habersiz dururken kurşunlar yanından geçip gidiyordu. Hala onu çeken kameraya döndü. Artık çok uzakta kalmıştı ama görebiliyordu. İki bagetini de havaya kaldırdı. Elinden geldiğince yavaş bir biçimde bagetleri birbirine tokuşturdu. Bagetlerin tokuşması ile ışık dalgasının yayılması bir oldu. Zombilerde bir değişiklik yoktu ama artık Bart'a doğru koşuyorlardı. Yüzlerce zombi etrafını sarmıştı. Askerler ise hala ateş ediyordu fakat pek bir faydasının olduğu söylenemezdi. Bart kendisine gelen ilk zombiye doğru korkunç bir bakış attı. Hızla üzerine koşmaya başladı. Koşarken arkasında pelerini dalgalanıyordu. Yaklaşırken sağ elindeki bageti kaldırdı. Geldiğinde bageti kafasına sapladı. Artık hemen hepsi yanına gelmişti. Bageti çekip çıkardı. İki bageti de bir araya getirdi. Üstlerine ışın göndermeye başladı. Karanlık gecede parkın ışıkları haricinde artık bütün şehirden gözüken bir ışık dalgası daha vardı. Işık zombileri sadece yavaşlattı. Bart hem ışın gönderiyor hem de yanda duran askerlere ve tanklara bakıyordu. Askerler arasında tartışma halindeydi. Sonunda aralarından biri önündeki barikattan atladı. Daha gelişmiş olan silahını kaldırıp zombilere ateş etmeye başladı. Onun ardınan bir kaç kişi daha atlamaya başladı. Arkalarından komutanları bağırıyordu ama onu takan yoktu. Askerlerden sonra tank da harekete geçti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ray Part 2
De TodoEvrende üç ırk yaşamını sürmektedir. Bunlar Nux, Jark ve Hork olarak üçe ayrılmakta. Hork olarak doğup sonradan Nux olan ilk örnek Bart, Nux ırkının ayrıcalıklarını kaldıramaz. Öğrendiği gerçeklerle birlikte güç Bart'ı delirtir. Artık dünya onun...