Ray Part 2 Bölüm 26 - Gaiyye-

5 0 0
                                    

" Baba, benim. Gerçekten. Neler döndüğünü bilmiyorum. " dedi ve Peter'a baktı. 

" Ray yüzünden oldu." dedi ve elinden copunu bırakmayan James'e dönüp:

" On yaşındaysam bana doğum günümde o robotu da almış olman gerek." dedi. James kafası karışmış şekilde Julian'ı incelerken kapıdan silahlarla girmekte olan askerlere bakıp: "Durun!" diye bağırdı. Askerler aniden durmanın etkisiyle birbirlerine çarparken James Julian'ın saçlarını inceliyordu. Üstündeki askeri kıyafetlere bakıp:

" Hannah'nın en sevdiği yemek ne?" dedi. Julian gülümseyerek:

" Annem en çok mantarlı tavuk ile spagetti sever." dedi. James copunu indirip Julian'a yaklaşırken ağzı açık kalmıştı. 

" Bu..." derken dudakları titremişti. Yutkunup:

" Yüzün gerçekten de benziyor. Nasıl olabiliyor?" dedi. Julian James'in elindeki fenere bakıp:

" Hangi yıldayız?" dedi. Peter dizleri titreyerek ve elleriyle başını tutarak ayaklanmayı başardı. Mide bulantısını umursamadan:

" 1991. Sanırım sen de gelecektensin." dedi ve bir ışık patlaması oluşturdu. Nasıl yaptığını kendi de anlamasa da aklından çıkmayan tek düşünce olan Judith'i düşünüyordu. Kapıdaki kör olmuş askerleri iterek geçtikten sonra James'in bağırışlarını duyuyordu. 

  Koridora ilk çıktığında dikkatini çeken geçen seferden farklı olarak bahçenin ortasında devasa bir ampul olmasıydı. Bu sırada gözlerini etrafı araştırmakla meşgul ettiği için başındaki acıyı unutmuştu. Fazla sürmeden acı gerçekle karşılaştı ve cezasını soğuk betona yapışarak ödedi. Ellerini koyduğundan kafasını kurtarmayı başarmıştı ama vücudunun geri kalanı acıdan kıvranıyordu. Kusmuğu boğazına kadar gelmişti. Onu geri yutmaya çabalarken başındaki acı gözlerinin yaşarmasına sebep oldu. Gözlerini açıp kapatırken askerlerin kendine gelmeye başladığını gördü. İçindeki bütün enerjiyle ellerini yere koydu. Bacaklarını kendine çekip kalkmayı denedi ama yapamadı. Bedeni bunu istese de beyni izin vermiyordu. Kısa bir uğraşın sonunda pes edince gözlerini kapattı. Aklından sadece Judith ile yemek yedikleri yere gitmeyi düşünüyordu. Arkadan gelen bağrışmalara ve silah seslerine aldırmaksızın beynini zorlamaya devam etti. James'in hücreden çıktığını ve kendine geldiğini duyduğu anda bütün sesler kesildi. Kapalı alandan açık alana gelmenin ferahlığını yaşıyordu. Sadece bu da değil, altındaki beton zemin bir yatağa dönüşmüş gibiydi. Gözlerini aralayıp temiz havayı içine çekti. Yüzüne vuran güneşe tebessümle bakarken ayağa kalkacak enerjiyi kendinde bulabildi. Yanındaki masaya tutunarak ayağa kalktığında içinde zafer coşkusu vardı. Etrafına bakıp belini esnetti. Judith'in Howard'ı fırlattığı ağaca bakıp gülümsedi. Gözlerini aşağı çevirince içindeki bütün hisler öldü. Her şeyi unutup ağaçların altına koştu. Yerdeki çimenlerin bomba patlamış gibi etrafa saçıldığını ve bir çukurun oluştuğunu gördü. Şüphe etmeden kendini çukura attı. Judith'in cansız bedenine kulağını dayayıp kalp atış seslerini dinlemeye çabalarken ağlamaktan kalbini net olarak dinleyemiyordu.

~On Dakika Sonra~

  Bilinmeden yapılan yanlış kalp masajları, ağlama araları ve suni teneffüs sonunda bitap bir halde kenara düştü. Ağlamaktan şişmiş gözleri, çamurla kaplanmış kıyafetleriyle Judith'in bedeninin yanına kıvrıldı. Artık başındaki acının bir önemi kalmamıştı. Vücudu iflas etse de umurunda değildi. Judith'in ikinci defa gördüğü gözlüksüz ve açık saçlı halini aklına kazımaya çalışıyordu. Yüzünü incelediği sırada gözleri yan tarafa fırlatılmış günlüğe takıldı. Yavaşça kalkıp günlüğe uzandı. Eline alıp açık kalan kapağını kapattı. Dış baskısını incelerken sağ üst köşesinde el yazısıyla "Judith Rose." yazdığını gördü. Sırtını çukura yaslayıp ilk sayfasını açtı. 

Ray Part 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin