~Mimas~
Domanic yavaşça ayağa kalktı. Göz yaşlarını koluna sildikten sonra arkasında yatan Howard'ın yanına geldi. Önce yanına çömelip parmaklarını boğazına dayadı. Birkaç saniyelik sessizliğin sonunda elini çekti. Nabzının olduğuna ne sevinmiş ne de üzülmüştü. Uyanması için dürttü ama hiçbir şey olmadı. Ölü gibi yatmaktaydı. Kafasını kaldırıp arkasındaki portala baktı. Ardından önüne dönüp bilgisayar odasına dikti gözlerini. Küçük adımlarla Howard'ın ayak ucuna geldi. Eğilip ayaklarından tuttu ve kaldırdı. Bilgisayar odasına giderken Howard'ın geçtiği yerden kan izi kalıyordu.
Odanın kapısından girdiklerinde Domanic'in üzerinde yoğunlukla ter, kan ve biraz da gözyaşı vardı. Howard'ın ayaklarını yere bırakıp kapıyı kapattıktan sonra tam karşısındaki turuncu koltuğa kendini bıraktı. Masaya tutunup kendini çekerken kollarının iflas ettiğini fark etti. Halsiz bir şekilde klavyede bir şeyler yazdıktan sonra oda yükselmeye başladı. Pistonlardan çıkan sesler eşliğinde oda eski yerine gelince Domanic ayağa kalktı. Tekrar Howard'ın yanına gelip ayaklarını tuttu. Domanic bir binek hayvanı gibi salona geldiğinde gözünde kararmalar başladı. Başına saplanan ağrıyla kendini yanındaki koltuklara attı. Koltuğa yatmasıyla önceden üzerine bıraktığı yerçekimi sopalarının sırtına batması bir oldu. Yine de uykusu acısına ağır bastı ve göz kapaklarını hiç kapatmayı istemese de beyni ondan izin almadan kapatıp uykuya daldı.
Yüzünde dayanılmaz bir acı vardı. Kendine geldikçe fark etti ki acı sadece yüzünde değil her yerindeydi. Kaburgaları, bacakları özellikle de başındaki acı yerinde kıvranmasına sebep oluyordu. Bu birkaç saniyelik süre zarfında hasar tespitinin yanında gözlerini de açmayı denemişti ama başaramamıştı. Adeta bitkisel hayata geçiş yapmış gibiydi.
Zaman geçtikçe yüzünde akan bir sıvının olduğunu da hissetmeye başladı. Kan olduğunu düşündüğü sıvı yüzünden göğsüne kadar yayılmıştı. Kafasında bir yerlerde kanama olduğunu saptaması zor olmadı. Elleriyle kafasına dokunmaya çalıştı ama onu da beceremedi. Kollarında karıncalanma vardı.Saniyeler dakikaya dönüştükçe endişeleri içini kemirmeye başladı. Bir yandan Marry ve Ariel'i düşünüyor, bir yandan da sonsuza kadar böyle kalmaktan korkuyordu. Tam ağzını açmayı denediği sırada göz kapaklarında bir titreme olmaya başladı. Göz kapağından gözüne sıçradı, oradan da beynine kadar gitti. Beyninin gıdıklandığını hissedebiliyordu. Kısa bir beklemeden sonra gözlerini yavaşça açtı. Önce ışığın tam altında olduğundan alışması uzun sürdü. Nihayet alıştığında tahmin ettiği gibi her yerinin kan içinde olduğunu gördü. Kollarının kontrolü de hala onda değildi. Yerde çaresizce yatıyordu. Ağzını oynatmaya çalışırken üzerine bir gölge düştü. Gitgide yaklaşan ayak seslerini duyabiliyordu. Karşısına geldiğinde Domanic bağırmak için bütün gücünü kullanıyordu. Ayakta, elleri ve üstü kan içinde kendiyle bakışıyordu.
~Marry'nin Görüleri~
Oturduğu deri koltuğun gıcırtısıyla birlikte yerinde sıçradı. Karşısında beyaz önlüklü bir adamın oturduğunu gördü. Koyu ahşap masanın üzerindeki kağıtlara bakmaktaydı. Marry soluna dönüp odaya bakınmaya başladı. Koca bir pencere dışında oda oldukça eski mobilyalarla donatılmıştı. İçi daha önce hiç görmediği kitaplarla dolu olan kitaplıklar duvarın görünmesini engellemekteydi. Kafasını sağına çevirmek üzereydi ki doktor olduğunu düşündüğü adam konuşmaya başladı:
" Bayan Brandon. Yapılan tahliller ve meslektaşlarımla yaptığım inceleme neticesinde ilik kanseri olduğunuzu söylemek durumundayım." dediğinde Marry'nin boğazı düğümlendi. Doktora bağırarak: "Neredeyim ben?" demek istiyordu ama yapamıyordu. İstemsizce gözünden yaşlar akmaya başladı. Tam bu anda elinin üstüne bir el kondu. Marry korkarak kafasını kaldırdı. Karşısında Bart oturmaktaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ray Part 2
RandomEvrende üç ırk yaşamını sürmektedir. Bunlar Nux, Jark ve Hork olarak üçe ayrılmakta. Hork olarak doğup sonradan Nux olan ilk örnek Bart, Nux ırkının ayrıcalıklarını kaldıramaz. Öğrendiği gerçeklerle birlikte güç Bart'ı delirtir. Artık dünya onun...