Gözlerini açıp etrafında birilerini görmeyi umdu ama kimse yoktu. Üzerindeki beyaz örtüyü ayaklarıyla itti. Sol koluna bağlı serumu çekip attı. Ayağa kalkacaktı ki içeriden gelen bir ses dikkatini çekti. Sessizce ayağa kalktı. Yatağın ucunda gri betonda bekleyen ayakkabılarını eline aldı. Duvara dayalı sandalyenin üstünde takımı duruyordu ama zaman kaybetmek istemedi. Kapıya gidene kadar bağcıksız, lacivert ayakkabıları ayağına geçirip botun her iki yanında da olan küçük beyaz düğmeye bastı. İplerin olması gereken yerde bulunan üç tane beyaz, kalın lastik düğmeye basınca gevşek dururken gerilip ayağını sıkıca kavradı.
Demir kapıya kulağını dayayıp sesi dikkatlice dinlemeye başladı. Sesin bir erkek ve bir kadından çıktığını rahatlıkla anlıyordu. İkisi de aralıklarla ve hızla nefes alıp veriyordu ama hızlı yaptıkları için bağırmaya benziyordu.
Ariel yavaşça kapı kolunu kavradı. Bu sırada arkasına bakıp etrafında kendini savunabileceği bir şey ararken yatağın yanındaki metal tezgahtaki neşter gözüne çarptı. Ses çıkarmamaya özen göstererek tek bir adım atıp tezgahtan neşteri kaptı. Kapı kolunu geri tutup yavaşça açtı. Karşısındaki gözlem odasının kapıları sonuna kadar açıktı ama ses ana salondan geliyordu. Oval koridorda kendini sağ duvara dayayıp ilerlemeye başladı. Koridor ışıksız olduğu için tek ışık kaynağı ana salonundu. Yaklaştıkça diğer taraftaki koridoru görebilmeye başladı ama koltuklar kör noktasında kalmıştı. Kendini karşı duvara atıp yere çömeldi. Artık salona gelmişti. Sesler çok daha artmıştı. İki eliyle hayatı pahasına kavradığı neşterini öne doğrulttu. Yavaşça kabarık saçlı kafasını dışarı uzattı. Domanic'i görünce elindeki neşteri istemsizce yere bıraktı. Ayağa kalkıp:
" Ne halt ediyorsunuz burada?" dedi. Marry elindeki yer çekimi sopasını kaldırıp:
" Antrenman yapıyoruz. Katılır mısın?" dedi. İkisi de koltukların ortasında ellerinde sopalarla gülümseyerek Ariel'e bakıyordu. Terden kıyafetleri su içindeydi. Domanic Ariel'e doğru yürürken sol elindeki sopayı deri koltuğa fırlattı. Elini Ariel'in omzuna koyup:
" Daha iyi misin?" diye sordu. Ariel daha yeni uyanmanın sersemliği ve hala sızlayan başının ağrısıyla:
" Evet. Daha iyi." dedi. Domanic'e sinirliymiş gibi omzundaki elini itip kendini öne attı. Hala nefes nefese bekleyen Marry'e bakıp:
"Bir planınız var mı?" dedi. Domanic diğer sopasını da fırlattı. Marry arkasındaki koltuğa kendini atıp Ariel'e dikti gözlerini.
" Evet var. Ama pek alışık olduğun bir plan değil. "dedi ve Domanic'e bir bakış attı. Ariel alaya alarak:
" Anlatın da bileyim o halde alışık olmadığım planı."dedi. Solunda kalan Domanic:
" Bir portal inşa edeceğiz Ari." dedi. Ariel ikisine de bakıp:
" İmkansız." dedi. Domanic gülerek:
" Bunu beş yıl önce söylesen ikna olurdum ama şu halimize bak." dedi. Ariel yavaşça arkasına dönüp camdan dışarı bakmaya başladı. Gülerek:
" Ne diye antrenman yapıyorsunuz o halde ?" dedi. Marry ayağa kalkıp Ariel'in yanına geldi.
" Portalın neler getireceğini bilemeyiz. Ne olur ne olmaz diye Domanic kendimi savunmak için bir şeyler göstermek istedi." dedi. Domanic de yanlarına gelip gözlerini cama dikti.
" Hadi bilgisayar odasına." dedi ve artık sol taraflarında kalan koridora doğru yürümeye başladılar. Marry en öndeyken bu koridorun ışığa sahip olduğunu fark etti. Koridor artık favori renkleri olan gri betonarme duvarlarıyla fazla ilerlemeden bitiyordu. Aşağı inen bir merdiven uzanıyordu. Merdivenleri inip aşağı geldiklerinde uzunca bir koridor onları karşıladı. Marry tavanda sorunsuz çalışan beyaz ışıklar sayesinde aralıklarla dört kapı olduğunu sayabildi. Durmuş etrafına bakınırken arkasından Ariel: "Sağa" dedi. Küçük bir adım atıp sağındaki demir kapıyı açtı. İçeri girince oda sadece koridorun ışığıyla aydınlanırken odanın içine yürüdükçe tavandaki aydınlatmalar açılmaya başladı. Gözlem odasıyla büyüklüğü hemen hemen aynı olan odada kapının karşısında iki ayrı büyük masa, her masada üçer monitör ve ekipmanlar; yerdeyse kablo yığınıyla birlikte büyük bilgisayar kasaları vardı. Marry ortada dururken Ariel ile Domanic iki taraftan kendi masalarına gittiler. İkisi de önce kasalarının üstündeki düğmeye basıp açtılar. Ariel hemen koltuğuna oturup bir programa kodlar yazmaya başladı. Bu sırada Domanic elini monitörün arkasına uzattı. Elinde mikrofonla geri çıktığında mikrofonu ağzına yaklaştırdı. "RENLOG Protokolü" dedi ve bir saniye geçemeden bilgisayarlardan robotik ve yüksek bir erkek sesi yükseldi: "Ses onayı gerekli." dedi. Domanic hevesli bir şekilde "Brokharm" dediğinde bilgisayarlar öncekinden de hızlı bir şekilde: "RENLOG Protokolü başlatılıyor." dedi. Hemen sonra bilgisayar odası hareket etmeye başladı. Yer deprem oluyormuş gibi sallanıyordu. Marry neye uğradığını şaşırmış halde tutunacak bir şeyler ararken Domanic önündeki tekerlekli sandalyeyi çekip Marry'e doğru itti. Odanın ortasında dengesini sağlamaya çalışırken sandalyeyi tutup kendine çevirdi ve oturdu. Domanic ayakta, Ariel oturarak bilgisayarda bir şeyler yazıyordu. Oda asansör gibi birkaç dakika aşağı indikten sonra gıcırtılarla birlikte durdu. Marry kenarda durup olanları izlerken Ariel ayağı kalkıp kapıya doğru yürümeye başladı. Kapı kolunu tutup Marry'e baktı. Gülümseyerek:
" Gel de bir işe yara, öyle bakma." dedi. Marry ayağı fırlayıp yanına koştu. Ariel kapıyı yavaşça açıp Marry'e döndü: "Hanımlar önden." dedi. Marry artık karanlıktan nefret ettiği fikrinden emin olmaya başlamıştı. Zifiri karanlığa adım attı. Bilgisayar odasının aydınlatması bir sadece kapının önünü aydınlatmaya yetiyordu. Karanlıkta beklerken Ariel de arkasından girdi. Domanic'e dönmeden: "Işık" diye bağırdı. Domanic bilgisayarından bir kaç tuşa basıp ışıkları yaktı.
Işıklar açıldıkça Marry hayrete düştü. Devasa salonu ışıklar zar zor aydınlatabiliyordu. Bir kaç adım daha atıp tavana baktı. Yüksekliği yaklaşık on metreye yakındı. Bilgisayar odasının tavanının ortasında çıkan silindir bir demir üsse kadar gidiyordu. Odanın geri kalanıysa pislik içindeydi. Üs gibi burası da gri betonla kaplıydı. Yerde irili ufaklı her türden demir ve vida vardı. Demirler önlerinde bir dağ oluşturmuştu. Ariel etrafı hayretle inceleyen Marry'e dönüp:
"Kusurumuza bakma burası acil durumlarda kullanıldığı için epey pis." dedi. Marry hala etrafı incelerken meraklı gözlerle:
" Merak ediyorum burayı nasıl inşa ettiler." dedi. Ariel hala bilgisayar başındaki Domanic'e bakıp:
" Normalde olağanüstü bir durumda başkan için özel olarak hazırlanmıştı. Şanslıyız ki başkanın bencilliği bizi kurtardı." dedi ve geri bilgisayar odasına döndü. Domanic Ariel'in sandalyesini kendi masasına çekmiş otururken Ariel iki masa arasındaki boşluğa gelip duvara yaslandı. Hevesli bir şekilde:
" Sonunda portalla başka bir evrene geçiş mi yapacağız?" dedi. Domanic bilgisayarı bırakıp sağında duran Ariel'e döndü.
" Hayır. Üzgünüm Ari istediğin buysa yapabilirsin ama bizim planımız farklı." dedi ve Marry araya girdi:
" Portalla Gri Evrene gideceğiz." dedi. Ariel anlamsız gözlerle ikisine de bakıp:
" Siz kafayı sıyırmış olmalısınız." dedi. Domanic:
" Burası bizim evrenimiz ve bunu değiştiremeyiz. Kurtarmak için elimizden geleni yapmalıyız." dedi. Marry yine araya girerek:
" Rayleri geri getirirsek dünyayı radyasyondan arındırabilirler." dedi. Ariel monitöre gözünü çevirip:
" Nasıl yapacağız?" dedi. Domanic geri bilgisayara dönüp bir şema açtı. Ariel daha önce bu kadar karışık bir şema gördüğünü hatırlamıyordu. Bu esnada başına yine bir acı saplandı. Gözü kararmaya ve bilincini kaybetmeye başladı. Yere düşmemek için zihniyle savaş verirken gözünün önünde bir şeyler canlanmaya başladı. Bu defa semboller yerine sadece bir kolye gördü. Üzerinde siyah bir taş vardı. Bir saniye sürmeden görüntü kayboldu ve kendine geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ray Part 2
RandomEvrende üç ırk yaşamını sürmektedir. Bunlar Nux, Jark ve Hork olarak üçe ayrılmakta. Hork olarak doğup sonradan Nux olan ilk örnek Bart, Nux ırkının ayrıcalıklarını kaldıramaz. Öğrendiği gerçeklerle birlikte güç Bart'ı delirtir. Artık dünya onun...