Ray Part 2 Bölüm 10 - Kurtuluş-

24 2 0
                                    

  Binanın tavanı tamamiyle çökmüştü. Havada çok yoğun bir toz bulutu olduğu için göz gözü görmüyordu. Bobinlerden ve bilgisayarlardan eser kalmamıştı. Önceden bembeyaz olan duvarlar artık siyaha dönmüştü. Kulaklarındaki çınlama haricinde yığınların arasında sıkışıp kalmış insanların bağırışmaları duyuluyordu. Toz bulutu kalkınca güneş ışığı insanların yardımına yetişti. Patlamış tavandan kurtarıcı bir el gibi etrafı aydınlatıyordu. Bulut kalktıkça insanların bağırışmaları da azalmaya başladı.

Marry bir kolonun altındaydı. Çıkmaya çalıştı ama yapamadı. Karnının tam üstünde olduğu için nefes alıp verirken zorlanıyordu. Paniklememeye çalışsa da başarısız oldu. Kollarını kolonun altına sokup bütün gücüyle bağırmaya başladı. Bir kaç dakika geçtikten sonra kolları iflas edip titremeye başlayınca bıraktı. Artık etrafına bakmaya başlamıştı. Birden aklına Albert geldi. Gözleri deliye dönmüştü. Görebildiği bütün yerlere bakıyordu ama beton haricinde hiçbir şey yoktu. Son umut "Albert." diye bağırdı ama cevap alamadı. Gözünü yukarı çevirdi. Yukarı katlardan sarkan bir bacak gördü. Tek bildiği Albert'a ait olmadığıydı. Tam bu sırada onu aydınlatan güneşi kapandı. Önüne biri geçmişti. Kırmızı rengi, tam göğsünde mavi şimşek logolu kıyafetiyle biri süzülüyordu. Pelerini esen rüzgarla dalgalanıyordu. Güneşi arkasına aldığı için yüzü karanlık kalmıştı. Adam yavaşça alçaldı. Alçaldıkça güneş ortaya çıkmaya, adamın yüzü belli olmaya başlamıştı. Yere inmesi bir kaç saniye sürdü. Yavaş adımlarla Marry'e yaklaştı. Yere çömeldi, elini Marry'nin üstündeki kolona koydu. Elini koyduktan bir kaç saniye sonra kolon yok oldu. Kolon gidince Marry rahat bir nefes verdi. Artık yüzünü rahatça görebildiği Bart tıpkı rüyasındaki gibiydi. Yüzünde şişliklerden iz kalmamış, kıyafeti de kanı gibi koyu kırmızı renkteydi. Yüzündeki bir diğer değişiklikse gülümsemesiydi. Sinsi gülümsemesiyle Marry'i baştan aşağı süzdü. Gözlerine bakarak:

" Bunca süre beni aptal mı sandın? Senin için onca acıyı çekeceğimi mi zannettin? Üstelik beni sevmeyen biri için." dedi ve gülümsemesi daha da arttı. Marry şoka girmişti. Bir yandan batan kaburgalarının acısını düşünüyor bir yandan Albert'i düşünüyordu. Bir kaç saniyelik bakışmanın sonunda nihayet konuşmaya başladı:

" Nasıl?" kelimesi çıkabildi ağzından sadece. Bart gururla etrafına baktı.

" Aslında Albert ve sen en büyük destekleyicilerimdiniz. O kağıdı Albert alıp gittiğinde bir süre onu ben kontrol ettim. Bu patlamayı onsuz yapamazdım. Sen ise kağıdı ulaştırmakla kalmayıp o gece o elmayı yedin." dedi. Marry ağzını açıp konuşmayı denedi ama yapamadı. Tek yapabildiği gözlerinden yaşların akmasına izin vermekti. Bart yine gururla:

" Merak etme zamanla anlayacaksın. Hepiniz anlayacaksınız. Söylediğin gibi, artık kontrol, gücün elinde." dedi ve ayağa kalktı. Arkasını Marry'e döndü. Kırmızı pelerini hala dalgalanıyordu. Gururla etrafına bakarken aniden yürümeye başladı. Hafif adımlarla ilerleyip durdu. Elini öne uzattı. Elini uzattıktan sonra yerdeki tuğlalar oynamaya başladı. Gittikçe hareketlendi ve bir anda havaya bir insan fırladı. Her yeri kan içinde, gözleri hala kapalı bir halde havada yer çekimi yokmuş gibi duruyordu. Bart tekrar Marry'e döndü. Avucu açık halde kolu havada duruyordu. Elini yumruk yapıp yavaşça kendine çekti. Elini çekmesiyle adamın hareket etmesi de bir oldu. Yavaşça havada sürükledi. Yumruk yaptığı elini aşağı indirince adam da yere düştü. Marry adamı görür görmez: "Albert." diye bağırmaya başladı. Bacaklarındaki ve kaburgalarındaki acıya aldırmadan üzerine attı kendini. İlk görebildiği göğsünden akan kanlardı. Nabzını kontrol edip hala attığını görünce içine umut serpildi. Gözünden akan yaşlar Albert'in toprak içindeki yüzünü temizliyordu. Tam geri çekilecekti ki bir şey fark etti. Hareket edemiyordu. Kollarını oynatmaya çalıştı ama yapamadı. Felç olmuş gibiydi. Sonra kendi isteği dışında ayağa kalktı. Ayağa kalkmakla kalmayıp havalanmaya başladı. Bart karşısına geçmiş sırıtıyordu. Bir Albert'a bir Marry'e bakıyordu. Marry gözlerini bile kırpamazken Bart yere çömeldi. Albert'i inceledi. Elini yavaşça Albert'in göğsüne koydu. Marry'e dönüp:

" Daha fazla merhamet yok." dedi ve hızla geri çekildi. Tam bu sırada Albert'ın kafası sağa düştü. Yüzünde mayhoş bir ifade vardı. Marry içinden çığlıklar atıyordu. Gözlerinden akan yaşlar bir bir yere düşüyordu. Bart'a baktığında elinden kanlar aktığını ve bir şey tuttuğunu gördü. Tuttuğu şey hareket ediyordu. İçinden serbest bırakması için yalvardığı sırada yere hızla düştü. Yerde bayılmamak için savaş veriyordu. Dizlerinin üstünde sürünerek Albert'a yaklaştı. Bu defa nabzına bakınca atmadığını gördü. Gözlerini Bart'a çevirdi. Artık elindekinin ne olduğunu anlamıştı. Bart elindeki hala atan kalbi yere attı. Sonra bir ışık patlaması meydana geldi. Marry artık Albert ile baş başa kalmıştı. Kafasını göğsüne yaslayıp sarıldı. Kafasını hiç kaldırmadan sadece ağladı.

Patlamadan beş saat sonra polisler tesise geldiklerinde Marry'yi hala Albert'a sarılı buldular. Ayırmayı denediler yapamadılar. Uzun süre ayırmaya çalıştılar. Sonunda ayırdıklarında Marry'nin ağzını bıçak açmıyordu.

~Tesis Bulunduktan Birkaç Saat Sonra~

Times Meydanı daha önce olmadığı kadar kalabalıktı. Binaların arasında binlerce kişi sıkış tıkış duruyordu. Normal yaşantıdaki hızlı koşuşturmacadan bir diğer farkıysa kimsenin yürümemesiydi. Hayat adeta durmuştu. İnsanlar yolda arabalarını bırakıp meydana koşuyordu. Herkes gökdelenlerin üzerindeki dev ekranlara bakmaktaydı. Ekranda Amerika başkanı vardı. Yanında onlarca korumasıyla kürsüye çıkmıştı. Yüzü hiç olmadığı kadar asıktı. Önce kürsüye çıkıp yere baktı. Yüzüne kamera flaşları patlıyordu. Sonra dolmuş gözleriyle kameraya döndü:

" Sevgili yurttaşlarım ve Dünya halkı. Üzülerek bildiriyorum ki birkaç saat önce herkesi ayağa kaldıran bir patlama yaşandı. Patlamanın Nevada eyaletinde özel bir tesiste kasıtlı olarak yapıldığını düşünüyoruz. Patlamanın olduğu tesise en son güvenlik önlemleriyle korunmak üzere getirilen, adını önceden çok duyduğumuz ve en son yüzlerce vatandaşımızı katleden Bart Wills gerçekleştirilmiştir. Aynı kişinin daha önce de Colorado eyaletimizde yaklaşık beş milyon insanın ölümüne neden olan patlamaya da neden olduğunu düşünüyoruz. Şimdi bütün devlet yöneticilerine sesleniyorum. Sizlerden yardım talep ediyorum. Hep birlikte bu caniden kurtulabiliriz. Son olarak..." diyecekken görüntü karıncalanmaya başladı. Bütün Dünyada yayımlanan konuşma yarıda kesilmişti. Görüntü bir kaç saniye gidip geldikten sonra düzeldi. Tek fark bu defa başkanda bir gariplik olmasıydı. Yüzü kıpkırmızıydı. Gözleri ağlamış gibi kızarmıştı. Başkan kameraya hiçbir şey söylemeden baktı. Kamera önceki açıda arkayı da gösteriyordu ama bu defa sadece başkana yakınlaştırılmıştı. Başkan'ın hiçbir şey dememesi insanları telaşlandırmaya başladı. Meydandakiler sırf bu yüzden arasında kavga etmeye bile başlamıştı ki başkan konuşmaya başladı:

" Zamanla kaybetmenin ne demek olduğunu anlayacaksınız. Artık özgürüm. Bana yaşattıklarınızı sizler de tadacaksınız ama merak etmeyin canınız benimki kadar yanmayacak. Bu yeni dünyaya düzenine Fornhost diyelim. Ne dersiniz ?" dedi ve kamera uzaklaşmaya başladı. Kamera uzaklaştıkça kürsünün arkası da görülmeye başladı. Bütün korumalar yerde yatmaktaydı. Tam bu sırada başkanın göğsüne bir çubuk saplandı. Göğsünden kanlar akmaya başladığı sırada Bart bagetini çıkarıp yere düşmesine izin verdi. Kırmızı kostümü ve bagetleriyle kürsüye çıktı. Hiçbir şey yokmuş gibi mikrofonu boyuna göre ayarladı.

" Saklanın, kaçın, yardım dilenin, tanrınıza sığının. İşte o zaman ben ortaya çıkacağım. Sizlere gerçek adaleti göstereceğim. Bana yapacağınız her başkaldırıyı misliyle geri alacaksınız. Kalanlarla evreni tekrar yaratacağız ve sakın unutmayın. Daha fazla merhamet yok. " dedi ve yine bir ışık patlamasıyla yok oldu. Artık bütün dünyadaki insanlar paniklemeye ve kaçmaya başlamıştı. Bazılarıysa palavra olduğunu söyleyip insanları rahatlatıyordu ama hepsi ölümün soğuk nefesini enselerinde hissediyordu.

Ray Part 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin