Bart ona küçümseyerek bakan adamların yanından geçerken yere bakıyordu. Tam Albert'ın yanından geçerken kafasını kaldırdı ve gözlerini ondan hiç ayırmadı. Gözlerindeki suçluluğu görebiliyordu. Cam kutuya geldiklerinde askerlerden biri kelepçesini, diğeri kutunun kapağını açtı ama kutunun kilidi dışardan kontrol ediliyordu ve eski kilitlere benzemiyordu. Yanında çubuk şeklinde metal bir plakaydı.
Kapak açılınca Bart'ı sandalyeye oturttular. Sandalye arabadakinden rahatsız olmasa da artık betona alışmıştı. Oturur oturmaz metal yüzeyin soğuğu yüzünden irkildi, ellerini sandalyenin kollarının üstüne koydular. Ardından üzerindeki kelepçeleri kapattıktan sonra kutunun kapağını örttüler. Artık evcil bir hayvan gibi kutudan dışarı bakıyordu. Bilim adamları hala bilgisayar başında bir şeylerle uğraşıyordu. Mike, Julian ve Albert merdivenleri çıkıp karşısına geçtiler. Albert çaresizce bekleyen Bart'a bakıp:
"Bir saat sonra aktarıma başlayacağız." dedi ve yerine geri geçti. Julian küçümseyen yüz ifadesiyle:
"Getirin." diye bağırdı. Aniden ana kapı şiddetle açılıp içeri iki asker ve askerlerin tuttuğu biri girdi. Gelen kişi baygın olduğu için kim olduğunu anlaşılmıyordu ve ayakları yerde sürünüyordu. Askerler merdivenleri çıkarken Bart'ı getiren askerler Bart'ın kutusunu yana itmeye başladılar. Bart sola kayınca askerler geri çekildi ve Bart'ın sağında ikinci bir cam kutu yükselmeye başladı. Kutular tıpa tıp aynıydı. Nihayet diğer askerler merdiveni çıkınca getirdiklerinin kim olduğu anlaşıldı. Gelen kişi de Bart'tı.
Tam gözünün üstünden geçen bir yara izi yüzünü ikiye ayırıyordu. Üzerinde hala eskimiş pelerin duruyordu. Onu da yandaki kutuya koyduklarında Julian Bart'ın kutusuna iyice yaklaştı. Gözlerinin içine bakarak:
"Karanlık ve aydınlık bir arada. Olması gerektiği gibi. " dedi ve tam arkasını dönecekken geri dönüp:
"Ah, az kalsın unutuyordum. Her ihtimale karşı Marry burada olacak. " dedi ve arkasına döndü. Mike ile Julian merdivenleri inip kapıya yöneldiler. Mike ise bilim adamlarının yanına çalışmaya gitti. Bart'ta gözlerini Nexus'tan ayıramıyor, sürekli ona bakıyordu.
~10 Dakika Sonra~
Nexus hala uyanmamış, Bart ise ellerinin bağlı olmasından ve hareket edememekten sıkılmaya başlamıştı. Sonunda Albert ve yanında önlüklü bir adam daha merdivenleri çıktılar. Albert Bart'a hiç bakmadan Nexus'a yöneldi. Kutusuna yerden çıkan boruları bağlıyorlardı. Borular bittikten sonra ikisi de bir adım geri çekildi. Albert: "Düşükle başlayın." diye bağırdı ve saniyesinde Nexus irkildi. Göz kapakları önce açılır gibi oldu ama hemen geri kapandı. Albert tekrar: "Ortaya alın." diye bağırınca Nexus'a ikinci şok gönderildi ve gözlerini aniden açtı. Gözlerini açar açmaz panikleyip kollarındaki kelepçelerden kurtulamaya ve bağırmaya başladı. Yine Albert:
"Sakinleştirici gönderin. " dedi. Bir kaç saniye geçtikten sonra kutunun içi bir dumanla dolmaya başladı. Duman çıktıktan sonra Nexus'un bağırması da sonra erdi. Albert yine Bart'a bakmadan arkasını dönüp merdivenleri inmeye başlamıştı ki Bart bağırarak:
"Hain!" dedi. Albert durup hızla arkasını döndü. Büyük adımlarla Bart'ın kutusuna yaklaştı. Göz göze gelebilmek için yere çömeldi. Dolmuş gözleriyle:
"Benim çok mu hoşuma gidiyor sanıyorsun. Dünyanın ve senin iyiliğin için bu yapılmak zorunda. Güç seni kontrolü altına almış. " dedi. Bart sinirli bir şekilde:
"Sikeyim gücünü. Benim tek yaptığım otoriteyi sağlamak. Ayrıca ben miyim aptal? Sence neden ikimizin gücü alınıyor." dedi. Albert çok bilmiş bir tavırla:
"İkinizin gücüyle sonsuz bir enerji santrali oluşturacağız. Böylece Dünyada enerji sorunu ortadan kalkacak." dediği anda Bart kahkaha attı. Küçümser bakışlarla:
"İkimizin gücünü kullanarak Gri Evrene geçit açacak ve kimi getirecek bil bakalım." dedi. Albert ayağa kalktı. Yukarıdan Bart'a bakarak:
"Buranın yöneticisini Mike mı sanıyorsun? Ben kurdum bu tesisi. " dedi ve merdivenlere yöneldi. Albert merdivenlerden inerken Bart yine Nexus'a bakıyordu. Nexus'un toparlanması bir kaç dakika sürdü. Nihayet uyandığında Bart'a hiçbir şey söylemeden bakıyordu. Bart ise yüzüne bile bakamıyordu. Nexus bir süre daha baktıktan sonra:
"Neden?" diyebildi sadece. Bart önce cevap vermeyecekti ama sonra fikri değişti. Bu defa yüzüne bakarak:
"Hep bir sapkınlıktın Nexus. Sana güvenemezdim. Sonuçta sen bensin ve hep benim hayatımı yaşamak isteyecektin. Bunu göze alamazdım. Şansım olsa yine yaparım. "dedi ve Nexus yine sessizliğe gömüldü. Bart başta söylemeyecekti ama dayanamayıp sordu:
" Seni tesiste nasıl buldular?" dedi. Nexus yüzünü ekşitti. Yere bakarak:
" Beni hapsettiğin yerden çıkmayı çok denedim ama başaramadım. Bir gün tesise saldırdılar. Patlama yüzünden beni koyduğun yerde çöktü. Göçüklerin altından gücüm sayesinde çıkmayı başardım. Gücümü kısıtlayan mekanizma bozulmuştu. Dışarı adımımı attığımda yüzlerce asker beni karşıladı. Ben daha neler olduğunu anlayamadan üzerime elektrik verdiler. " dedi ve en uzun konuşmasını yaptığını fark etti.
Zaman geçtikçe altlarındaki plakanın ısındığını hissedebiliyorlardı. Yanlarındaki bobinden cızırtı sesleri gelmeye başlamıştı. Bilim adamlarının sayısı git gide artmaya, klavye sesleri artmaya başlamıştı. Transfere on beş dakika kala kapı yine açıldı. İçeri Julian ve sırayla dizilmiş on asker girdi. Askerlerin tam arkasında Marry de vardı.
Marry de kapıdan girince kapıyı kapattılar. Julian askerleri masanın önüne ve merdivenin başına konumlandırdı. Askerler silahlarını hazır konumda tutmuş bekliyorlardı. Julian Albert ile de kısa bir görüşmenin sonunda kapının yanında hiçbir şey demeden etrafı izleyen Marry'nin yanına gitti. Kafasını Bart'a çevirip iğrenç gülümsemesiyle elini beline doğrultup silahını çıkardı. Julian'ın silahını çıkardığını gören Albert hızla arkasını döndü. İstemeden bir kaç adım atmıştı ki kendini durdurdu ve geri bilgisayarlara döndü ama gözü hala oradaydı. Marry ise hala bir şey söylemeden sadece Bart'a bakıyordu. Julian kapının yanında duran askere yaklaşıp kulağına bir şeyler söyledi. Geri çekildiğinde asker silahını sandalyede oturan Marry'e doğrultup beklemeye başladı. Julian tam Bart'ın yanında gidecekti ki Albert bütün gücüyle bağırarak:
"Aktarıma son 2 dakika." dediğinde bobinlerden gelen cızırtı çok artmıştı. O kadar fazlaydı ki Bart'ın başına ağrı girmeye başlamıştı. Bart önce Nexus'a ardından Marry'e baktı. Marry'e bakarken gözünden bir damla yaş süzüldü. Albert yine bağırarak:
"Son 30 saniye." dediğinde Bart gözlerini kapadı. Tesisteki herkes nefeslerini tutmuş olacakları bekliyorlardı. Tam bu sırada Marry'nin başına bir ağrı saplandı. O kadar kuvvetliydi ki kafasını kollarının arasına aldı. Oturduğu yerde kıvranmaya başlamıştı. Ağrısına rağmen kafasını kaldırdı. Albert'a baktı. İçinden bir ses Albert'ı son görüşü olduğunu söylüyordu.
Julian keyifle Bart'ın acı çekmesini izlerken bir şey dikkatini çekti. Bart elinde fener tutuyordu. kapalıydı. Bu sırada bir ses duydu. Albert bağırarak:
"Bir." dedi ve bobinlerden ışık saçılmaya başladı. Bobinlerden çıkan ses tesisteki herkesi etkiliyordu. O kadar yüksekti kulakları bundan sonra eskisi gibi duymayacaktı.
Bart'ın bobini gittikçe beyazlaşıyor, Nexus'un bobini ise gittikçe kararıyordu. Herkes kilitlenmiş olanları izliyordu. Işık şiddeti gittikçe arttı. O kadar arttı ki salondakiler gözlerini kapatmak zorunda kaldılar. Işık şiddeti arttıkça Bart daha halsiz hissediyordu.
Ardından evrenin en sessiz ve en etkili patlaması yaşandı. O kadar şiddetliydi ki patlama bütün evrende yankılandı. Bütün galaksilere ve yıldızlara ulaştı. Önüne çıkan her şeyi ve herkesi atomlarına kadar etkiledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ray Part 2
RandomEvrende üç ırk yaşamını sürmektedir. Bunlar Nux, Jark ve Hork olarak üçe ayrılmakta. Hork olarak doğup sonradan Nux olan ilk örnek Bart, Nux ırkının ayrıcalıklarını kaldıramaz. Öğrendiği gerçeklerle birlikte güç Bart'ı delirtir. Artık dünya onun...