11. BÖLÜM

9.8K 579 143
                                        

Tam altı gün olmuştu.

Atilla'yı ve babamı görmeyeli koca altı gün.

Aslında alışık olduğumuz bir durumdu.

Babamın ve diğer askerlerin tek parça dönmesini umut ederek beklemek.

Babam göreve her çıktığında evde ilk birkaç gün sessizlik oluyordu, sonra normale dönüyorduk.

Devam etmek zorundaydık hayata. Babam şehit olsa bile bu böyle olacaktı. İlk aylar zor geçecek, sonra alışacaktık.

Hayat bu değil miydi zaten? Babamın şehit olan arkadaşları vardı mesela. Bizzat tanıdığım ve çok sevdiğim insanlar. İlk zamanlar gerçek olup olmadığını algılayamadığım bu duruma bir süre sonra alışıyordum.

Acılar geçmiyordu belki ama ben alışıyordum.

İşte alışmak bu gibi durumlarda insana verilmiş en büyük nimetti. Çünkü bazı şeyler içimizde dipdiri kalsaydı yaşamak zor hâle gelirdi.

Bazen ise alışmak dünyanın en kötü şeyiydi.

Mesela şehit haberlerine alışmak, tecavüz vakalarına alışmak, şiddete alışmak, kandırılmaya alışmak.

Tepkilerimizin ilk günki tazeliğini koruması gereken bu durumlarda alışmamak en iyisi olsa da başardığımız söylenemezdi.

Toplum olarak tepkisizliğe sürükleniyor gibiydik.

Belki de durum bu değildi, biz medyada yansıtılan yanlışa inanıyorduk.

Olabilirdi evet.

Kafamı tekrar test kitabına gömecekken annem seslendi.

"Yemek hazır."

Hakan abim hariç hepimiz kısa sürede kurulduk sofraya.

O hâlâ gelmemişti eve.

"Anne, senin yarın olacak konferansın iptal mi şimdi?"

"Evet oğlum."

Ha?

"Niye ki?"

"Babanları bekleyeceğiz, onların da katıldığı bir konferans düşünmüştük çünkü."

"Hee."

Kısa bir süre sonra tabağımı bitirdim.

Annem böyle güzel yemek yapmayı nereden öğrendi?

Anneme "Eline sağlık." diyerek kalktım. Direkt test kitabının başına oturup kafayı yiyene kadar test çözecektim. Konulardan yeterince geri kalmış, üstüne üstlük dehşet elenmiştim.

Pazartesi okula gidince bunu daha iyi anlamıştım.

Hadi Umay, yaparsın!

***

Ve on üçüncü gün.

Babam tam on üç gündür evde yoktu.

Onunla iki gün önce konuşmuştuk ve iyi olduğunu söylemişti. Ama yine de insanın içi bir türlü rahat etmiyordu.

Annem artık iyice durgunlaşmıştı. O daha fazlasına dayanmış bir kadındı aslında.

Babamın bir ay boyunca eve hiç gelmediği bile oluyormuş eskiden. Ama yaş ilerledikçe annem daha duygusal ve hassas biri oluyordu.

Ve bu da annemin tahammül sınırına yansıyordu. Babam eve gelince onu ilgisiyle bunaltacaktı mesela.

Acaba yaşım ilerledikçe ben de mi değişecektim? Oysaki hep böyle kalmayı isterdim.

UMAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin