"Atilla."
"Efendim."
"Doğum günümde attığın o şiir... Çok güzeldi."
Cevap vermedi. İleriye bakıyordu. Ben ise onu izliyordum.
Evet Askeriye'de bir çardakta karşılıklı oturmuş konuşuyorduk. Hem de birbirimizden kaçmadan.
Eğer Suat abi gelmeseydi böyle olacaktı yani!
"Atilla."
Sesi fazlasıyla sertti.
Atilla istifini bozmadan ufak bir bakış attı. Ve ileriyi izlemeye devam etti. Suat abi ise ısrarla ona bakıyor ve bir cevap almak istiyor gibi sabırsızlanıyordu.
"Canımı sıkma Atilla."
Suat abiye ne olduğunu sormak istesem de cesaret edemiyordum. Çok sinirli görünüyordu. Ve biraz korkunç.
"Umay, hadi abicim babanın yanına git sen. Biz biraz konuşacağız."
Gitmek istemiyordum ama kalamazdım da. Ne diyecektim ki adama?
Atilla'dan hoşlanıyorum ve bu yüzden bir dakika bile ayrı kalmak istemiyorum, hazır onunla vakit geçirme fırsatı bulmuşken bizi ayırma, bize kıyma bas git mi demeliydim?
Bir adet ölüm fermanı olurdu bu.
"Bir şey mi oldu Suat abi?"
"Ne olduğunu bilmiyor musun sen Umay?"
Sesinde iğneleyici bir tını vardı.
"Suat!"
Atilla birden ayağa kalkınca refleks olarak ben de kalktım. Birbirlerinin gözünün içine bakıyor ve sinirle soluyorlardı.
Benim anlamadığım ne vardı şu an?
"Umay, Atilla senin abin. Bunun farkındasın değil mi?"
Bana bakmıyor, Atilla'nın inadına söylüyordu sanki.
Atilla'nın elleri yumruk hâlini alınca birazdan bir şeyin olabilme ihtimalini sezdiğimden aralarına girmek istedim. Ama bu saçma ve fazla dikkat çekici olurdu. Sessiz sedasız sakinleştirmeli ve ayırmalıydım onları. Çünkü anlamıştım ki Suat abi bir şekilde Atilla ile aramızdaki farklı durumu sezmişti.
"Suat abi, sakin olur musunuz? Oturun konuşalım."
Eh, beni takan kim?
Atilla ellerini gevşetip Suat abi ile göz temasını kesti. Bana boş bir bakış atıp hızla Askeriye'nin içine ilerledi. Suat abi ise bir şey demeden karşımdaki yere oturdu. Atilla'nın arkasından gidemeyeceğim için ben de oturdum. Utanıyor ve biraz da korkuyordum. Ya babama söylerse? Ya da çoktan söylemişse?
Ellerimle oynamaya başladım. Gerçekten korkuyordum!
"Umay, konuşalım mı biraz?"
"Konuşalım Suat abi."
"Az çok anladım Atilla ile senin ne ayak olduğunu. Bak kızım, olmaz. Bu işi aklınızdan çıkarın. Seni kırmamak için önce Atilla'yı aldım karşıma. Konuştum uzun uzun. Hem de kaç kez. Ama tık yok. Çocuk senin için askerlik hayatını mahvediyor. Yazılı bir kanun değildir ama komutanın kızı tüm Askeriye'nin bacısıdır ve öyle olmak zorundadır. Aranızda kaç yaş var? Hadi sen bunu akıl edemiyorsun, o eşek kadar adam da mı anlamıyor? Yol yakınken bırakın bu işi. Ne senin canın yansın ne onun. Askeriye'de bir yayılırsa babanın duymaması imkansız olur. Dikkat çekmeye başladınız yavaş yavaş. Böyle kıyıda köşede tek başınıza oturmalar... Yapma, hem Hakan da burayı zindan eder Atilla'ya biliyorsun."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UMAY
Teen FictionAdı Umay olabilsin diye dünyaya gelen bir kız. Asker bir baba, her şeye kızan bir anne, üç tane ağabey. Biraz eğlence, biraz gerçeklerin rahatsız edici soğukluğu... İyi okumalar. •Tamamlandı.