4. BÖLÜM

14.3K 765 123
                                    

"Oğlum her istediğinizde öyle sürü gibi gelmeyin buraya."

"Baba önemli bir şey için geldik. Ben ailenin en büyük çocuğu olarak söze başlamak istiyorum. Bize karşı dürüst olun. Olan olduysa yapacak bir şey yoktur zaten."

"Ne diyorsun sen yavrum? Kötü bir şey mi var?"

Evet anne! Çok kötü bir şey var! Sen hamilesin!

"YA ANNE! NASIL YAPARSIN BUNU YA NASIL!"

Gözyaşlarımı tutamamıştım. Bu duygu kıskançlık mıydı? Ya da her neyse! İstemiyordum. Ben ailenin en küçüğü olarak kalmak istiyordum.

"Umay, kızım ne oldu söylesenize."

Babam koltuğundan kalkıp yanıma geldi. Hayır yani utanmıştım şu an. Eşek kadar boyum vardı annemin deyimiyle. Ağlıyordum. Hem de kardeşim olacağı için.

"Anne, hamileymişsin?"

Hakan abim ve öküz girişleri. Sanki iki ekmek al da gel der gibi rahat bir tavırla söylüyor bir de.

"NE!"

Bu ne tepkisiydi şimdi yahu. Siz yapmadınız mı zaten çocuğu?

Ufak bakışlar ardından annem bastı kahkahayı. Çok komik bir şey varmış gibi...

"Ne saçmalıyorsunuz siz? Ay hiç güleceğim yoktu Gökhan."

Şimdi sıra bende.

Ne?

"Lan eşek oğlu eşekler siz annenizin hamile olup olmamasını mı tartışıyorsunuz? Utanmıyor musunuz, koca adamlarsınız."

"Baba vallahi Göktuğ abim dedi biz de ona inandık."

Göktuğ abimin bana şu an öldürecek gibi baktığından emindim. Utanmıştı herhalde babamın sözü üstüne. Ee, utansındı yani.

"Hadi bu üçü inandı. Yavrum sen nasıl inandın? Akıllı uslu çocuksun sen."

Yavuz abim cidden nasıl inanmıştı?

"Anne Göktuğ düşünmemize izin vermeden bizi buraya getirdi ne yapayım."

"Lan Hakan dedi hadi gidelim diye."

"Yoo, ben o ara inşallah kardeşimiz olur diye dua ediyordum. Ne gidelim demesi?"

"Neyse neyse hadi. Daha fazla oyalamayın beni saçmasapan şeylerle. Devlet işi bekletilmez."

Doğru. Devlet işi bekletilmezdi. Babama kolay gelsin diyerek odadan çıktık. Annem hâlâ oradaydı. Sâhi, annem niye gelmemişti? Ne karıştırıyordu onlar?

"Annem niye gelmedi lan?"

"Ya sanane Hakan abi sanane? Bir sal artık ya milleti."

"Kız sen sal mal ne diyorsun?"

"Bir şey demiyorum abiciğim."

Hakan abim elini omzuma atıp kabadayı gibi yürümeye başladı. Doğal olarak ben de yanında bir küçük masum kız (!) olarak cebelleşiyordum. Tüm kolunun ağırlığını omzuma vermesine gerek var mıydı cidden?

Askeriye'den çıkıp ana yola yürüdük. Etraf kalabalıktı. Güneş batmaya yakın hep böyle oluyordu buralar.

Oyun oynayan çocuklar ve onlara kızan anneleri.

Alışveriş için dışarıya çıkan yaşlı teyzeler.

Camdan sarkan Türk bayrakları.

Kahvede oturup tüm mahallenin ve ülkenin dedikodusunu çeviren yetmiş yaş üstü amcalar.

UMAYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin