diğer omegalar ve tuvaller

3.1K 333 73
                                    

Yoongi Hoseok'un kollarında yatarken çok güçsüz kalmıştı. Bitmiş hissediyordu ve belki de biraz canı acıyordu. Hoseok onun yüzüne doğru eğilmişti. Onu sıkıca sarıyor, var olan tüm enerjisini Yoongi'ye vermek istiyordu. Onları uzaktan izleyen Namjoon zindandan Kral'a rapor vermek için çıktı. O sırada saray büyücüsü Seokjin ile karşılaştı. Alnını açıkta bırakan sarı saçları, masmavi gözlerini ortaya çıkarıyordu. Giydiği lilamsı pelerin kıvrımlı, ama gelişmiş omega vücudunu kapatıyordu. Saray büyücüsü eşsizdi. Bu yüzden kendini koruyacak şeylerle giyinir, boynunu örterdi. Namjoon ona uzun uzun baktı. Kafasındaki başka düşüncelerdi onu Seokjin'e daldırtan ancak Seokjin görkemli bir omegaydı ve bir omega betaları bile kendine çekebilirdi. Çilek ve böğürtlen gibi kokuyordu Seokjin. Namjoon onun kokusunu pek bir hoş bulurdu. Diğer omegalara göre daha ferah bir kokusu vardı. Uzun sessizliği büyücü bozdu.

"Prensi gördünüz mü Yardımcı Namjoon ?"

Namjoon derin bir iç çekerek cevap verdi.

"Yanından geliyorum. Krala omegasıyla şimdiden yakınlaştıklarını söylemem gerek."

Seokjin başını salladı.

"Anlıyorum. Ancak onları bu kadar sıkmanıza gerek var mı gerçekten ? Çok yüksek korku dalgaları hissediyorum."

Namjoon sinirlenmişti.

"Evet gerek var büyücü Seokjin. Şimdi müsaadenizle gitmeliyim. İyi günler."

Hızlı adımlarıyla arkasında Seokjin'i bırakarak ilerledi.
Seokjin ise hissettiği korku dalgalarını takip ediyordu. Zindandan içeri girdiğinde yerde yatan omegayı gördü. Dalgalar ondan geliyordu. Omega şuan ölmekten çok korkuyordu. Hoseok arkasına döndüğünde Seokjin'i gördü.

"Büyücü.. lütfen ona yardım et. Ona ne olduğunu bilmiyorum ama kalbim ağrıyor. Bir şeyler ters gidiyor. Feromonlarımdan etkilendi ve bi anda yere yığıldı !"

Seokjin yavaşca omegaya eğildi. Alnında elini gezdirdi ve kelimeler mırıldandı. Omega derin bir nefes aldı ve saçlarını okşayan Hoseok'a bakarak uykuya daldı. Hoseok ellerini sarı saçlarda gezdirirken kısa sürede uykuya dalan Yoongi'ye baktı. Onu tanıması için kimse ona fırsat vermiyordu. Kim olduğunu, nerden geldiğini öğrenmek istiyordu. Ama hiç kimse buna izin vermiyordu.

"Neden uyuyor ?" Diye sordu Hoseok.

"Geçmişini bilmiyorum ancak güçsüz bir omega olduğu belli. Feromonların ona ağır gelmiş. Dinlenmesi gerekiyor prensim."

Hoseok gelen cevapla sırıttı. Sinirleniyordu. Herkes onla kader eşinin arasına girmeye çalışıyordu. Yoongi'yi kucağına aldı. Onu bu dar yerde daha fazla bırakamazdı.

"Prensim, onu nereye götürüyorsunuz ?"

"Odama götürüyorum. Eşimin bu rahatsız, soğuk ve karanlık yerde daha fazla kalmasını istemiyorum. Burada acı çektiğini hissedebiliyorum. Ve babamın ne dediği zerre umurumda olmayacak."

Hoseok zindandan hızla çıktı ve ona engel olmaya çalışan askerlere kıpkırmızı gözlerini kilitliyordu. Karanlık zindanlar yerini aydınlık saray koridorlarına bırakırken Hoseok Yoongi'yi izlemeye devam ediyordu.  Kar beyazı tenine gittikçe aşık oluyordu. Yoongi gördüğü çoğu erkekden güzeldi. Daha onu tanımıyordu. Soğukkanlı birisi miydi ? Romatizm sever miydi ? Gerçi o bir omegaydı. Hangi omega sevmezdi ki alfasının ona romantik şeyler yapmasını. Hoseok bunları düşünürken kız kardeşinin öğretmeni, Komutan Jeon'un eşi Jeon Jimin ile karşılaştı. Jimin Hoseok'u selamladı ve bir süre gözlerini kapattı.

"Nane ve vanilya kokusu, Jungkook'da böyle kokuyordu. Anlattığına göre kucağınızdaki müstakbel eşiniz, değil mi Prens'im ?"

Tabi, omega Jimin eşindeki kokuyu hemen fark eder ve sonrasında da bu kokuyu tanıyacaktı.

"Doğrudur Öğretmen Jeon. Eğer Kral da izin verirse en kısa sürede mühürlenmek istiyorum."

"Tebrik ederim Prensim. İzninizle ders öncesi biraz dinleneceğim." Jimin tekrar selam verdi ve ordan ayrıldı.

Hoseok ise bir süre sonra odasının kapısına ulaşmıştı. Dirseği ile kapıyı açtı ve büyük görkemli odaya girdi.  Mavi ağırlıklı odada adımlarını atarken büyük yatağına geldi. Yoongi'yi usulca yatağa yatırdı. Dağılmış ve gözlerinin önüne düşen saç tutamlarını kaldırdı.

Odasındaki büyük resim tuvalini kaldırdı ve yerine yeni bir çizimi bekleyen daha küçük bir tuval koydu. Yoongi'nin uyanmadan önce bir eskizini çıkarmak istedi. Yıllardır çizerdi Hoseok. Odasının her yerinde çeşit çeşit eserleri bulunurdu. Şövaleyi yatağın önünde konumlandırdı. Eline kalemini aldı ve yavaşça önündeki mükemmelliği çizmeye başladı. Şuan onun yanına kıvrılmayı, saçlarıyla oynayıp, nane kokusunu ciğerlerini onla doldurup patlatmak istermişcesine içine çekmek isterdi ama bunları yaparken kontrol edemeden feromon salgılamakdan korkmuştu. Orda Yoongi'nin çektiği acıyı ve yorgunluğu hissetmişti. Sanki ruhundaki tüm enerjiyi söküp atmışlar gibi bomboş hissetmişti o an. Hoseok işte bu yüzden onu herkesden korumak istiyordu. Kendinden bile onu koruması gerekiyordu. Tüm hayatını Yoongi ve krallığına adamaya çoktan hazırdı Hoseok.

Düşünürken de bir yandan çiziyordu. Mavi ve altın sarısı perdelerden odaya bir miktar ışık giriyordu ve güneş odanın tarafında olduğundan giren ışık odayı turunculaştırıyordu. Büyük ve gösterişli odanın şuan ki görüntüsü o kadar görkemliydi ki giren insan tüm hayatı boyunca burda kalmak isteyebilirdi. Odadaki renk uyumu turuncu güneş ışıklarıyla dahada gösterişli duruyordu. Hoseok dudağına hoş bir melodi takmış bir yandan mırıldanıyordu. Yoongi'nin bir an önce uyanmasını ve güzel bir çay eşliğinde odasındaki bu güzel ortamda konuşmak, kaynaşmak istiyordu.
Çok fazla şey de istemiyordu Hoseok. Sadece çabucak Yoongi'nin enerjisini geri kazanmasını istiyordu. Şuanlık, Hoseok gerçekten çok az şey istiyordu.

thanatophobia | sope Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin