ve prens, ölüm fobisini öğrendi

2.8K 273 24
                                    

Yoongi gözlerini açtığında yumuşacık bir yatağın üzerindeydi. Hayatında bu kadar rahat bir uyku çekmemişti. Küçük gözleri odaya giren turuncu ışıklarla kamaşmış, burnunu kırıştırarak ve gözlerini kısarak etrafına bakmıştı. Gözlerinin önünde sadece bir şövale ve tuval görmüştü. Mavilerle dolu oda turuncu ışıkla farklı ve hoş bir renge dönüyordu. Yavaşça yattığı yerden doğruldu. Son hatırladığı şey Hoseok'un kollarında uykuya daldığıydı. Ve bu, hoş hissettiriyordu. Onu daha hiç tanımıyordu ancak içindeki kurdu onu çok sevmişti. Nasıl biri olduğunu öğrenmek için can atıyordu Yoongi. Ancak bunun için bir türlü fırsat bulamamışlardı. Bu durum Yoongi'nin sabırsız kurdunu sinirlendiriyordu.

Tuvalin arkasında ona gülümseyen Hoseok'u gördü. Elinde kalemi ile ona bakıyordu. Gamzelerini belli eden içten gülüşünü ona sunarken Yoongi'de ona karşılık vardı.

"Günaydın uyuyan güzel." dedi Hoseok kıkırdayarak.

Yoongi sırıttı ve başını utangaçca öne eğdi.

"Günaydın, veliaht prens."

Hoseok'un bir anda suratı düştü. Kafasını hafiften sağa eğdi ve dudaklarını şişirdi. Bu bir alfanın yapacağı bir harekete benzemiyordu. Yoongi'nin bildiği tüm alfalar katı, soğuk, güçlü olurdu. En azından tanımadıkları kişilere karşı. Ama, sonuçta o prensin kader eşiydi. Neden ona soğuk davransaydı ki ?

"Bana veliaht prens demen hoşuma gitmedi. Lütfen bana Hoseok de. Uyumadan önce de Hoseok diye seslenmiştin ancak bunu farkında olmadan yaptığını tahmin etmiştim zaten."

Yoongi kafasını kaldırdı. Cidden prense adı ile mi seslenmişti ? Hala idrak edemiyordu Yoongi olanları. Nasıl bir tavır sergilemeliydi ? Ona ne olacaktı ? Taehyung ve babası şuan ne yapıyordu ? Yoongi kafayı yemek üzereydi, sadece bunu dışarı vurmuyordu. Kafasında kapkara bulutlar geziyordu ama Hoseok'un varlığı tuhaf bir şekilde bu bulutları Yoongi'ye bile hissettirmiyordu.

"Siz... sen nasıl istersen Hoseok."

Etrafda tuhaf bir aura vardı. İkisininde konuşmak istediği çok şey vardı ama bir süre ağızlarını bıçak açmıyordu.

Hoseok oturduğu yerden kalktı ve ellerini arkasına alıp yatağın üzerindeki Yoongi'ye doğru yürümeye başladı. Önce pencereyi araladı ve odaya biraz temiz hava girmesini sağladı. Sonra yatağın üzerine, Yoongi'nin hemen yanına oturdu.

"Eee, Yoongi. Bana biraz kendinden bahset. Min Yoongi kimdir ? Nerden geliyorsun ? Neler sever neler yapmaktan hoşlanırsın ?"

Yoongi Hoseok'un bir anda bu kadar soru sormasını sevimli bulmuştu. Sonunda istediği şey oluyordu. Tanışabileceklerdi, hemde bu maviler içindeki huzur dolu ortamda. Asker yoktu, sinir bozucu yardımcılar yoktu. Sadece Hoseok ve Yoongi. Ancak Yoongi'nin aklına birden kim olduğu ve nerden geldiği geldi. O sadece bir köylüydü. Zayıf bir omegaydı. O prense layık olamazdı. Birden gülümseyen yüzü düştü. Her zamanki olduğu gibi sessiz ve sakin Yoongi'ye geri döndü.

"Ben basit bir köyden geliyorum Hoseok, pek bir niteliğim yoktur. Yedi yaşımda çok sevdiğim ailem tarafından bir nehir kenarında terk edildim. Tek kaldığım o yer bir çok alfayla doluydu. Hepsinin iğrenç bakışlarının üzerimde olduğunu hissedebiliyordum. Çok korkuyordum, bana dokunmalarından, bana zarar vermelerinden, beni öldürmelerinden."

Hoseok bir anda kalbinde bir sızı hissetti. Yoongi 'ölüm' kelimesini kullandığı an hissetmişti. Yoongi'nin bir anda tüylerinin diken diken olduğunu fark etti. Zaten soluk olan teni daha da solmuş, kireç gibi olmuştu. Korku dolu feromonlarını hissetmişti. Yoongi bir anda başını kollarının arasına alıp cenin pozisyonuna geçmişti. Titriyordu, Hoseok hıphızlı çarpan kalbini hissedebiliyordu. Yoongi neden bir anda bu kadar panik yapmıştı ? Neden korkuyordu ?

thanatophobia | sope Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin