sarayın yeni asker adayları

2.3K 256 60
                                    

Taehyung ağır ağır ilerleyen atın sırtında etrafı detaylıca izliyordu. Ömründe yalnızca kendi köyü ve bir kaç komşu köyden başka yer görmemişti. Evler, sokaklar kendilerinkine kıyasla özenle yapılmıştı ve öylesine görkemliydi ki Taehyung'un mükemmeliyetçi yapısı büyüleniyordu sanki. Saray yaklaştıkça daha da büyüyordu. Yollardaki insanlar en önde ilerleyen komutanı selamlıyor, sonrasa sırayla geçen her araştırmacı ve Taehyung'u inceliyordu. Hatta bir kaç kızın olduğu grup Taehyung'a el sallamış, kendi aralarında sessizce konuşuyorlardı. Babasını şimdiden özlemişti ve endişelenmeye başlamıştı Taehyung. Ama bir yandan da abisini görebilme ihtimali onu heyecanlandırıyordu. Ondan defalarca kez özür dileyecekti.

Sarayın önünde geldiklerinde atlar durdu. Askerler hızla ilerleyip Komutan Jeon'un etrafını sardılar. Araştırmacıların kimi Komutandan emir bekliyor kimi de teker teker saraya giriyordu. Taehyung küçük adımlarıyla temkinli bir şekilde saraya doğru ilerliyordu. Komutanın dehşete düşmüş suratını görünce yerinde kaldı. Sarayda olan bir şeye mi bu kadar şaşırmıştı ? Askerlere bir kaç şey söyledi be Taehyung'a döndü. Taehyung gergin bir şekilde sırıttı.
Şimdi ne olacaktı ? Komutan hızla saraya girdi. Şaşırdığı çok belliydi. Sonra o konuştuğu asker Taehyung'un yanına geldi.

"Benimle gel, önce seni diğer adayların yanına götüreceğim ve hızlı bir eğitimden geçeceksin. Saraya sadece en mükemmel alfalardan ikisi alınır. Çünkü yerini bilmez alfalar saraya tehtid oluşturabilir. Görevinin bilincinde ol ve geceni gündüzüne katarak çalış. Yalnızca iki haftan olduğunu unutma."

Taehyung hızla başını salladı ve askerin yanında ilerlemeye başladı. Devasa saraydan on beş dakika uzaklıkta geniş bir binaya geldi. Büyük bir bahçe ve içinde parkurlar, dövüşenler, ata binenler vardı. Taehyung duruşunu dikleştirdi. Hırslanmıştı. Hayalleri, abisi ve babası için yapmalıydı bunu. Hızlıca o bölgeye asker ile girdi ve kendini tanıtıp hemen çalışmalara başladı.

-

Jimin yavaş adımları ile kapının önünde durdu. Kapıyı usulca çaldı. Tabiki ses çıkmadı. Omega yokmuş gibi davranıyordu. Ona nasıl hitap etse bilmiyordu. Bir kez daha çaldı.

"Omega, orda mısın ?"

Ses yoktu.

"Beni Prens Jung yolladı. Lütfen beni bir tehtid olarak görme. Sıkılmaman için yanına beni yolladı."

Ses yoktu, ancak ayak sesleri duyuluyordu.

"Anahtar sizde mi ?" Omeganın derinleşmiş sesi kapıdan daha da derin geliyordu.

"Evet, Prens Jung bana bizzat kendi elleri ile verdi."

"Bir alfa değilsin değil mi ?"

"Hayır, omegayım. Öğretmen Jeon Jimin."

Hoseok anahtarı verdiğine göre gerçekten gelen kişinin kötü bir niyeti olamazdı. Anahtar Yoongi'de vardı ve kapıyı o açabilirdi. Ama Hoseok anahtarı bir güven simgesi olarak vermişti, zekice.

"Girebilirsin."

Jimin anahtarı deliğe soktu ve yavaşca çevirdi.

Kapıyı açtığında önünde kendisi boylarındaki sarı saçlı omegayı gördü. Hoseok'un ipek pijamalarından giymişti. Üzerinde biraz bol kalıyordu. Jimin içeri girip kapıyı örttü. Geri kitledi ve Yoongi'ye elini uzattı.

"İsmimi zaten söylemiştim, senin ismin nedir ?"

Omega Jimin'in elini sıktı ve hafifçe gülümsedi.

"Min Yoongi."

Jimin'in burnuna o koku yine geldi. Kendisi Jungkook'un istemeyerek Yoongi'nin kokusunu taşıdığını biliyordu ama Jimin'in omegası bunu inatla anlamıyordu. İçinde hafif bir kıskançlık duygusu vardı ancak Jimin kafasında hemen durdurmayı başarmıştı.

thanatophobia | sope Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin